işid nerede kaybetti ve nerede kazandı

entry1 galeri0
    1.
  1. Işid nerede kaybetti ve nerede kazandı?

    Haftalık haritalara bakarak ışid’in 3 5 köy kaybetmesi üzerine yenilip dağıldığını düşünenler hala var. Şüphesiz ki bunlar sadece anlık hareket eden, zerre geçmişi bilmeyen ya da çözümleme yeteneği sıfır olan kimselerdir.

    Oysa ışid örgüt tarihinde taktik olarak bir kere yenildi ve oradan çıkardığı muazzam dersler neticesinde yakın zamanda stratejik bir zafere dönüştürerek tarihte o hatadan şu kadar zaman sonra orayı ele geçirdiler dedirterek neticelendirecek.

    Peki bu yer neresi?

    Ayn Al Arab.

    O şehir merkezindeki çatışmalara kadar, ırak ve suriye’de oluşan otorite boşluğunu değerlendiren ışid, o güne kadar yaptığı iş olan karayolu kesip haraç alma işini bir kenara bırakarak hunharca öldürmüş, boğazlamış, kesmiş, akla hayale gelmez yerlere bayraklarını çekmişti.

    Öyle ki 2014 yazı içinde elde ettiği yerlerin geri alınması için neredeyse 2 yıldır çaba sarf ediliyor ama sonuç ortada.
    Özellikle örgütün musul’u ele geçirip devlet kuracak paraya sahip olmasını es geçmemek gerek. O sonuç neticesinde ışid artık bildiri okuyan kafa kesen tırcılardan haraç alan bir örgüt olmaktan çıkmış, bir devlet halini almıştı.

    Bilgisayar başında günlük olarak hareketleri yorumları takip ederek fikir edinmiş, bol bol araştırmış ve piyasamızda var olan ışid ile ilgili tüm kitaplara sahip olmuş biri olarak şunu da söylemeliyim ki bu örgüt savaşı istediği şekilde yönettiği sürece onu kimse yenemeyecek.

    Sürekli söylediğim gibi her şey 2000’lere dönecek ama bir kısır döngü ile yeniden bu günlere gelecek. Çünkü işin sitemini belleyecek kadar geniş bir zaman dilimi buldular.

    Işid her ne kadar Saddam döneminin sünni kurmaylarını bünyesinde bulundursa da bugün için artık sünni ıraklılar için baas defterini kapatmış bir örgüt. Bizlere karşı yaklaşımı tağut laik tc minvalinden öte gitmese de araplara karşı yoğun bir propaganda işleyip sürekli geçmişin hatalarını vurgulayarak, dinci olmadan evvel haklı olduklarına inandırıyorlar. Bu haklı oluş da bakış açılarını değiştiriyor.

    Işid yayın organları araplara yönelik yayınlarında sürekli şunları vurguluyor;

    Baas anlayışı içindeki farklılıklar yüzünden araplar çok hizipleşti ve batının onlara çizdiği sınırlar içinde acılar çektiler. En bilindik örnek de suriye baası ile ırak baası’dır. Bu çekişme yüzünden ırak iran ile olan savaşını kaybetti ve zaman içinde suriye de bugünkü haline dönüştü.

    Bunun ardından Mısır’da bulunan devlet - din - vatandaş yapısının sorunları ve tartışmaları vurgusu gelir. Sisi ve mursi çatışması bu konudaki en bilinen örnektir.

    Bundan sonra da arap milliyetçiliğine karşı direnen, aşiret yapılı ortadoğu’da kendi devletçi ağırlığını koymaya çalışan mısır, ırak ve suud’un çatışmaları örnek gösterilir.

    Lübnan’da yaşanan sol – sağ ve sağ içindeki mezhep çatışmaları ile Ürdün’de yaşanan kraliyet anlayışı ve israil yenilgileri sonucunda komşularına karşı yaptığı gizli girişimleri ise ayrı bir muamma.

