üniversite hayatının ardından hemen bir işe başladıysanız bir kaç hafta geçmeden farkına varılabilecek değerlerdir. okul bitse diye tutturur insan hemen para kazanmak ister ama gel görelim ki para kazanılınca insan bir çok şey kaybeder. haftasonunu iple çekersiniz, ama gelince de evde dinlenmek istersiniz zaten hafta içi yorucu bir de hafta sonu yorgunluğa ne gerek var, diyip evde kalmayı tercih edersiniz. insanların hırslı taraflarıyla karşılaşırsınız, yalakalık yapan insanlarla, onun bunun arkasından konuşan insanlarla karşılaşırsınız. bir zaman sonra bir bakarsınız ki siz de onun bir parçası olmuşsunuzdur. ve en önemlisi insanlara güvenmeyi kaybedersiniz.
peşinen edit: bu başlık ekşiden alıntıdır. sadece içimden yazmak geldiği için buraya taşıdım.
zamanı dolu dolu yaşama yetisidir, "hadi bir an önce bitsin geçsin bu hafta" dersiniz. ama o geçen haftalar birikmeye başlar, hayatınızın en güzel anları 7/24 çalışarak heba olur.
üniversite hayatının insana kazandırdıkları olarak nitelendirilir. Sosyalleşme, beklenen ama aldığınız ücret sebebiyle gerçekleşemeyen bir durum halini alır.
Çalıştığınız her ekstra saat için özel hayatınızdan bir parça defnedersiniz ancak yapmak istedikleriniz için hep bir kısır döngü yaşarsınız. Paranız olduğunda vaktiniz, vaktiniz olduğunda paranız olmaz. 1 müddet sonra akıl sağlığınız da tehlikeye girer. Her şeyiniz olsa bile, akıl sağlığınızın bozulmaya başladığı anda artık gülümseyen, anlayışlı bir insan yerine ya bağırıp, çağıran ya da boş boş bakan bir tip haline dönüşürsünüz. Tabi bunların toplamı da olma şansınız vardır.
Tecrübesizliğiniz her seferinde yüzünüze vurulur ve faturalar hep size çıkarılmak üzere hazırlanır; mücadele etmekten vazgeçtiğiniz anda, ihale size kalır.
Kadınsanız, mobbing durumları da çabasıdır.
Yine de çalıştığınız insanların güvenini kazanırsanız, size inanmalarını sağlarsanız; başarılı bir lider olarak yola devam edersiniz -ki aslolan da budur, insanlar sizi, insan olarak tanımlar ve size inanmaktan vazgeçmezler. Üstelik bu insanlar, sadece firmanızda bulunanlar da değildir, firmanız yoluyla tanıştığınız başka adamlar ve kadınlar da size destek verirler.
iş gereklidir. kapitalist bir dünya da yaşamak için,var olmak için ne yazık ki güç de gereklidir. çalışmadan güce sahip olunur mu? tabi ki..doğuştan güçlü doğanlar vardır mesela ya da talihin güldüğü insanlar. ancak biz geriye kalan o büyük çoğunluktan bahsediyoruz. işte bu çoğunluk çalışmalıdır.hatta bazen çalışmak zorundadır. neler kaybediyoruz çalışırken? kimi insan istediği işi yapar kimisi istemediği. tabi ki isteyen daha çok keyif alır, daha çok motivedir. en azından mutlak verimi yüksektir bu işin. bir tiyatro sanatçısı da çalışıyordur, bir maden işçiside. ikisinin kaybettikleri çok farklıdır. maden işçisi ; güneşi kaybeder mesela,oksijeni kaybeder..bazen hayatını kaybeder. bir banka çalışanı 5 metrekare alan içinde tüm gününü kaybeder.. örnekler ve kayıpların listesi bitmez, döngü bu! şu an dışarıda hayat akıp gidiyor, deniz bugün daha güzel, hava daha ferah ve güneşli.. kafeler cıvıl cıvıl insan dolu , hergün aynı durakta dolmuş bekleyen o kadın bile daha güzel bugün.. en azından iş yerinin camından öyle görünüyor..