evet
severek başladım
insanı herşeyin önüne koymuştum
herşey yan etkilerinden dolayı yazmak istemediğim ilaç yüzünden yediğim azarla başladı
hastaya serum takmadıgım için kaymakama şikayet edildim
tek doktordum blok nöbet tutuyordum saat beşte hastanede ki odama çıkmıştım ki
nezle olan hasta için acile çagrıldım oysa ki ben dün nöbetçiydim vede ertesi günde gene nöbetim vardı
gayrı ihtiyari hastama neden 5 te geldinizben icapçıyım gerçekten acil vakalardan sorumluyum dedim ve
sabime şikayet edildim
bulundugum ilçede icap adı altında bir ayda 20 nöbet tutturuldum
hastanemin yanındaki karakoldaki polis nöbetini tutup evine giderken ben hastanedeydim
ses etmedim
etsemde
ilçedeki orta okul mezunu siyasi parti ilçe başkanın
hakkımı haklarımızı gasp etmeye çalışmasına
ilk saglık müdürlüğündeki
namazlı niyazlı hacı hoca abilerimiz çanak tuttu.Mahşere kalsın dedim
o zaman anladım onların MENZiLiNiN para pul makam oldugunu
bir nöbette gece üçbeş alkolik tarafından darp edilmeye çalışıldım
allahtan iri yarı idim...
çalıştıgım ilçe den pardon köy demeliyim sanırım
2 buçuk saat uzaktaki ile haftada 2 gün ulaşım vardı
bim benim için medeniyetti
mc donalds en lüks lokanta ydı bana
ayda birkez gide bilmek o ilçeden çıkabilmek hayalim di
lokanta yoktu ilçemde
olsun dedik
ama
ben bu işten
ne zaman nefret ettim
DR ERSiN ASLANIN
aglayan eşini. gördüğüm zamandı sanırım
kusura kalmayın halkım
sevmek mi
?
istifa ederken nefreti koydum yüregime
ve ayrıldım muayene odasındam.
doktorların büyük çoğunluğu işlerini severek yapar. sevmedikleri şey işleri olmayan şeyler yaptırılan doktordur.
mesela işleri olmayan şey nedir?
rapor yazmak; doktor gerçekten hasta olan herkese severek raporunu fazlasıyla yazar. yazmadığı durumlara örnek verelim. o zaman o işi sevmiyor işte. vatandaş geliyor;
-hocam çocuğum askere gidecekte 10 gün rapor yazıverin. çocuk nerde diyorsun. çalışıyordu gelemedi. istersen telefonla görüştüreyim diyor.
-hocam sınava gireceğimde iş yerim izin vermiyor. 10 gün rapor yazıver.
- hocam devamsızlığım çok, sınıfta kalacağım bir rapor yazıver.
-hocam ben öğretmenim, şubat tatili geldi. memlekete gideceğim bir 10 günlük rapor ver. hastaya veriyorum diyorsun. ya hasta değilim ama sinirlerim bozuk rapor alamazsam hasta olacak gibi hissediyorum diyenler çıkıyor.
işin en gıcığıda iş göremezlik raporunu internet ortamından vermek zorundasın. e-imza ile falan. vatandaşa bunu anlatma ve onun anlaması 10 dakikayı geçiyor ve çoğu anlayamıyorda. e- imza yı bakanlığın gösterdiği kurumdan paranla alıyorsun, adam gibi çalışmıyor. girip yazacağın site doğru dürüst çalışmıyor. çalışırsa bir ton yer dolduruyorsun. bu işlemleri becerebilirsen 20 dakikadan önce bitmiyor. kapıda tonla hastada orda oyun oynuyorum zannediyor gibime geliyor.
-hocam işe gireceğim de sağlık raporu verin.(kanuna göre iş yeri hekimi verir ama devlet kanunu çıkarmış altyapı yok. vatandaşa diyor ki git aile hekimin versin. ama aile hekiminin iş yeri raporu vermesi kanuna aykırı. sağlık bakanlığının ve çalışma bakanlığının bile iş yeri hekimi yok. orda işe girecek doktora dahi aile hekimine git versin deniyor. ama kanun diyorki 2013 ocak ayından itibaren işe giriş raporunu iş yeri hekimleri dışında kimse veremez.)
