iş görüşmesi

entry231 galeri6 video4
    76.
  1. şık bir takım elbise, hoş bir parfüm kokusu ve hafif naneli bir sakız.. iş görüşmesine giderken üzerinizde olması gereken üç olmazsa olmaz ile birlikte evden çıktım. mesleğimle hiçbir alakası olmamasına rağmen bir firmanın rusyadaki yan sanayileri için "yurtdışı tedarikçi geliştirme mühendisi" başlığıyla verdiği afilli bir ilanın cazibesine kapılmış izmir'in güzel bir ilçesine doğru yola koyulmuştum.

    her iş görüşmesi yolculuğunda olduğu gibi gene hayaller alemine dalışa geçtim. şirketteki ilk günümde ayda 5000 lira maaşa ilaveten bana lüks bir araba tahsis ediliyordu. lüks arabamla beraber havaalanına gidiyor, moskova uçağını beklerken espressomu yudumluyordum. yolculuk kısa ama zevkli geçiyordu. ilk gün moskova'daki fabrikada işlerimi bitiriyor, blackberry'den merkeze rapor mailimi atıyor ve moskova akşamlarına kendimi bırakıyordum. türkiye'nin doğal güzellikleri hakkında güzel rus kızlarına şirket profiline uygun sunumumu yaptıktan sonra 5 yıldızlı otelime dönüyor ve sıcak bir duşa giriyordum. hayat çok güzeldi.

    birden keskin bir kolonya kokusu geldi. şerefsiz muavin beni güzel düşlerimden 1 milyonluk bir kolonya şişesiyle uzaklaştırmayı başarmıştı. kolonyamı yüzüme gözüme sürüp muavine teşekkür ettikten sonra arkasından "soluğunu skiim" diye mırıldandım. çok hızlı bir şekilde arkasını döndü. üzerimde takım elbise, sinek kaydı traş, bebek bir yüz ve oturur vaziyette olmam zaten günde 16 saat yolculuk yapmaktan dolayı siniri tepesinde, "yokmu beni s.ken" diyen birini arayan muavine karşı şansımı sıfıra indiriyordu. resmen "yokmu beni s.ken" diye mırıldanmıştım muavine. şoförle birlikte beni evire çevire dövecek, abi bokunuzu yiyeyim dememe zerre kadar aldırmayacak ve in lan aşağı diyerek beni orta kapıdan geldiğim yere, çöplüğe degajlayacaklardı. iş görüşmesi yalan olacaktı. bütün geleceğim ve istikbalim tehlike altında olduğundan ayağa kalktım ve yumruğumu sıkıp kendimi ilk vuruşa odakladım. muavini ilk vuruşta indirdikten sonra ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama geleceğim için bir şeyler yapmak zorundaydım. ben yumruk beklerken "su mu istedin birader" diye sordu sert bir şekilde. birden ayakta olduğumu farkettim. hemen toparlamam gerekiyordu çünkü yumruğumun sıkılı olduğunu farkederse muavinle geri dönüşü olmayan bir yola girebilirdik. "yok canım abim ben alırım" dedim ve orta kapıya doğru yürümeye başladım.

    otobüsten inip fabrikaya doğru yürürken götümden akan soğuk terler hala kurumamıştı. aynı boş boğazlığı ik sorumlusu bayan'ın karşısında yapmamak için kendime söz verip yoluma devam ettim.

    yaklaşık yarım saattir skindirik bir odada şerefsiz ik görevlisinin gelmesini bekliyordum. yerdeki karo taşlarını saymayı bitirmiş, 3 kere burnumda birşey var mı diye kontrol çekmiş, kalıplaşmış ingilizce cümleleri 2'şer kere tekrar etmiş, araya ik'cı bayan hakkında bir fantazi bile sıkıştırmıştım. yapacak birşey kalmamıştı. burnumu 4. kez kontrol etmeye hazırlanıyordum ki içeri girdi. zamanlamasını takdir ettim. işte başlıyordu. ne olursa olsun bu işi alacaktım.

