gerçektir efenim. belki benim şahsi düşüncem olabilir ama gerçektir...
ha sevenler mutlaka vardır, onlara buradan saygılar... ama sonsuza kadar yenilemez bu yemek. * cırcır olmak isteyenler varsa, devam etmeleri kesinlikle önerilir.
her gün "bugün ne yemek yapsam?" sorusundan bıkmış usanmış, çaresiz anne davranışıdır.
kadının kurtarıcı olarak gördüğü pırasası, ıspanağı, lahanası ve karnıbaharı vardır. dua edin ki, bir de brokoli çıkmasın.
hiçbir yemeğin iğrenç olmamasının doğal sonucudur, her evde yapılabilir.. pırasanın anlam ve önemini çükütaYlar değil, dağda kurbağa yiyen komando bilir..
her mevsimin sebze-meyvesinin insanın o mevsimde yakalanması muhtemel hastalıkları engellediği düşünülürse, faydalı, yapılması gerekendir. üniversiteye gelene kadar hep sinirlenirdim. pırasa, lahana mı yiyecem ben diye. semiz otu ne ki diye. ama mutluydum, sağlıklıydım. lan şimdi, ha patso, de döner. vücut artık bağışıklık sistemi geliştirecek. ikisinden birini görünce direkt kusacak o derece.
ayrıca pırasayı pirinçle pişir, üzerine limonu bas. tadından yeme yanında yat dostum. kıymet bil, adamın da asabını bozma.
kişiden kişiye, bir yemeğin ya da sebzenin iğrenç ya da, leziz olmasının değişmesinden mütevellit, tek taraflı olarak görülebilecek durum.
zira, bu pırasayı kimileri evine, parasızlıktan evine alamazken, oradan dem vurmak yerine, zeytinyağlısının pişirmesini ve de yemesini bildiğiniz sürece bir ziyafet aracı olacağı da, şahsım adına bir gerçektir. yine, sözlüğe hafif kırbaçlarla giydirdiğimiz entarinin başında, yine zevkler ve renkler tartışılmaz diyorsak, pırasa'nın ziyafet olacağı da benim görüşümdür; bana aittir.
ne dedik, pırasadan ziyafet mi olur? pek tabii ki. alın pırasaları, bildiğiniz üzere yemeği özellikle zeytinyağlı usülde yapın. içerisine havuç da koyduğunuz pırasanın pişmesine yakın, içine bir tutam pirinç de koymayı unutmayınız efendim. bir diğer püf noktası da, sıcak sıcak yerken, ağıza biraz sert gelen, ve de kimilerinin içini kaldıran ''sert pırasa'' mevzusundan kurtulmaktır olay. bunun içinse mi ne yapıyoruz? biraz daha kaynatıyoruz ki pırasayı, pamuk helva gibi olsun. indirdiniz mi ateşten, koydunuz mu tabağa, bir de bol bol limon sıkın da öyle yiyin bakalım.
zeytinyağlı, bol limonlu oldumu varya aman aman. ha ne diyorduk, sevmeyen insanın herkesi kendi gibi zannetmesi sonucu yaptığı tespit. ama pırasa bu, başka şeye benzemez.
igrenc oldugu halde hala ispanak yemegi yapilmasindan daha farkli degildir. yapilmasi bir yana bunu yiyebilen midesizlerle ayni havayi soluyor olmaktan dolayi utanan berkecan ile busegul'un arasinda gecen diyalog soyledir:
-berkecan sunlara bak pirasa yiyorlar, iyyyy ne banal.
+yes sekerim, cok banal. midem kalkti , oysa tam da tgi'e gidip birer moz stix alip, clam chowder icelim diyecektim.
-ay yok benim midem kaldirmaz artik, ciragan'da bir drink alalim da midemiz yatissin.
+beni kesmez busegulcum, bu pirasanin kokusu cikmaz bu ulkeden, atlayalim ilk ucakla las vegas'a ucalim, bellagio'nun buffet'si super, sonra da bir skywalk yapariz west rim'de, acik hava iyi gelir