-hocam özel hastaneden şu ilaçları yazdılar. onları reçeteye yazıver.(özel hastaneye 100-200 tl muayene ücreti ödeyen vatandaş 15 tl ilaca para vermemek için elinde reçete ve hasta ortada yokken gelip ilaç yazdırmaya çalışıyor.
-hocam bana av tüfeği ruhsatı ver. bakıyorsun psikolojik rahatsızlığı var. veremem diyorsun. 75 yaşında gözleri görmeyen, beli iki büklüm annesini alıp geliyor. onun üzerine ver.
-hocam çocuklar hasta iltihap söktürücü yazıver. çocukları muayene edip hastalığına göre, kilosuna göre doz ayarlayıp yazmam lazım çocukları getir diyorsun. hasta diyorum hasta olmasa getirirdim diyor.
-gecenin 5 inde acile hasta geliyor. hocam şu an ağrımıyor ama 20 yıldır karnım ağrıyor. tonlarca uzmana profesöre gittim çare olmadı diyor. bir ilçe hastanesinde imkansızlıklar arasında nasıl bir çare bekliyorsa.
-sgk borcunu ödemeyen bir vatandaş gelip hocam yeşilkart vermiyorlar, siz bir dilekçe yazarsanız veriyorlarmış diyor. hasta kim? eşim. niye lazım? hamile? kaç aylık? 8 aylık. doğum için hastaneler masraf almıyor. her türlü masraf devlete ait. eşin 8 aydır hamileymiş bunca zaman neden gebeliğini bildirip kontrollere getirmedin? özelde takip ettiriyordum. ama sgklı olduğum için özelde doğumda para alıyorlar diyor. bu noktada ipler kopuyor. 8 aydır bana bildirmek zorunluluğunuz vardı. özelde kontrol eden doktorunda bildirme zorunluluğu vardı. doğum yaptığı anda devlet bana bu gebeyi neden takip etmedin, neden bulmadın diye ceza kesecek. eşini getir muayenesini yapalım doğum yapmadan gebeliğini gösterelim diyorsun. vatandaş sen benim işimi hallet diye tutturuyor. hamile eşin gelmeden hiçbirşey yapmam diyorsun. görürsün sen deyip tehdit ederek çıkıp gidiyor. gidip sabim'e şikayet ediyor. şikayet konusu: gebe olan eşim hastaydı götürdük muayene etmedi, gebelik kontrollerini yapmadı demiş. oysa kendisine bu tartışmadan sonra bile geldiğinde muayene yapmışız. ki eşi bizim hastamız, kendi başkasına kayıtlı ve bakma mecburiyetimiz yok. ayrıca gidip kendi arabamıza binip evinde gebe eşi bulup muayenesini ve kontrolünü hemşiremle yaptık, haberi yok.
-bir bayan resmi olmadan evlenmiş, hamile kalmış, doğum yapmış. devlet bana diyor ki bu gebeyi neden bulmadın. bu bebeğin topuk kanını niye almadın. bulup yapmadığın için hakkında soruşturma açıyoruz. evine gitmişiz bulamamışız. komşular tanımıyor. muhtara gidiyoruz muhtarda kaydı yok. muhtar taşındıklarına dair yazdığımız tutanağı imzalamıyor. çünkü hiç o muhtara kayıt olmamış. hastamızın ailesi yıllar önce ordan taşınmış. kız ise evlenip başka bir şehre gitmiş. en son orda oturmadığına dair tutanak tutup belgelemek için tekrar muhtarın peşine düşüyoruz muhtarı 3 gün kü ziyaretimizde bulabiliyoruz. ama tesadüf ya muhtarı beklerken yakınlarından telefonunu bulabilirmiyim diye aynı soyadında başka hastaları arıyorum. birisi diyor ki bugün ziyarete geldi burda. gidip kadını buluyoruz. durumu anlatıyoruz. çocuğunuzun sağlığı için kan almamız gerekiyor diyoruz. tamam ben sağlık ocağına getiririm diyor. telefonunu istiyoruz. eşimin telefonu varda ezbere bilmiyorum diyor. güvenip geri gidiyoruz. gelmiyor ve akşam tekrar muhtarın peşine düşüyoruz. muhtar ilk arayıp bulduğumuz yakınının onayıyla tutanağımıza imza atıyor. doktoruna güvenmeyen devlet muhtarına daha çok güveniyor. ama bu işleri takip etmek doktorun görevi mi?
-sağlık bakanı diyor ki; aile hekimlerine acilde nöbet yazacağız. sadece 8 saat. yeşil alanda(yani acil durumu olmayanlara) bakacak. kanun çıkıyor ve kanun şöyle diyor ayda en az 8 saat nöbet tutar. yeşil alan falanda demiyor. bugün hastaneyle toplantı oluyor. hepimize 32 saat tek başına nöbet yazılacakmış. 4 günde 8 er saat nöbet. doktorların aldığı maaşın %60-70 i döner sermayeden gelir. asıl maaşı 2000 liradır. bizlere döner ücreti ödenmeyecekmiş. sadece nöbet parası olarak ödenecekmiş. yani ben çalışacağım ama hastanede çalışanlar benim baktığım hasta üzerinden maaş alacak. banada saatine vergi kesildikten sonra 6 liraya yakın saatlik ücret alacağım. nöbet başı 48 lira. 4 nöbet için 190 lira. özel hastanenin acilinde 1 gün nöbet tutsan ücreti 700-1200 lira arası. acil servisin kendi doktorları 6-8 arası nöbet tutup 7000(bu ücretler çalıştığım bölge için geçerli, batıda maaşları 3000-3500 lira civarıdır) civarı ücret alıyor. yani onların nöbetide 1000 liraya falan gelir. ama bana 4 nöbet için 200 lira bile vermiyorlar.
- defin nöbeti; bir insan öldüğü zaman kanuna göre belediye hekimi, öldüğü kurum hekimi, tsm gibi bir çok kurum sayılır bunlardan sırasıyla hangisi varsa onun defin ruhsatı vermesi esastır. bunlar yeterli olmazsa ihtiyaç halinde aile hekimi nöbet tutar der. gerekli araba, güvenlik ve gerekli bilgisayar, internet, yazıcı gibi malzemeler tsm tarafından ayarlanır der. bulunduğum ilçede hepsi var ama sadece aile hekimlerine nöbet yazılıyor. ne araba, ne diğer malzemeler nede güvenlik hiçbiri verilmiyor. her türlü malzemeyi kendimiz karşılayıp kendi aracımızla köylere veya ilçedeyse ölünün olduğu yere gidiyoruz. bunların hepsine razı olsan bile daha kötüsü var. vatandaşın hastası ölüyor. gidip gömüyor. ertesi gün geliyor. bizim babamız öldü, gömdük. bana niye geldiniz diyoruz. defin raporunu siz verecekmişsiniz. kim dedi? nüfus müdürü gönderdi diyor. anlatmaya başlasanda karşındki cahil. nüfus müdürünü şikayet ediyorsun birşey olmuyor. görmediğim bir hastaya defin dursatı vermek ağır cezalık suç. 3.5 yıldan hapisten başlıyor. vatandaşa diyorsun ki bunu savcılığa bildirmek zorundayım. görmediğim hastaya gömme izni veremem diyorsun. başımızı belaya sokuyorsun diye kavga başlıyor. bu memlekette her türlü imkansız durumların çözümü doktordan bekleniyor.
