"patron" başlığı altına "patron mu? onun a.q." diye bir entry yazarken patronun sıcak nefesini ensenizde hissetmekle sonuçlanabilecek bir durumdur. dikkatli olmak lazımdır, en azından kendinize ait bir ofisiniz yok ise etraf kolaçan edilip sonra entry girilmelidir.
pc karşısında sırıtmanızı, durmaksızın takır takır on parmak yazmanızı, çıtınızın çıkmamasını tiye alır iş arkadaşları sanal alemde sevgili yaptın hebe hübee selam söyle bak ekranı da gizlemiyor diye söyler dururlar bir çekilin gidin başımdan yazacağımı da unuttum. (bkz: benim sadık yarim sözlük)
şahsımca gerçekleştirilemeyecek olandır. bu entry yi gizli giriyorum mesela. bundan sonrada iş yerimden bir entry girersem oda gizli olacak. geçmiş dönemlerde de çok gizli entryler girdim ben. açıktan girsem ne olur bilmiyorum, denemedim hiç. denemekte istemiyorum zaten. gizli saklı daha güzel adrenalin dolu. müdürüm her an merdivende belirebilir ama tadı burda işte. birde gizli olunca insanın yazdıkça yazası geliyor. iş bu entryde adeta bu hipotezimi ispatlar nitelikte.
ilk fırsatta aleyhine kullanacakları kesindir. Herhangi bir tartışmada ayar alan iş arkadaşı "sözlükten öğrendiğini sanıp artislik yapma" diye çirkeflik yapacaktır.
tehlikeli bir girişimdir. neden? çünkü sikerler! en azından ben yakaladığımı çatır çatır sikiyorum! * hele de benden önceki nesilse, tadına doyum olmuyor godiğin!
tuş seslerinden chat yaptığınızın sanılmasına sebebiyet veren eylem.
insana en çok bu dokunur.
adınız chat canavarına çıkar, chat yapmaktan nefret etseniz bile...
bir de şu yönü vardır ki, yukarıda anlattığım durum üzerine sadece okumak, oylamak, gammazlamak üçlüsü içinde sözlük hayatınıza devam etmeye karar verirsiniz. ama aklınıza öyle şeyler gelir ki yazacak, ya da öyle bir başlıkla karşılaşırsınız ki yazmak için yanıp tutuşursunuz resmen. sonra iş yerinde oluşunuz aklınıza gelir, işler birikir, pc boşa alınır falan. akşam evde yazarım dersiniz. eve gelirsiniz, bir de ne göresiniz; hiçbir şey hatırlamamaktasınız. işte bu çıldırma sebebidir.