    lk başta herşey çok güzeldi. bana şu ana kadar hiçbir hatunun sormadığı o şukela soruyu sormuş beni benden almıştı. "sizi biraz tanımak isterim, bana kendinizden bahsedebilirmisiniz?" sazı elime almıştım, anlattıkça coşuyor, kendime öve öve bitiremiyordum. bilgisayardan giriyor, ingilizceden çıkıyor, bitirdiğim projeleri şirketleri iflastan kurtarmışım edasıyla anlatıyordum. erasmusla amsterdam'a gitme durumumu ve bu tecrübenin bana ve kariyerime yaptığı olumlu etkileri sıralamaya hazırlanırken birden araya girerek "would you please tell us about your erasmus experience and the values that you add your career with it" diyerekten soruyu koydu, arkasına yaslandı, rahatça gerindi ve sırıtarak dinlemeye hazırlandı. bi orgazm sigarası yakmadığı kalmıştı. kırmızı ışığı görüp son hızla gitmekteyken frene basmış acılı bir ferrari gibi hızım kesilmiş, resmen sarsılmıştım!

    anama küfretmiş gibi baktım suratına ilk bir iki saniye. sonraki saniyelerde ne dicem lan ben bu karıya diyerek iyice odaklandım suratına. resmen uzunca sayılabilecek bir süredir, buzağı gibi karının suratına bakıyordum. ik'cı bayanın ilk baştaki sırıtışı yerini tedirginliğe bırakmıştı. ben ise birden rusya yolculuğunu hatırlayıp mutlaka birşeyler anlatmam gerektiği farkettim. uykudan uyanmışçasına irkilerek "i am 25 years old" diyerekten konuşmaya başladım. sonradan kendime defalarca yaratıcı bir biçimde küfretmeme sebep olan bu aptal giriş cümlesinden sonra tahmin edersinizki saçmalamaktan öte bir şey yapamadım. yaş konusunu erasmusun bana kattığı tecrübelere nasıl bağladığımı hala hatırlayamıyorum. hatırlayabildiğim tek şey ik'cı bayanın bana ezilecek bir böcek gibi, iğrenerek bakıyor olduğu gerçeği idi. resmen tiksindirmiştim kendimden. tamamen s.çmıştım. toparlamak için artık çok geçti, ne yaparsam yapayım hatun tarafından ingilizce zıçan adam olarak hatırlanacaktım. rus kızlar, lüks otomobiller ve espressolar hayal olmuştu. birden ingilizcenin değil rusçanın daha önemli olduğu bir şimşek gibi beynimde çaktı. ama kahretsin ki rusça da bilmiyordum. ama önemli değildi ve hemen bu hafta içinde rusça kursuna başlayacağım hakkında bir yalan uyduruverdim. bu zekice hamle meyvesini vermiş görünüyordu, zira bana tiksinerek bakmakta olan ik'cı hatun etkinlendiğini belli eder şekilde "hmm evet iyimiş" dedi. güvenim kendime gelmişti. ortalığı kasup kavurmaya hazır bir tarkan olarak lavların arasında tekrardan doğmuştum. tam kılıcımı elime almış "atıl kurt" diyordum ki o kahreden ikinci soru geldi: "bu işle alakalı bir tecrübeniz olmadığı halde kendinizi bu işe uygun görme nedeniniz nedir? neden sizi seçelim?"

    aslında haklıydı. rus kızlarla bi tecrübem yoktu, hayatımda hiç lüks bir arabaya binmediğim gibi uçağa da en fazla 4 kez binmiştim. terlemeye başlamıştım, düşünemiyor konuşamıyordum. son 15 yılda hızla gelişen insan kaynakları politikalarının gelmişine geçmişine sövüyordum içimden. doğru işe doğru insan politikasını bırakıyor, performansa dayalı ücret yönetimini alıyordum altıma.

    o dakikadan sonra iş görüşmesinin nasıl devam ettiği konusunda hala bir fikrim yok. en son ik görevlisine ileride "yurtdışı tedarikçileri geliştirme ve yaşatma derneği" kurmayı planladığım gibi bir cümle kurduğumu hatırlıyorum.

    fabrikadan sarhoş gibi çıktım. başım önde, sağıma soluma bakmadan otoyola kadar yürüdüm. dönüş yolunda da aynı puşt muavine denk geleceğim korkusuyla otostop çekmeye karar verdim. lüks bir araba geliyordu, baş parmağımı hareketlendirip otostop çektim. durmadı pezevenk, yolda birikmiş suları da üzerime sıçratarak tam gaz bastı gitti. 100 metre ileride havaalanı yoluna saptığını gördüm.
    4 ...
  2. 77.
  3. 78.
  4. akla disco kralı'nda, bu kafa ne kafası bölümünde feyyaz yiğit'in canlandırdığı karakter gelir.

