akşam 04.00 lere kadar o bar senin bu bar benim gezilmiştir. en son koltuğun üstünde sızlmıştır.
sharka uyuduğu yataktan aniden fırlar
saat 09.30 olmuştur ve bu geç kaldığının bilmem kaçıncı günüdür.. eyvah der yine patron dan fıçayı yedim. hemen telefona sarılır patronu arar
-ya sen ne biçim patronsun
-nooldu olm
-ya saat 09.30 olmuş elemanın işe gelmemiş öldü mü kaldı mı hiç mi merak etmiyosun ya başıma bişey geldiyse?
-olm iyimisin sen?
-şimdi mi soruyosun?
-olm hasta falan mısın?
-eeee
-istersen bu gün işe gelme
-tmm
(sharka yatar)
- nerdesin lan sen iki saattir?
- o kadar güzel uyuyordum ki uyanmaya kıyamadım efendim!
- gene buldun bi şey, yaratıcı seni... geç hemen işinin başına!
- emredersiniz...
cep telefonun erteleme tusuna yuzlerce kere basıp sonunda telefonu yastıgın altına sıkıstırmamla haftanın 4 gunu rutin haline getirdigim, kalan 2 gunu ise servisin gelmesine 10dk kala yataktan fırlamak suretiyle merdivende ust bas iliklemekle son bulan alıskanlık.
(bkz: uykucu hareket engellenemez)
5 dakika fazla uyumayı dünyalara bedel bulmanın sonucunda defalarca ertelenen saate bakıp panikle evden fırlamak, yol boyunca uyku sersemliğiyle pişmanlıktan yanarak, kendine küfürlerden küfür beğenip patronun da geç kalmış olmasına dua etmek, akıldan binlerce saçma salak bahaneler geçirip bu bahanelerin mazeret olarak sunulabilecekleri arasında "yok bu çok saçma", "dur lan bu da inandırıcı değil galiba", "abartma olm daha neler", "ulan bunu daha ciddi bir zamanda mı kullanmalı?" diyerek seçim yapmak, tüm bu savaşa rağmen bir iki haftaya kalmadan yine aynı kısır döngüyü yaşamaktır.