Bu yaşıma kadar ne zaman yaptıysam, anlaşılamadığım durumdur.
Hiç kimse anlamıyor sizi.
Kimse bilmiyor halimizi.Dinliyor ve boşver diyor. Bir boşverle geçip gidiyor sanıyorlar.
hiç böyle bi ihtiyaç hissetmiyorum ben. üzülünce kendi kendime yaşıyorum geçince normale dönüyorum.
Aslında böyle seyler insanları birbirine yakınlaştıran durumlar, mutluluğunu paylaştığın insanla derdini paylaşmayınca hep bi duvar oluyor sanki aranızda.
Bugün içimi dökme ihtiyacını derinden hissettim. Malesef şu saate kadar geçmedi, pek de geçecek gibi de durmuyor.
içini dökmek.. bunun gerekliliğini hissetmek.. Bu his giderilmediği takdirde kalpte oluşan sızı, her nefeste göğüsün daha da daralması.. bunların hepsi beni daha da aciz hissettiriyor.
Umuyorum ki hepimiz, doğamıza aykırı olsa da, bir gün kendimizden başka kimseye ihtiyacımız olmadığı sabahlara uyanırız. Zira anlatsan bir dert, anlatmasan başka bir dert bu hayatta.
Orijinal gözüküp çin malı çıkan insanlar yalan söyleyenler menfaatçiler dostluğunu uçkur uğruna görmezden gelip satanlar olduğu sürece mutlu olacağımı sanmıyorum.
Mutlaka etrafınızda dinleyecek insanlar vardır ama asıl istenilen anlattıktan sonra dillenmemesi.
Dinleyenin, dinlediği an unutmasını istemek birazda bu ihtiyacı doğurur. Yoksa herkes dinler ama arkasını dönünce elbet onun da duyduklarını anlatacağı birileri vardır.
Bu nedenle, bazı şeyler omuzumda ağırlık yapıyor. Birine içimi döküp bu yüklerden kurtulmak istiyorum. Beni hiç tanımayan ve hatta bir daha hiç görüşmeyeceğim ancak anlattıklarımı da başkalarıyla paylaşmayacağına emin olmak istediğim birine ihtiyacım var. Fakat böyle biri yok. Bu ihtiyacımı hiç gideremeyeceğim.
Bazen bu istek geliyor bana,çevreme bakıyorum ama içimi dökebileceğim insan sayısı çok az. Onlar ya kendi dertleriyle boğuşuyorlar ya da benim onlara içimi döktükten sonra ölü gibi cevap vermelerinden dolayı onlara içimi dökmüyorum. içinizi dökeceğiniz insan buna değmeli bence...
Her sey fazlasıyla üstüne geldiğinde hissettigindir. Ya biriyle konuşur rahatlarsin ya ağlarsin ya öfke patlasi yaparsin. Her insan bi şekilde atar içindekileri. ..
Psikolojik rahatlamayı beraberinde getirir.lakin icininizi bir insana dokuyorsaniz o insana guvenmeli ( bu zamanlarda çok zor) ve anlattiginiz zatın kimseye anlatmamasi gerekir.
içini dökmekle geçmeyecek ihtiyaçtır. ne kadar anlatsan da yara senin dert senin acı senin, bunu bilirsin içten içe. Kimse senin için senin kadar üzülemez. Kimse acını paylaşamaz. sadece dinleyip kendi başlarına gelmediği için mutlu olurlar.
bir kız tanırdım çok dertli. ölümlerden dönmüş, feleğin çemberinden geçmiş. hiç durmadan anlatır dert yanardı. her tanıdığına her gördüğünde; tanımadığına ise tanıştığı anda anlatmaya başlardı. hiç umurumda olmadığı halde sabırla dinlerdim. bir gün anlatacak bir şey kalmaz diye hep bekledim. ama öyle olmadı. ne anlatılanlar bitti ne de acısının hafiflediğini hissettim.
Derler ki insan düdüklü tencere gibidir. Ara ara içindeki buharı atması gerekir, yoksa bir yerden sonra patlar. Onun için de kimi konuşarak kimi yazarak anlatma ihtiyacı hissediyor. Hatta kimileri de doğaya çıkıp bağırıyor, bazen de bir ağaca sarılıp onunla konuşmak bile iyi gelebiliyor.
en iyisi tek başına bir yerde, kimsenin görmediği bir yerde, oturup ağlamaktır. ne, takma ya geçer diyerek, aklınca teselli ettiğini sanan biri olacak, ne de, erkek adam ağlamaz diye direktif veren biri. isterseniz ağlayacaksınız,ya da bir türkü açıp dinleyeceksiniz, ya da bir yere yazacaksınız, çizeceksiniz. konuşarak iç dökmeyi de deneyin, ama genelde ortada kalıyor o, yarım kalıyor, tam anlamıyla dediğiniz şey bile olsa, eksik kalan şeyler illa ki oluyor.