    - sizi neden işe alalım ?

    + ben neden size gireyim ?
    2 ...
  5. 79.
  6. - turkcell 4 milyar maaşla başlatıyormuş hacı duydun mu?
    + yalandır oğlum keklemişler seni.
    - ilan vermişler oğlum ben başvurdum hatta, 4 milyar lan!
    + hadi len ordan.
    - valla bak proje mühendisi olarak giren..
    + la bi sktirgit, hatta çık odamdan, defol görmeyeyim yalancı pislik ev arkadaşı.

    kapıdan çıkar çıkmaz kilitledim arkadan. hemen kariyernet'i açtım. turkcell proje mühendisi hmmm, endüstri mühendisi uyuyor, askerlik uyuyor, hmmm 4 sene benzer sektörde tecrübe uymuyor, sap bilgisi uymuyor, ingilizce ve almanca uymuyor, 35 yaşını geçmemiş aha bu uyuyor lan tam benlik ilan! başvurdum ve mucize eseri 1 hafta sonra aradılar.

    - ali bey'le mi görüşüyorum?
    - buyrun benim?
    + turkcell'den arıyorum ben ismim gamz..
    - istemiyorum ablacım, turkcelle geçmek istemiyorum, bu kaçıncı arayışınız ya?
    + ama ben ins..
    - avea'dan memnunum bacım ben, artı nefret ediyorum turkcell'den niye anlamak istemiyorsunuz?
    + insan kaynaklarından aramıştım beyefendi!
    - in.. inn.. sannn.. (kurban olurum sana ben) hehe, kem küm, gamze hanım, nasıl özür dileyeceğimi bilemiyorum.
    + olur beyefendi ilk defa başımıza gelmiyor sorun değil.
    - senin kedi ca.. öhm şey gamze hanım sizi dinliyorum buyrun.

    2 gün sonrası için iş görüşmesine davet edildim. evde nasıl bir bayram havası vardı anlatamam.

    - olm lan turkcell'e girince, 4 milyar da maaş, artık bizi götürürsün boğaza balık yemeye.
    + tabi oğlum balık senin itin olur.
    - off arabada alırsın gezeriz?
    + en kralından hacı, itin olur.
    - kirayı da ödersin artık?
    + itin o.. sktir lan o kadarda uzun boylu değil amk.
    - götün kalktı senin iyice nolur lan ödesen itolit.
    + oldu amk sen üstüne rahat birşeyler al hatta ben de sana bi içki getireyim.
    - ben söyledim oğlum sana o ilanı.
    + ehh skerim beni çağırdılar lan seni mi çağırdılar.
    - haram zıkkım olsun lan..

    2 gün sonra sabah 8'de jilet gibi giyindim, sinekkaydı traş, güzel kokular, naneli sakız, herşey tamamdı. odamdan çıkıp salona geçtim ki ne göreyim. şerefsiz ev arkadaşım aynı benim gibi giyinmiş karşımda bekliyordu.

    - çıkıyor muyuz hacı?
    + sen nereye lan?
    - bende gelicem senle.
    + o niyeymiş?
    - yanında dururum lan, hiç sesimi çıkarmam valla bak.
    + la havle! belamısın oğlum sen?
    - nolur lan beni de götürsen, belki bana da birşeyler çıkar, he hacı?

    baktım konuşarak ikna edemeyeceğim birden arkamı dönüp koşmaya başladım. hızlıca kapıyı çarptım arkamdan, giydim ayakkabıları, arkama bile bakmadan koştum, koştum.. 20 dakika kadar takip edebilse de şişli taraflarında izimi kaybettirmeyi başardım.

