iğne yapmayı bilmeyen öğrencidir. normaldir. çünkü temelde yani ilk 3 yılda hastaya uygulatılmaz enjeksiyon. makete vurulur.
edit: hastaya size enjektör yapacağım denmez. bazı mal doktorları gibi de sistolünüz 125 diastolünüz 78 gibi şeyler de denmez. nerden anlasın lan kadın? büyük 12 küçük 7 denmeli. bu da öyle bir şey.
1. sınıfta: enjektör ne, membran ne, nerdeyim ben lan
2. sınıfta: acele etmeyeyim, millet dalga geçmesin sonra
3. sınıfta: bugün gezeyim yarın erkenden kalkıp iğne yaparım
4. sınıfta: daha 5 var 6 var be oglum, 2 yılda oohoo trakeostomi bile yaparsın*
5. sınıfta: iğne yapıp kan almayı öğrensem nolcak ki ne işime yaricak.. biraz daha gezeyim
6. sınıfta: lan manyak mısın, otur tus çalış, kazanamazsan sadece iğne yaparsın sonra, söylemesi
gibi iç çatışmaları tıptaki kendi pratik becerisini baltalayan tıp öğrencisidir. tıp fakültesinde çoğu öğrenci uzunca bir süre kalkışmaz bu tıbbi eylemlere. sürekli erteler bir sonraki döneme, bir bakmış tus belası gelmiş, kaynayıp gider sonra da.
tıp fakültesinde olay enjeksiyon yapmak, kan almak, kan gazı almak, sonda takmak vb. eylemler gibi görünür, fakat bunları yaparken öğrencinin kendine kazandırdığı çok daha önemli birşey vardır; tıp öğrencisi bunları yaparken hastaya yaklaşımı, hastayla nasıl konuşması gerektiğini, ona nasıl güven vereceğini, güvenini kazanıp istediğini yaptırabilmeyi (herkes bilir ki hasta doktora güvenmemişse sözünü de dinlemez, ilacını da düzenli kullanmaz vesaire..) öğrenir. işte doktorluğa ilk adım bu zaman atılır kanımca. fazla uzatmadan son sözümü söyleyip çekileyim; iğne yapmayı bilmeyen tıp öğrencisi yoktur, hastayla iletişimi olmayan tıp öğrencisi vardır...