yaşamım, uğruna ölmek istediğim her şeyden daha anlamsız.
her geçen gün daha sinirli bir adam haline geliyorum. kendimi rahatlatmak için bir şeyler bulamazsam birkaç seneye başta kendim olmak üzere birçok şeye zarar verme oranım yüksek.
umuda dair hiçbir şey yok hayatımda yaklaşık 5 senedir. yalnız olmadığım halde kendimi yalnız hissediyorum.
her hoşlandığım dişi ile gidip bir şekilde tanışıyor olmama rağmen koca ülkede sevecek bir kadın bulamamış olmanın eksikliği de canımı sıkıyor.
siyasi olaylar, geçmişe dair vefa dolu olduğum durumlar da beni sinir küpüne çeviriyor. çok doluyum.
Kaşif Kozinoğlu'nu saygı ile anıyorum. bugün 13 Kasım.
içimde bir yerlerde öylece takılıyor bütün düşünmüşlüklerim. Hepsi birden ısırgan otunun değdiği parmak uçlarım gibi kaşınıyor.
Kimseyi uyandırmamak için fısıldayarak konuşuyor, parmak uçlarımda yürüyor, gaz lambalarında bakıyorum karanlığa. Kimseyi ürkütmemek için gülüyorum bazı bazı.
Ve kaçabilmek için cüzzamlarım beliriyor göz bebeklerimde.
Yazık bize, takılıyor kursağımda sevmelerim. Heveslerim incecik bir köprüden sallanıyor. içimden geçenler içine hiç değmiyor...
Susmak diye bi dil var yalnızca yalnızların bildiği,
Beklemek diye bir yer var yalnızca yananların bildiği,
Özlemek diye bişi var yalnızca kalanların bildiği,
Gitmek diye bi yol var gidecek yeri olmayanların bildiği,
Hadi eyvallah sözlük.
başkalarına gelince işi psikolojik sorunlara vuruyorlar fakat kendilerinin de yaptığı bir şey ise psikolojiyi sallamayarak 'koşo ozgordor, ostodogono yopor' demeye getiriyorlar.
umarım mallıkları bulaşıcı değildir.
neyse, çok bulaşmayarak kendimi sağlama alsam iyi olur.
umudunu kaybetme, dünyada güzel insanlar hala var. nerede ne zaman karşına çıkacağı belli olmaz. belki uzun zamandır aradığın muhabbeti, belki sıcaklığı, belki özlemi bulacaksın. ve belki tüm kara bulutlarını bir anda dağıtacak ve seni hayata yeniden bağlayacak...