    babam demişti oğlum aynı bölümden mezun ev arkadaşı alma yanına, anlaşamazsınız diye. aynı bölümden mezun olmadığımız halde babama hak verdim. iş görüşmesinden fazla bahsetmeyeceğim. psikolojimi bozan kısma ağırlık vereceğim. iş görüşmesinde kişisel bilgilerim dışında hiçbir soruya doğru cevap veremeyince görüşme 15 dakikada bitti. teselli ikramiyesi olarak turkcell 100 kontör verdiler. onu da bi büfeye 14 milyona satıp 2 paket marlboro aldım karşılığında. 2. paket bitmek üzereydi ki şerefsiz ev arkadaşıma turkcell gamze'den telefon geldi. o telefondan 3 hafta sonra işe girdi pezevenk. ortaköy'de ev tuttu. hala her ay turkcell'den 100 kontör gönderir bana. iyi çocuk aslında.
    3 ...
  7. 80.
  8. yeni bir şirketle anlaşalı 10 ay oldu sözlük. o son anlaşma günü hatırıma gelince yazmadan duramadım.

    iyi bir işyeri olunca ve beklediğimin üzerinde bir maaş teklif edilince sözleşmeyi yutarcasına okuyup imzaladım. zaten ik sorumlusu imzalayacağımdan o kadar emindi ki ben gelmeden tüm formları hazırlayıp kendi yerlerini imzalamıştı bile. neyse sonuç olarak "işte böyle koyarlar çocuğu" sırıtışı ile şirketten çıkıp halkın arasına karıştım.

    işi almıştım ama psikolojim gene bozuldu. beklentilerinizin üzerinde bir teklif gelince hele, ufaktan bir özgüven artışı, bu özgüven artışına bağlı gelişen göt kalkıklığı, efendime söyleyeyim çevredeki insanları beğenmemeler falan daha ilk dakikadan etkisini göstermeye başlamıştı. dolayısıyla çıkar çıkmaz bir taksi çevirdim. ne o öyle yürümeler falan eskisi gibi. dikildim taksinin arka kapısının önüne. bir kaç saniye geçti bu şekilde. ben taksiciye bakıyordum taksici bana. bi süre öyle bakıştıktan sonra "ee kapıyı açmayacak mısın" diye işaret yaptım. sanki mercedes marka makam aracımın özel şoförü amk. "kapı kilitli değil açık" dedi şoför. "yok kalkıp sen açacaksın" dedim. hiçbir şey demedi. başparmağını işaret ve orta parmağının arasına sokup bana doğrulttu. o şokla kendime geldim.

    napıyordum allahım ben? "daha 2 gün öncesine kadar iş arıyordun iyi bir iş buldun diye adam mı oldun it" diye kendime kızarak taksiden uzaklaştım. çevre yoluna kadar yürümeye karar vermiştim. zira biraz yürüyüş iyi gelecekti. canavar gibi bir motor sesi duyunca hızla arkama dönüp baktım. taksici yetişmişti bana. arabayı üstüme doğru sürünce kendimi kaldırıma zor attım. son kez hareket çekip uzaklaştı. haklıydı piç..

    bu ikinci şoku da atlattıktan sonra cep telefonumu çıkardım cebimden. bütün sevdiklerimi arayıp iyi bir işe girdiğimi tek tek haber verince vücutta ve özellikle göt bölgesinde gene bi hareketlenme başladı. gözleri kısarak çevreye bakış atmalar, dudak büzmeler, hiçbir şeyi beğenmeyen piç surat ifadesi tekrardan yerleşmişti yüzüme. yok buna engel olamıyordum. hızlanan kan dolaşımım, tüm hormonlarım ve beynim buna engel oluyordu. izmir otobüsünü beklerken celal bayar üniversitesi izmir servisi geldi yanaştı. atladım tabi hemen. içi cbü öğrencileri ile doluydu. arkaya doğru yürürken her birinin yüzüne adam mısınız lan siz bakışı ile baktım. siklemediler haliyle. geçtim en arka sıraya oturdum. bu sefer arkalarından acıyarak baktım bunlara ama farketmediler tabi. enikler daha okuyacaklar, staj yapacaklar, askere gidecekler, iş arayacaklar diye düşünürken birden kendimi tutamayıp "yazık lan size koduklarım. hahahahaha acıyorum size zavallılar, fakir piçler!" diye haykırdım.