    Sonuç itibariyle ışidçiler geniş bir yelpazede araplar sürekli birbirleriyle didişmiş olduğunu söyleyip durdular ve bu yüzden israil denen devletin kurulmasına böylece filistin’i bastırmasına engel olamayanların yaptıklarından hala faydalanıyorlar. israil’in varlığı onlar için biraz da bunun için işlerine yarıyor. Ve onlar karşılarına dikilen arap tağutları ile savaşmaktan israil ile savaşamıyorlar!

    Bugün pek çok arap, ışidi sadece bir dinci örgüt olarak değil; geçmişin hatalarını silmeye kararlı, daha önce de bahsettiğim gibi yine arap milliyetçiliğinin temelinde olan tek arap devletinin kurulmasını sağlayacak bir yapı olarak bakıyor. Onlar da biliyor ki tarihlerinde ne zaman şeriat ile yönetildiler, o zaman bir arada büyük oldular. Ve böylece özbekistan’dan ispanya’ya kadar yayıldılar.

    Tabi bu arapların sünni(!) arap oldukları gerçeğini de bir kez daha vurgulamak gerek. Onlara göre şiiler yani kendi tabirleriyle safeviler tövbe etmedikleri sürece kafalarının kesilmesinden kurtulamayacaklar.

    Bu düşünceler, ışid’in büyümesinden evvel üstünde tartışılan düşüncelerden olsa da bugün pek çok sünni arap bu düşünceyi kabullenmiş durumda.

    Kamyonlardan haraç alarak varlığını sürdüren bir örgüt, Musul’u ele geçirdikten sonra devletleştiğinde bütün sünni araplar buna inanmaya zorladılar.

    Ta ki Ayn Al Arab yenilgisine kadar.

    Ayn Al Arab savaşına kadar Musul’un verdiği gazla vuran kıran parçalayan örgüt, yavaş yavaş şehrin merkezinden çekilirken, araplar kendi aralarında olası bir arap örgütünün yapısını veya çatışma şeklini tartıştılar.

    Hatta ışid’in bundan sonra küresel eylemler yapan bir örgüte dönüşmesini isteyenler ile başka bir coğrafyaya gitmesini orada yeniden başlamasını isteyenler ve ortadoğudan devam etmesini isteyenler arasında koyu tartışmalar yaşandı.

    Diğer yandan da el kaide gibi bir ekolün temsilcilerinin girişimlerini de unutmamak gerek.

    Işid, bu yenilgi neticesinde girişeceği yeni bir şehir savaşında, asla şehri hazırlamadan savaşa girmeme kararı verdi.
    Şehir hazır değilse çekilecek, şehir savaşına hazır olan bir şehirde düşmanı bekleyecekti.

    Çekilmeye fırsatı yoksa da son adama kadar savaşıp mücahitlerine zaman kazandıracaktı.

    Tüm bunları yaparken de savaşı istediği yere getirmek, kendi istediği yerde savaşmaya mecbur bırakacaktı.

    Karşı saldırıya girişecekse, düşmanın kara varlığının kesin olarak tükendiğini görene kadar ilerlemek yerine intihar, roket, havan ve kanas timleriyle vur kaçlar yapacaktı.

    En önemlisi de düşmanın ekonomik ve psikolojik olarak çökmesini bekleyecekti.

    Bunu hızlandırmak için de tereddüt etmeden başta büyük araziler vermekten çekinmeyecek sonra yine istediği şekilde bir saldırı ile hüsrana sürükleyecekti.

    Çekildiği yerlerde uyuyan hücreler de istediği zaman harekete geçip kargaşa yapacaktı.

    Bunu başarıyla yaptı.

    Peki ben nereden anladım?

    1- Suriye kuzeyinden kademeli olarak, pkk ile peşmerge savaş hattını tek hizaya getirmesinden ve her gün vur kaçlar yaparak günde 10 20 ayda 200+ pkk militanı temizlemesinden.

    2- cerablus bölgesini mayınlayıp tuzaklayarak pkk – öso – saa için ilerleyemez hale getirmesinden.

