her zaman önceliğimdir. misal veriyorum; yemyeşil bir karpuzu gördünüz görüntüsü ağzınızı sulandırıyor adeta. fakat kestiniz baktınız içine kabak çıktı. o karpuzu yer misiniz. cevap orada işte.
Ben anlamıyorum abi. Anlayamıyorum yani. Çoğu zaman, hatta nerdeyse her zaman ben kendi tipimi, vücudumu, kısacası görünüşümü unutuyorum. Konuşurken, gezerken, birşey alırken, şarkı söylerken ne yaparsam yapayım vücudumun durumu hiç aklıma gelmiyor. Nasıl göründüğümü hiç düşünmüyorum.
Sanki beynimin ortasında bir ben var ve vücut da yönettiğim bir robot gibi. Hani eski çizgifilmlerde olurdu ya, transformers gibi makinelere binerlerdi kafasının içine, ordan robotu yönetip kavga ederlerdi, aynen onun gibi. e bu da makine gibi. Yağını suyunu eksik etmeyeceksin, sigara içmeyceksin, spor yapacaksın dikkat edicen bilmem ne.
Yani sanki bu vücut ben değil gibi, zamanı geldiğinde, kullanılmaz bir hurda olduğunda atıp gideceğim bir araç gibi.
anlamadığım kısım ise, bu kabuk için insanların kendilerini kaybetmesi, birbirlerini aşağılaması, aşık olması hatta başka insanları öldürmesi...
çoğumuz çirkinizdir, ama kendi "iç güzelliği" dediği şeyi bile "güzel/yakışıklı" birinin farketmesini isteyecek kadar da ikiyüzlüyüzdür.
Dışarıdan bakılınca görünmeyen bir takım şeylerdir.
"karşı tarafta ne arıyorsun?" Diye Sorulunca "iç güzelliği" diye cevap verirler.
onlara göre bu iç güzellik tanıdıkça ortaya çıkar, ama tanıma şansı verilen kişilerin parametreleri sadece iç güzellik değildir.
Belki de arabasının modeli yahut ta saçlarının bukleleleri daha güzeldir.
Günümüzdeki birçok insan tarafından ikinci plana atılan şeydir. Bu sebeptir ki mutluluk kavramı ulaşılması zor bir şey yada anlık yaşanan bir durum oldu. Dış görünümün prim yaptığı günümüz dünyasında daha çok beklersiniz mutlu olmayı.