    öndeki dörtlüde oturan gerçekten piç bir grup haliyle kalktı yerinden. biri bi omzuma diğeri diğer omzuma koydu elini. üçüncüsü kravatımla uğraşırken dördüncü de kolları sıvamaya başladı.

    + ne dedin lan sen!
    - abi şey.. valla bak.. ben yeni işe girdim de, heyecandan valla ne dediğimi bilmiyorum kusura bakmayın nolur.
    + geldiğin yeri unutma koçum, sen de öğrenci oldun.
    - haklısın abi,
    öğrencilik kutsal tabi.
    allah benim belamı versin abi
    bi daha olmaz.

    korkudan doğaçlama şiir besteliyordum resmen. sikmeseler bari diyen cem yılmaz gibi titriyordum. allahtan iyi abilermiş de nasihat verip bıraktılar beni. zaten biraz daha üstüme gelselerdi "burdan buyrun abi" diyerek arkamı dönecektim. ucuz atlatmıştım. derinden bir ohh çekip yeniden yaslandım koltuğuma. kafamı cama dayadım ve izmire varana kadar bakamadım otobüsün içindekilere.

    ama o ipneler staj istemeye gelecekler kucağıma. aklımdasınız oğlum.
    1 ...
  9. 81.
  10. eğer yurtdışından gelmişseniz tamamen anı konulu olan görüşme.

    "...şuralar nasıldı, şöyle diyorlar, biz de gittik, aa öyle mi..."

    anladım ki türkiye'de sadece güzel bir ambalajın olması kafi.
    0 ...
  11. 82.
  12. 83.
  13. - peki sen kendini 1 yıl sonra bu şirkette nasıl bir yerde görmek istersin?
    (genç ve güzel olan personel müdürüne)
    - 1 yıl sonra sizin kollarınızda görmek isterim kendimi.
    1 ...
  14. 84.
  15. memleketin çok etkili olabildiği nane. efendiler 1 aydır sayısız yerle görüştüm. 3 olumlu dönen yerden 2si memleketim nedeniyle beni işe almak istiyordu. birinde görüşmedeki amcanın hemşerisi idim, diğeri ise bizim ordan çok evliye çıkar diye bana başla dedi. şaka yapmıyorum lan; iki yabancı dilim var güzel bir okuldan mezunum ama ilk soru: "memleket nere?". valla referans olarak dedemi, amcalarımı vereceğim artık. cv'ye de bizim köyün fotoğraflarını iliştirdim mi tamam. bir de çok ciddi yerler ha dediklerim. onu geçtim bir yerde bana namaz kılıp kılmadığımı sordular. onu da geçtim adamın biri bana gece baskını yapar mıyım diye sordu... olur dedim de tereddüt ettim tabi. hani ayrıntı da vermiyor, elimde dosya baskına gidecektim herhalde. bir de şey vardı lan, ofiste sadece 10 bayan var rahat çalışır mıymışım? başka bir yerde ise 70 çalışan var hepsi erkek. valla yarın bir yere 4. görüşmeye gidiyorum, ilk üçü birbirisinin aynısıydı ama rütbe yükseliyordu. en son kurucu ortakla görüştüm herhalde bu sefer kurucu ortağın babasıyla görüşeceğim... hayırlısı.
    7 ...
  16. 85.
  17. 86.
  18. en çok stresin yapıldığı anlardır saç diplerinize kadar gerilirsiniz.
    torpille bir iş görüşmesi ayarlanmıştır dandik bir copy center'da. tabi copy centerin ne kadar iğrenç bir yer olduğunu bilmeyen vivaldi * hoplaya zıplaya gider görüşmeye.