    3- tikrit şehrinde belirli bir süre savaştıktan sonra çekilip zafer kazandığını düşünen ırak ordusunu tikrit’in kuzeyine çekip ramadi’ye dalmasından.

    4- bugün tel abyad dolayında suriye’de pkk’yı iki parça ederken, tel afer musul hattında deli gibi peşmergeye saldırmaya başlamasından.

    5- Halep kuzeydoğusundaki kuveyirs hava alanını verip rusları ve esad rejimini sevindirdikten sonra hanassır dolayında halep’e giden konvoyları vurup kaldırdığı ganimetler ile rusları çıldırtmasından.

    6- pkk ile TSK’yı kuzeyinde başbaşa bırakarak yükünü hafifletmesinden. Öyle ki 1 sene evvel Türkiye siyasetinin sınırdan içeri soktuğu militanlar, bugün görüldüğü yerde top atışlarına tutuluyor ve günlük olarak TSK obüslerinin atışları karşısında büyük devletlerin de yapacağı pek bir şey yok.

    7- Abu garipten samarra’ya kadar belirli zamanlarda uyanan hücreler ve yalnız kurt saldırılarının ırakta yarattığı kargaşa. Paris saldırısı sonrası Avrupalıların paniği.

    Hal böyle olunca, ışid ayn al arab dolayında kaybetmemiş oluyor. Fakat o günlerdeki aşırı özgüven yüzünden yaşanan disiplinsiz hareketlerin az daha her şeyin berbat olacağını kendileri de gördü.

    Toparlanmak için de gerekeni yaptılar.

    Şehir savaşında hava bombardımanı desteğine güvenen pkk, peşmerge, ırak ve suriye ordusu, abd ve rusya için her şey artık daha zor. Çünkü karşılarındaki terör devlet dedikleri yapı hava bombardımanlarına karşı savaşmayı da biliyor.

    Ramadi şehrine beklenmeyen baskın neticesi itibariyle ırak parlamentosu ve şii milisler arasında büyük bir kargaşa yarattı. Işid için de burada zaman dardı.

    Hemen yer altı tünellerini kazmaya, bombalı barikatlar hazırlamaya, evleri tuzaklamaya giriştiler.

    Koalisyon hava gücünün vurduğu noktalar zaten enkaz yığınına döndüğü için, birkaç gün süren yer üstündeki çatışmalar ile hedef olarak aslında gösterttikleri yerlere bombalar attırarak kenti aşılmaz bir hale getirdiler.

    Şehir savaşı için ırak var gücüyle saldırıp ilerlemeye başladığında peş peşe yol açma faaliyeti sırasında yapılan intihar saldırılarını atlamamak gerek. Bu saldırıların bazıları ambulansla bile yapıldı.
    Irak ordusunun semt semt ilerleme haberlerini sevinçle verenlere rağmen şehrin bir stalingrad’a döndüğünü söyleyip durdum.

    Bu şehir bir yakası doğal bir engel olan nehire sırtını verdiği için de Stalingrad şehrine benzer. Mimari olarak düzensizliği de şehir savaşına elverişli bir hale getirmiştir.

    Netice ortada.

    Irak ordusu haritalarda pek çok yerin sahibi gözükse de yukarıda belirttiğim savaş şekli yüzünden güvende değil.

    Üstelik bugün bağdat’ın hemen batısındaki ebu garib’te yaşanan çatışmalar, ardından bağdat’ta patlayan ve yüzlerce kişiyi öldüren bombalar ile parlamentoda pek çok ırak vekilinin söylediği ‘’biz demiştik! Musul’u alamazsak, bunlar kerbela’ya kadar inecek demiştik!’’ sesleri.

    Söz konusu orta doğu ise hiçbir şey için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Lakin şimdilik ortada bir sonuç var ki; ışid ayn al arab’ta yenildi ama ramadi’de kazandı.

    TheBoss

    https://www.facebook.com/...24&id=459801460858604
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük