KÜÇÜK YERLEŞiM BiRiMLERiNDE OTURANLAR iÇiN iŞE GEÇ KALMAMAK iÇiN YAPILAN EYLEMDiR. SABAH KALKIP MiS GiBi TEMiZ HAVA ALIP, KUŞ SESLERi ARASINDA GÜNAYDINLAŞARAK UYKUNUZU YOLDA AÇMAK VARKEN, ARABAYLA BiR iKi DAKiKAYLA iŞ YERiNE GELiR VE SABAH ASIK SURATLA 1.5-2 SAAT KADAR OTURURSUNUZ.
her şekilde servisten daha kötüdür. sabah sabah direksiyon sallamak zorunda kalırsınız trafikle cebelleşirsiniz bide üzerine yakıt parası. servise binip işe kadar kestirmek dururken.
keşmekeşe dönmüş trafiğin daha da kötüye gitmesine tuz biber olmaktır. metrosu var, otobüsü var, mis gibi binin gidin yahu işinize nedir nihayetinde! arabaya senede ödediğiniz vergi, park parası, ceza, bakım, yıkatma zaten kârı zararını ödeyemiyor. "aman yemişim kârını, rahatlık gibisi yok, o da çok rahat" diyen dostlarıma da sözüm, nereden bakarsanız bakın, çok acil işlerinizde taksiyi sürekli kullansanız dahi yine kârdasınız. ayrıca rahatlık dediğiniz her sabah işe giderken ve her akşam işten dönerken 1-2 saat o stresi çekip vücudunuzu yaşlandırmaksa, ben de yemişim öyle rahatlığı...
sabah kalkıp otobüsün gelmesini beklemek, halk otobüsüyse geldikten sonra yavaş yavaş gitmesine, hele birde doluysa o otobüs ayakta da gidiyorsan belinin kopmasına sabretmek, fırçalanmayan ağızlara sabretmek, havasızlığa sabretmek eğer günde 8 vesait yapıyorsa (ümraniye kazımkarabekir + ümraniye merkez+kadıköy + vapur + tünel x2)yaşamak zorunda kaldığını ve dünyaya sürüldüğünü hissetmek zorunda olmayan insadır...
(bkz: ben)
sabah servisçinin istediği saatte durakta olamayan insandır. "07.13'de durakta olacaksın" diyo hayvan ne yapalım; kedni düldülümüze benzinimizi koyarız, her gün geç kalarak servisçiden azar işitmek durumunda kalmayız.
(bkz: istediği saatte uyanamayan insan modeli)