    +merhaba ben iş görüşmesi için gelmiştim. *
    *tamam yukarı çık x'le görüş.
    aynı replik tekrarlanır.
    - hangi okuldan mezunsun.
    + xxx okulu grafik tasarım.
    -çok iyi.
    +*..
    -neden biz vivaldi?
    +* kendimi maatba alanında geliştirmek istiyorum. daha sonra reklam ajansında çalışmak istiyorum tabi ki istanbul'da şartlar daha iyi, * istanbul'da devam ederim. *
    -hmm ama biz maatba değiliz.. copy center.. sana ne olduğunu anlatayım. vıdı vıdı..
    +şey yani ben copy cen...
    -neyse çalışmalarını göster.
    -sen mi tasarladın bunları..
    +evet. bir sorun mu var?
    -yoo hayır.. tasarımlarını beğendim formu doldur bekle beni..
    +peki.

    yarım saat geçer..
    -patronla görüşmeye gidiyoruz.
    +peki.
    *tasarımların iyiymiş. 15 gün deneme süresi. şuan masan yok masayı geçtim bulduğun sandalyeye oturursun. 16. günde masan sandalye her şey hazır. maaş konuşmam 17. gün konuşuruz. kabul mü?
    + * peki. kabul.

    sonu ne mi oldu. 3 hafta ayakta dolaştım. benden 3 ay önce işe giren kıza aşağıdaki baskı makinelerini kullanmayı öğrettim. çay, su taşıdım. aralarında kavga ettiklerinde ben öne sürüldüm. grafiker değil amele oldum. stresten sivilceler kapladı suratımı. daha sonra ablamın desteği ile 4. hafta çıktım işten.

    ve artık en büyük korkumdur iş görüşmeleri. görüşme yapmadan işe alan bir firma var mı?
    3 ...
  19. 87.
  20. daha yaşın küçük önüne birçok fırsat çıkacaktır deniliyorsa olumlu cevap beklememeniz gereken görüşmedir.
    1 ...
  21. 88.
  22. bazı iş görüşmelerinde maalesef şunun gibi bi şekle dönüşüverir, genelde 2 görüşmede yaşanan durumdur şöyleki; üstünüze daha rahat bir şeyler alında görüşelim!*
    0 ...
  23. 89.
  24. 90.
  25. Bazen formaliteden yapılan, bazense adayların yaptığı etkileyici konuşmalarla iş verenleri etkiledikleri, herkesin mutlaka yaşadığı deneyim.
    0 ...
  26. 91.
  27. 92.
  28. başlangıç diyaloglarından bitiş diyaloglarına kadar istisnalar dışında kendini tekrar eden tiyatro.
    1 ...
  29. 93.
  30. strestir derttir benim için , şu an işten çıkmıosam iş görüşmesinde yine kekelememek ve kıppkırmızı olup rezil olmamak içindir.
    1 ...
  31. 94.
  32. bazılarının formal bazılarının casual giyim gerektirdiği aktivite.
    0 ...
  33. 95.
  34. bir aydır yaşadığım işkence.

    yanlış anlaşılmasın ben işveren konumundayım burda, eminim iş aramak da büyük karın ağrısıdır ama iş görüşmesi yapmak, hele işe almayacağını kapıdan girer girmez anladığın birini 10 dakika sırf ayıp olmasın diye dinlemek, işi anlatmak, maaş pazarlığı yapmak kaprislerini dinlemek emin olun büyük sıkıntı.
    5 ...
  35. 95.
  36. ilk olmasından mütevellit ne yapacağını bilmeyen masum karakterin, mevcut en şık takımını giyip karşısına çıktığı işvereni t-shirtle gördüğünde dumur olma sebebidir.
    1 ...
  37. 96.
  38. Kibarca reddedilmek de adama ayrı bi' koyuyor arkadaş. Şöyle ağız dolsusu bi' siktir çekseler ben de içimi boşaltıcam ama adamlar kibar hacı ne yaparsın. Teşekkür edip yolladılar yine.

