sürekli yanınızda olmasına rağmen kendisinden ve kendi hayatından hiç bahsetmemesinden mütevellit, hakkında pek de bir şey bilmediğimiz, hırlı mıdır hırsız mıdır kestiremediğimiz sevgi yumağı. pardon.. alışkanlıktan öyle çıktı ağzımdan.. sevgi değil, pis elektrik yumağı, deli edesi duygu protonu.
soru cevap yöntemiyle bu şeyi daha yakından tanıyalım şimdi;
1. soru: iç sıkıntısı ne ister?!
cevap: iç sıkıntısı canınızı ister. iç sıkıntısı kan ister. isterseniz bunu gidin sıfıra vurduğunuz saçlarınızın arasından, isterseniz de "hiçbir şey yapmak istemiyor canım"dan bulun ama o kanı bulun arkadaşım! iç sıkıntısı teklik öğrenci biletlerini yırtmak ister. iç sıkıntısı misafirliğe gelmiş amcalarınız, halalarınız, acayip kuzenleriniz karşısında çıkarıp pipisini göstermek ister.
2. soru: iç sıkıntısıyla ne yapılır?!
cevap: iç sıkıntısıyla gerdeğe girilmez. girerseniz de bu sizin için pek hayırlı olmaz. iç sıkıntısıyla bira içilir ama öpüşülmez. iç sıkıntısıyla kulağınıza yeni bir delik açabilir ya da saçlarınızı kısacık kestirebilirsiniz.. bu iç sıkıntının pek hoşuna gideceğinden gece aranızda bir elektriklenme olabilir, hazırlıklı olun.
3. soru: iç sıkıntısını kim bulmuştur?!
cevap: babamın bulmadığı kesin. son 23 yıldır herifin yüzünde tek bir duygu belirtisi görmedim.. iç sıkıntısını bulmuş olsa olsa, türkler bulmuştur. tarih kitaplarında yazan, "türkler asyadaki elverişsiz yaşam yüzünden batıya göçmüştür" lafı büyük bir yalandır. türkler iç sıkıntısından köpek gibi kudurdukları için göçmüşlerdir. iç sıkıntısı öyle büyük ve aman vermez bir şeydir ki: anadoluya geldiklerinde hala sıkıntıları geçmiş değildir. bu yüzden, "gelin lan biraz da şuraya gidelim" diyerek avrupaya geçmişler ve ukrayna civarında aradıkları ulvi şeye kavuştuklarında o rahatlamışlıkla gerisin geri anadoluya püskürtülmüşlerdir gariplerim.
4. soru: iç sıkıntısından nasıl kurtulabiliriz?!
cevap: eskiden olsa bu soruyu belki kısa süreli bir tatille ya da iyi bir kitapla ya da türlü türlü sanatsal aktivitelerle veya içerek veya sevgili bularak diye cevaplardım ama artık bunların işe yaramadığını biliyorum.. cem yılmaz'ın da dediği üzere, küveti sütle doldurup kıçımıza buzlu badem sokalım bence. diğerlerini denedik ve işe yaramadı. bu iyi gelebilir.
5. soru: i. melih gökçek'de iç sıkıntısı var mıdır?!
cevap: you're exactly right!
allahım neden bu iç sıkıntısı. dinmeyen bu ızdırap.
yok işte yok. hayat akıyor. herşey yolunda gibi görünüyor ama neden bu iç sıkıntısı...
yaşlandığımı hissediyorum. bazen nefes alamadığım oluyor.
daraldım. bunaldım.
geçmez misin sen hiç ha. kaybolmaz mısın?
ne illet şeysin sen iç sıkıntısı...
Hayat ekşimiş bir meyve tadındadır artık. Hiç bir şeyden zevk almazsınız. Yaşam tam bir acıdır. Sabah olmasın, güneş doğmasın istersiniz. Enerjiniz sıfırdır. Bu iç sıkıntıları belirli bir nedene bağlı ise şayet, geçicidir. En azından şartlar ve nedenler değişecektir. Hayat hep aynı olamaz. Sürprizdir hayat. Hayatı anlamlı kılan da budur. Bu da geçer. Evet geçecektir. Tıpkı her gecenin sabahı olduğu gibi. Hayatınızın geçmişine bir bakın. Onca sıkıntı ve dertler geçirdiniz değil mi? Bu da geçer, hiç dert değil. Tünelde yürüyüş bitince ışık görünür, aldırmayın, sabredin. Geçecektir. Bana inanın.
kalbinin sımsıkı tutulduğunu hissetmek. her an o eli orda hissetmek ama yokedememek... orda yapışıp kalması, huzursuz etmesi, ruhunu git gide dibe çekmesi durumu.
bazen düşünceler donar, sürekli suskun olmak ister insan... insan sessizliğin o sessiz çığlığını dinlemek ister delice... gözlerin ardına saklanan damlalar özgürleşmek istediğinde insan yeşerene kadar ağlamak ister usulca.
bilimsel olmamakla birlikte, ayın dolunay zamanı, medcezirlerle birlikte, özellikle kızlarda ve su grubu burcu erkeklerinde görülen hadise... bir nevi insanın medcezire uğraması...
küçükken anneannem "götünü parmakla geçer" derdi bu sıkıntı için. ne kadar bilimsel tartışırım ama son çare olarak kullanmak isteyenler olursa diye şey ettim. deneyen olursa haber versin, yıllardır merak ederim.
insanın içindeki karadeliktir. umut ışığına dair ne varsa içte soğurur. beslendikçe büyür büyüdükçe daha fazlasını alır insandan. ne yapılsa durdurulamaz iştahı. nice avuntular, nice çabalar çaresiz kalır köklenmiş varlığının karşısında. mahkum huzursuzluğuyla volta attırır insana. yollar da çaresiz kalır. zaman zehir olur, zehir tek çare... olmaz olasıcadır.