derdi olsada olmasa da iç bu sıkılıcak şey arayıp durur, boş kalınca. mümkün mertebe oyunlarla onu oyalayıp, gönlünü almak gerektir. dert olsa da düşünme eylemiyle bi bok olmayacağı için harekete geçilmelidir. harekete de geçilemiyorsa belki de kadere boyun eğmek gerekebilir. evde kendi kendine harlem shake vidousu çekerek, ya da duşta giden günlerim oldu gibi saçmlaıklarla bünye yorulmaya mahkum edilebilir. psikolojik olarak göçersin yüksek ihtimal bu dallamalıklardan sonra. güzel bir uyku çeker sıkıntıdan geçici olarak kurtulabilirsin yani.
bazı şeyler o kadar birikmiştir ki insanın içinde, bi tarafına kazık soksalar hissetmeyecek derecede umursamaz hale gelir. off çekmeler birbiri ardına gelirken insan ağlamanın eşiğine gelir ama ağlayamaz, ağlasa rahatlayacaktır aslında ama ağlayamaz. sıkıntılar birikir birikir dağ kadar olur hele konuşacak kimsesi yoksa vay onun haline.
okulu ya da işi sikindirik bir aşk hikayesi yüzünden bırakan, sonrasında ölen köpeğinin ardından depresyona giren bir insanın gönüllü olarak girip veterinerde çalışmasının sonucu, oradan da ayrılmış olarak hissettiği bunalımın iki kelimelik tanımıdır. şu 2, 5 senede hayatım ellerimden kayıp gitti gibi hissediyorum.
çevremde insan da kalmadı. event şirketi ne bileyim set ortamında asistan falan olup böyle insan içine karışasım var.
makyaj yapmayı unuttum anacığım. öyle kötü durumdayım. ne meditasyonlar, ne içkiler, ne yürüyüşler, ne okuduğum kitaplar kâr ediyor iç sıkıntıma ne de eski hobilerime dönesim var. ot gibi yaşıyorum ot.
gerçek anlamda ya da tam anlamıyla kendimi yapayalnız hissettiğim zamanlarda olur hep. Bendeki Tek çaresi uyumaktır o da bu lanet olası yurtta mümkün olsa keşke. Bir uyuyabilsem sabah uyandığımda geçecek.
Sıkılmaların en kötüsüdür. Hiç bi şeyden sıkılmayıp ben neden sıkılıyorum diye düşünürsünüz. Ben böyle durumlarda çikolatalı ufak atıştırmalıklar yiyip hormonlarımdan yardım istemeyi denerim ilk önce. Sonra annemle konuşmaya çalışırım.