    +Anlıyorum ibrahim bey, teşekkür ederiz.
    -Ne demek amk ben teşekkür ederim ederim. Bize de gelin.
    2 ...
  39. 97.
  40. iyi hazırlık gerektirir. öncelikle kendi cv'nize çalışmak, sonra klasik insan kaynakları sorularına ne cevaplar verebileceğinizi yazarak fakat sallamadan gerçekçi olarak düşünmek, giyiminiz için gerekli hazırlıkları bir gün öncesinden yapmanız gerekir.

    ha ben bunları yaptım mı? hayır, kafamı sikeyim. hatta dün bunları erteledim, şimdi de bunları yapabilecek bir-iki saatim varken entry giriyorum. hay kafamı sikeyim. neyse tamam yeter şimdi başlıyorum hazırlığa, göstericem onl...

    edit: son dakika organizasyon yeteneği üst seviyede olan şahsım -bak bak bak laflara bak- sayesinde bir traş, bir duj, bir ütü sonra eskiden yaptığım mülakat hazırlıklarını mail kutumda saklamam sayesinde 1 saatte tüm hazırlıkları tamamlayıp 10 dakika erken bile varabildim görüşmeye.

    baya olumlu geçti lan. sanırım aldım işi. enteresan nokta ise pozisyonun aciliyetinden dolayı mülakat sürecini bile uzatmamışlar 3 kere git gel yapmama gerek kalmadı. ilk oturuşta kimle çalışacaksam ve ik yetkilisi dahil hepsi karşımdaydı. basın toplantısında hissettim kendimi amk.

    bu arada bu başvurumu yurt dışında yapıyorum, zaten halihazırda yurt dışında çalışıyorum; arkadaş bizim türkiye'deki ik'cılar manyak hakkaten. türkiye'de mülakat sırasında psikolojini sikip gerçek kimliğini ortaya çıkarmaya çalışırlarken burda -bu ikinci oluyor- insanı rahatlatarak, hatta gevşeterek sana ulaşmaya çalışıyolar.

    tabii ki anadolu çocuğu yemez, verdim ayarı, verdim ayarı...

    neyse inşallah seçerler lan:(
    4 ...
  41. 98.
  42. çok heycanlanılan anlardan birisidir. merakla çevreyi incelersiniz. gerilirsiniz.
    0 ...
  43. 99.
  44. o kadar büyütülecek bir şey değildir. sakinlik ve kendini bilmek kazandırır, zaten bu zamanda millet birlikte çalışabileceği kendini bilen düzgün adam arıyor ama bulamıyor. bir şekilde olur eğer belli şartları üzerinizde taşıyorsanız. ayrıca iş seçiminde aceleci olmamanızı ve önünüze ilk geleni kabul edip başlamamanızı tavsiye ederim. özellikle yeni mezun arkadaşlar parayı ikinci plana alıp kendilerini geliştirebilecekleri bir işe ilk adım atmalılar, burada size verilecek parayı bir süre önemsemeyin. belli bir yere gelmiş insanlar bilir ki önce on çalışıp bir kazanıyorsunuz sonra bir çalışıp on. sigara içiyorsanız kabul edilmeniz zor, açıkçası günde 1-2 saati sigara için harcayacağınızı bildiklerinden kabul etmiyorlar. dahası ofis ortamında bir çok insanı rahatsız edeceksiniz, bu sebeple işe kabul edilseniz bile ortamda aleyhinize esen rüzgarlar çok daha kuvvetli olacaktır söylemesi. iş hayatına başladıktan sonra sigara içmediğime defalarca şükrettim. görüşmeye sigara kokarak gitmeyin. bunun yanında, görüşme esnasında çekingen davranmayın. kendi pazarlamanızı yapın, hatta mümkünse ne kadar dandik sertifika ve belge varsa hepsini dosya yapın getirin. üniversitede yaptıklarınızı abartın, beni almanız lazım bu işi benden iyi yapanı bulamazsınız, bulsanız da bu paraya çalışmaz imasını karşı tarafa verin. kısaca işe almalarını beklemeyin siz işi alın. kendine güvenen ve ne söylediğini bilen kişi imajını yaratabilirseniz ortada sorun kalmaz, ağzınız biraz laf yapsın. ayrıca gideceğiniz iş ne kadar dandik olursa olsun takım elbise ile gidin. ben üniversiteden sonra gittiğim ilk iş görüşmesinde görüşmeden 10 dakika sonra işe başlamıştım. her şey insanın kendisinde ve özellikle de çenesinde bitiyor unutmayın.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük