Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?
An itibariyle biten haftanın kitabı. Ömer karakterine bazen anlam veremedim.
Ama gerçekten kendini bu kadar iyi tanıyan ama aynı zamanda düzelmek için sürekli sözler verip hiç birini yapmaması bana kendimi hatırlattı. Sabahattin Ali yine kendine bağladı.
Dilinden dolayı bazı yerlerde sıkıldım ama yine de bu kitabın, diyalogların ve iç çatışmaların güzelliğine gölge düşürmedi.
derin derin düşündüren kitap. sabahattin ali iç dünyayı tasvir ederken içimizde unutulmaya yüz tutmuş duyguların bam teline dokunuyor, sızlatıyor.
ömer, macideyi sevdi belki ama o her bulunduğu ortamı seviyordu tek bir yere ait olması imkansızdı...
içimizde şeytan var. Can kırıkları var. Nefret var. yalanlar var. bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor. melankoli ve hüsran var. Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa
"Zaten anlatmak istediğim bir şey var, bin bir şekle sokup söylemek arzusuyla yandığım bir tek şey: O da sizi sevdiğim. Bunun dünyanın teşekkülünden beri kaç milyar defa tekrar edildiğini unutmuyorum, fakat siz söyleyin, canlılığından bir şey kaybetmiş mi? Kainatta hiçbir mevcudun olamayacağı kadar taze ve olgun değil mi? Bu öyle bir kelime ki, doğuyor ve doğuşuyla beraber kemali de içinde getiriyor. Sizi seviyorum..." gibi muhteşem anlatımların kitabıdır.
kitabı adamakıllı okuyorum çünkü yazar adamakıllı kelimesini o kadar çok kullanmis ki dedim bende adamakilli okuyayim iğrenç espiri ama kitap güzel çok sıcak bir kitap.
yukarıda anlatıldığı gibi sabahattin ali tarafından kitaplar yazılmış mevzu. daniel radcliffe'in oynadığı the horns filminde de ilginç bi şekilde anlatılmış bu konu. değişik şaşırtıcı bi senaryoydu. tavsiye ederim.
macide'nin ömer'e yazdığı veda mektubunda şöyle der:
" ...ben sana rehber değil, ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey elimizden gelmiyordu. "
Herkesin içinde bir şeyten vardır. kötülüğü veya aşırı çılgınlığı hatta en berbat davranışlarını yansıtan . işte bu yüzden bir çok kişi sahte yüzlerle içindeki şeytanı gizler veya gizlemeye çalışır. bazılarıda hiçbirşeyi kâle almadığı için içlerindeki şeytanla zaten barışıktır ve daima gösterir.
bi boka yaramayan roman. bosuna buyutuo durmayin amk. bi cok yonden eksik. hicbisik olmuyo sonunda da. ustelik bicok yerde hayal meyal gitgeller var. ruyadan uyanmis yazmaya devam etmis. bittikten sonra okumayi unutup baskiya yollamis herhalde.
şeytanın aslında içimizdeki en zayıf tarafımız olduğunu,zayıflıkları örtmek için şeytanı kullandığımızıı ömer karakteri üzerinde güzelce anlatan sabahattin ali romanı.
Sabahattin Ali'nin harikulade kitabıdır. Yapılan tüm kötülüklerin insanın kendi hırsına bağlaması yerine şeytana bağlaması olarak nitelendirdiği ve bunun da adını içimizdeki şeytan koyduğu kitabıdır. Ona göre bir kötülüğü insan kendi iradesiyle yapar ancak suçu şeytana atar. Mantıklı mı? Pek mantıklı geldi bana... Şeytan şuan insanları görünce kuyruğunu iki bacağının arasına alıp esas duruşta duruyor efendim, niye mantıklı olmasın?