Bir zaman sonra hayatın insanı yapmaya zorladığı şeydir. Buna direnebilen insan güçlüdür, buna hayatı boyunca engel olabilen ise hayattaki en büyük amaçlardan birine ulaşmış demektir.
insanın yaşarken ölmesidir. hayallerini, toz pembe rüyalarını kaybetmesidir, hayallerini kaybetmiş bir insan kalbi atsa bile merhumdur. içimdeki çocuk can çekişmekte, bir yandan düşüğe karşı onu korumaya çalışırken, öteyandan aldırmaya çalışmak gibi bir çelişkiler yumağı...
öldürmedim ama arada bayıltıyorum. çok hızlı yaşıyor. içimde değil dışımda sanki. yaşımdan küçük davranmamı sağlıyor. istemiyorum kimi zaman... şuh, yüksek sesli kahkahalar atmak rahatsızlık veriyor bazen. içim çocuk dışımdaki mi olgun yoksa içimdeki olgun dışım mı çocuk anlayamıyorum. bazen o kadar korkutuyor ki o çocuk beni suratına tükürmek istiyorum. git yüzünü yıka kendine gel demek istiyorum. sil paçana bulaşan o çamurları. dizlerin kanamış yine. avuçlarındaki taşlar ne için? nerden buldun yine onları? seni uyutmuyorum çocuk sadece büyüme diye... oyunlar oynamana izin vermiyorum ki çocukluğuna doyma diye...
asil zor olan yasatabilmektir sonuna kadar o cocugu... daha acik nasil anlatilir bilmem ki... kulaginda mp3, sarki söyleyerek gectigin sokaklardaki insanlarin saskin bakislarina gülümsemek gibi, magazadaki en uc kiyafetleri giymek, cornettonun en altindan isirmak gibi, alisveris sepetini tepeleme doldurmak, her seye ragmen küpe takarak okula gitmek gibi belki de, yorgun savasciyi oynarken bile gülümsemeye calismak, sokaklarda bagira cagira futbol oynamak, resim sergisindeki en anlamsiz resimin önünde saatlerce kalip fikir yürütmek gibi, sinemada yanlis salona girmek, kizilay'in ortalik yerinde kaybolmak yada hamburgerlerin tursularini ellerinle ayiklamak belki de... kisin yagan kari izleyerek hayal kurmak, sonbaharda kuruyan yapraklara basip, her yaprakta bin derdi karanliga gömdügünü düsünmek, ilkbahar yagmurlarinda islanmak, yazin gecenin bir vakti denize girmek gibi...
o cocuk olmasa bunlarin hicbiri de olmazdi, yani hayat yarim kalirdi bir anlamda. kimileri icin sacma sapan cilginlik sayilsa da yukaridakiler, aslinda hep o cocugun yönlendirmeleriyle yapilmis bilincli hareketlerdir ve o cocuk ne kadar yaninizdaysa, ne kadar sizinleyse daha bir zevk alirsiniz yasamdan. ama küstürmeye gelmez hic. hemen kapanir icine, size güvenmesi, tekrar yaniniza gelmesi zaman alir biraz ve küslüklerin süresi ne kadar uzarsa size dönmesi de o kadar güclesir. hemen her seyden de alinir ha, mizikci bir arkadastir. onun icin dikkat etmek gerekir, rengini tutturamayan boyayamaz yildizlari...
asil zor olan yasatabilmektir sonuna kadar o cocugu...
gündelik kaygılardan bunalan çocuğun küsüp, artık o minicik yüreğiyle müdahale edemeyeceğini anlayarak bizi terk etmesiyle başlar. hayatı sıradan kılan tüm unsurların üzerimize çöküp hayatımızı zehir etmesine neden olur. monotonluğu biraz olsun dağıtacak, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak çocuk afacanlıklarına son vermiştir artık. geride kalan büyük yorgunluk ve boşluktur.
hep masum,hep polyanna,hep umutla bakma yeteneğini yitirmenin başlangıç evresi.zor günleri atlatamama,eğlencenin farkına varamama,kaygıyı eksik etmeden yaşama anlamına geleceği söylenebilir ki hayat hep bir çocuk gerektirir içlerde..