Üniversite yıllarındaki Ev arkadaşımdır. Yok egeliymiş yok efendim eti bile zorla yermiş.
Hal böyle olunca bir sürü onu yemem bunu yemem tartışması yaşanırdı. Durumdan vazife çıkararak - evin yemeklerinden sorumlu olduğum için gayet halkı sebeple - düşündüm taşındım " tükürdüğünü yalamak" artık hayata geçmelidir dedim.
Yemediği her ne varsa:
işkembe, dalak,ciğer, taşlık, sarımsak...vb nimetleri bir bir yedirdim. Yo yo ne zorla ne de hatırla. Kirli çamaşırını yıkamaktan haberi olmayan arkadaşımın takdir edersiniz ki yemek pişirmeye de alerjisi vardı doğuştan. Ben pişirdim o da paşa paşa ayıla bayıla yedi ve her seferinde yemek bittikten sonra ne yediğini söyledim.
Kendisi benden daha önce mezun olmuştu ve bir yıl sonra maaile ziyaretime geldiler sağolsunlar. Annesi, babası,hiçbir şeyden memnun olmayan anneannesi, erkek kardeşi ve nişanlısı. Öğrencilik hali sağda solda çalışarak yetiştiriyoruz harçlıkları malum. E misafirim de geliyor yüzüm yere gelsin de istemiyorum. Öyle böyle derken iki kilo tavuk taşlığını iki fırın tepsisine taksim ederek kendi uyduruk yöntemlerimle pişirdim. Çorbası pilavı salatası. Yere gazeteler yayıldı uzuuun bir sofra kuruldu. Çok şükür iki tepsi yemekten geriye iki kaşık kalmadı. Yemeğin sonunda anneanneye teyze yediğin neydi diye sordum:) canım eski ev arkadaşımın gözleri parladı bir taraftan gülümseyerek, biliyor altından bir şeyler çıkacağını:)
Etti kızım dedi:)
Neler derdim de bunun üstüne teyzeyi pek eylemek istemedim söyledim sonunda. Bir şaşkınlık gülüşmeler ee nasıl yaptınlar. Yıllar sonra ben arkadaşımın düğününe gittiğimde anneanne beni komşulara tavık daşlıını et diye yediren gızce diye tanıttı. Aslında hatırlattı:)