daha bir sürü şey yazabilirim. ama kimsenin umurunda değil. herkes aldığın parayla kafayı bozmuş. kimse senin emeklilik ücretin 1000 liraymış demiyor. kimse sen günde 8 saat değil 16 saat çalışıyorsun da onun için ücret alıyor musun demiyor. herkes işimizi bir şekilde hallet de sen ne yaparsan yap diyor. ilaçlarını eşim üzzerine yazmamı isteyenler bile çıkıyor. veya 8 yaşında kız çocuğuna doğum kontrol hapı yaz diye tartışanlar oluyor. kanunlar karşısında zor duruma düşmem kimsenin umurunda değil.
doktorun işi hastasını iyi etmektir. diğer işlerin hepsi doktorun işi değildir. bazı hasta veya yakını zanneder ki doktorun işi reçete yazmaktır, tahlil yapmaktır, rapor yazmaktır. bunlar iyileştirme için gerekli yan konular. ama hastalar için nedense ilk akla gelenler. kimse ben iyileşmeye geldim mantığıyla gelmiyor. reçete yazdırmaya geldim, rapor almaya geldim, tahlil yaptırmaya geldim mantığındalar. şimdi eğri oturup doğru konuşun. kaçınız doktorun tedavisinden memnun değilsiniz, kaçınız diğer şeylerden memnun değilsiniz? bana şu an çalıştığım yerde insanların memnuniyetini sorsam hasta olanların hepsi dua ediyor. hasta olmayıp değişik istekte bulunanların çoğunluğu beddua ediyor. ama doktorluğun artık saygınlığı kalmadı. resmi veya yarı resmi kurumlar bana yazı gönderiyor. öğretmenlerin grevi var rapor yazmayın. gümrük işleri aksıyor rapor yazmayın şeklinde şeyler. bunlar ancak muz cumhuriyetinde olur. bir doktor gereksiz rapor veriyorsa incelersin ceza verirsin. veya verilen rapor bir öneri gibidir. kurum isterse kabul etmez, işleme koymaz. ama neden insanlarla tartışsınlar ki. doktor tartışsın, onlar rahatına baksın. daha bugün bir yazı geldi. sağlık personeline verilen raporlar sıkı incelenecek, kabul etmek bağlı kurumuna bağlıdır. sağlık personeli raporu kabul edilmediğinde acilen görevinin başına dönmelidir. yoksa 657 nolu kanunun bilmem ne maddesine göre izinsiz ayrılmış gibi davanılır vb vb. 10 gün bu şekilde olursa memuriyeti düşer.
uzun lafın kısası; doktorlar hastalarına karşı işini yaparken mutlu olur. ancak ıvır zıvırlarla uğraşırken canı sıkılır. doktorlara şiddet uygulayanlara bakın. hiçbiri hasta değildir. hastaları severim ama yakınlarını sevmem. hasta olmayıp hastayım diyenleri de sevmem.
işini yapmamaktan mutlu olan doktorlar da var. mesela bir doktor var ki ceza almamak için yapması gereken aşıları yapılmış gibi gösteriyor, kontrol etmesi gereken gebeyi, bebeği kontrol etmiş gibi gösteriyor. (işini yapmamakla bir sürü sabi sübyanın hayatıyla oynuyor) önüne gelene rapor veriyor, isteyene istediği rapor veriyor. her türlü hasta olmayan insanların işlerini yapıyor. ama bu doktor sadece iki gün iş yerine geliyor ve 2 şer saat durup gidiyor. diğer saatler köye gittim, hastaya gittim diye milleti kandırıyor. gerçekten gidenleri de insanlar onun gibi görmeye başlıyor. defin nöbetinde telefonunu kapatıyor. kimse ulaşamıyor. hakkında en az 50 tutanak var ama umuruna değil. çünkü işleme konana kadar yer değiştirince bütün raporlar sıfırlanıyor. işleme konması da zaten yavaş çarklar arasında oldukça uzun sürüyor. biri beni haksız yere şikayet etse bile uykularım kaçarken bunun umurunda değil. sonuçta bu doktordan hiçbir hasta memnun değil. ama hasta olmayanlar çok memnun.