öfke duygusal bir tepkidir. öfkeyi doğru şekilde ifade becerisine öfke kontrolü denir. öfke öylesine baskın ve kuvvetli bir histir ki size kimsenin vermediği gücü ve özgürlüğü verir. o anın hakimi odur ve unutmayın insanoğlu bir duyguyu yaşarken aynı anda karşıtı bir duyguyu yaşayamaz. o yüzden öfkeyi sevgiyle yeneceğiz. bizlere göre, sorunlarla büyümüş olan bir yetişkini düzeltmeye kalmak, bebeklikten yetişkinliğe doğru uzanan çocuk büyütme macerasında hepimizin çocuklarımızı yetiştirirken yaşadığı çeşit güçlüklerle mukayese edildiğinde, çok daha kolay zor bir iş. ağaç yaşken eğilir. burada son derece geçerli bir atasözü galiba. hepimize sabır ve sevgi sayesinde her türlü öfkenin kontrol edildiği bir dünya diliyorum.
biz bir bekçiyiz ve kendimize üçüncü bir gözden bakmamız lazım, yani etrafımızda olan her şeyi nesne (olaylar da dahil) ve kendimizi özne olarak görüp durumu objektif bakış açısı ile incelersek olur. ilk çalışma nefesimize odaklanmak ile başlıyor. yogada pranayama deniliyor buna nefesimize odaklandığımız anda kafamız sessizleşiyor. başta bir kaç saniye zaman geçtikçe daha uzun süre sessiz kalabiliyoruz.
bundan sonra bedenimize odaklanıyoruz, örneğin masadan su bardağını alırken hareketimizin farkında oluyoruz.
Sonra dışarısı. yanımızdan geçen insanları görüyoruz; ağaçlara, gökyüzüne bakıyoruz.
Ardından ise düşüncelerimizi izlemek başlıyor. bir düşünce geliyor aklımıza, gördüğümüz bir obje bir anıyı çağrıştırıyor. bir araç görüyoruz diyoruz ki "mehmetin arabası da güzel ama keşke yeşil olmasaydı, ayşenin yeşil elbisesi ne güzeldi bugün ama o yanımdayken patron geldi, patron kızın yanında bık bık etti." işte bu noktada sinirlendiğimizi farkediyoruz ve son adıma gelmiş oluyoruz. Düşüncelerimiz bizi öfkelendiriyor bu öfkeyi de başka birinden çıkartıyoruz.
ancak eğer bu düşüncelerin farkında olursak ve bunlara objektif olarak bakıp onların aslında bizim olmadığını kabul edersek bundan sonra duygularımızı da kontrol etmeye başlayabiliriz. "bu öfke, bu hırs, bu sevgi, bu korku" diyebiliriz ve sonunda da rahatlarız.
diyafram nefesiyle. emin olun vücut oksijensizlikten geriliyor. yarı aç yarı tok her gün akşama kadar nasıl çalışılmazsa, hücreler yeterince oksijen almayınca halsizlik, stres, üzüntü, melankoli ve sinir hali kaçınılmaz oluyor. sonra bunları düzeltmek için doktorlar, ilaçlar, psikologlar....
nefes alın efendim nefes. ha tabii her gün 15 dakika açma germe yapmak kaydıyla. x
test edildi onaylandı.
15 dakika açma germe + diyafram nefesi = söz dinleyen, esiri olmadığınız bir öfke.
--spoiler--
Önemli olan gün içerisinde aldığımız mesajları çözebilmek ve anlamdırabilmek. Öfke anında salgıladığımız kortizol ve adrenalin bir süre sonra sağlıklı düşünce mekanizmamızı bozuyor, sağ beynimizin çalışmasını baskılıyor. Böbrek üstü bezlerimiz aşırı yüklendiği için tükenmişlik sendromu -burn out- yaşıyoruz. Yani duygusal beynimiz dumura uğruyor, insanları anlamak ve değerlendirmek için gerekli olan empati becerilerimizi de kullanamaz oluyoruz. Bütün bu karmaşık ama tıkır tıkır işleyen zihinsel yapımız nedeni ile öfke bize yarar değil, zarar getiriyor.
Lider konumundakilerin tüm beyinlerini dengeli bir şekilde kullanmaları, söylemlerinde öfkeye yenik düşmemeleri gerekiyor.
--spoiler--