izmit yürüyüş yolundan veya fethiye caddesinden geçerseniz mutlaka tanıdık birini görürsünüz veya görmezsiniz ama yanınızdan öylece geçer gider. işte öyle bir şehir...
yazın püfür püfür esen bir yeri var bu şehrin; outlet içindeki burgerking' in dışarıdaki oturma yerleri. üniversite biter ama kimi zaman aklına gelir o yer.
kendi sahip olduğu değerlerin kıymetini bilmeyen şehir. özellikle jeopolitik anlamda. şöyle ki bilindiği gibi izmit, körfezi tamamen çevreleyen ve etrafında güzel dağları bulunan, hem marmara denizi'ne hem de karadeniz'e kıyısı olan istanbulla bütünleşmiş, gebze gibi avrupa'nın küçük bir ülkesi'ne yapılan ticaret hacmi kadar paranın döndüğü bir ilçeye sahip onlarca organize sanayi sitesi bulunan ve kişi başına düşen gelirde türkiye birincisi bir güzide şehrimiz. aslında şehir olduğu doğru da güzide olan kısmını bazıları çok güzel mahvediyor.
evet, kocaeli'nin bir ucundan türkiye'yi dünyaya bağlayan şu meşhur tem geçtiği gibi sonradan deniz doldurularak yapılan bir de d100 bulunur. o meşhur d100 de özellikle izmit'in denizle bağlantısını süper bir şekilde keser. izmit'in merkezinin de birbirine ve denize paralel 3 ana yoldan oluştuğunu düşünürsek şu dev gibi d100'ü üst geçitlerden atlayıp sahil'e gitmek kimsenin içinden gelmez. en azından benim gelmiyor. sahili adam gibi düzeltip orjinal kullanılabilir projeler yapmak yerine sadece günü kurtaran bir yönetim anlayışına sahip. dediklerim saçma gelecek belki ama okuduktan sonra hak vereceksiniz.
kimilerine göre sorunların en büyüğü şu d100, kimilerine göre de günü kurtardıkları bir ekmek parası. d100'ün en azından izmit kısmını(halkevi- fuar arasından bahsediyorum) belki yolun altına alıp, üstten de yahya kaptan'a kadar ulaşan bir hafif raylı sistem geçirmek -ki izmit merkezdeki ulaşımın ne kadar berbat olduğu belli- diğer ana tren yolunu da başka bir yere taşımak, belki de daha da hayal gücünü konuşturup üstten geçirmek hayal gibi olsa da sırf bununla uğraşan ve dönem projeleri olan mimarlık okuyan onlarca insan tanıyorum. ben de atıp tutmuyorum tabi. sadece kulak misafiri olduğum bazı konuşmalardan alıntıdır bunlar. maliyeti milyonlarca doları bulabilir belki ama boşalan yola yapılacak yeni merkezler ve iş sahalarını düşünürsek kendi parasını karşılayan bir proje olabileceği aşikar. en güzeli de denizden faydalanamayan, belki de faydalanmak istemeyen izmit'i denizle kucaklaştırmak ve özenilen bir şehir yapmak.
yapılmayacağı çok belli, en azından şimdilik ama d100'ün de görüntüsünün izmit'i mahvettiği çok belli.
o izmit'in arkasında italyan mahallesi diye bir çingene mahallesi var. evlere şenlik. çırılçıplak gezen çocuklar, sokak düğünleri, atlar, anadol kağıt toplama araçları. tey tey teyyy....
doğdugum, çocuklugumu gecirdigim, büyüdügüm, üniversitesine gittigim, hala ikamet ettigim ve bir durum gerektirmedikçe ömrüm boyunca ayrılmayacağım, değişmeyeceim şehrim. izmiti sevmek için öncelikle izmitli olmak gerekir, eğer sonradan dahil olduysanız alışmanız, sevmeniz uzun zaman alabilir, belki de hiç bir zaman olmaz. bu nedenle yabancısı olanlar izmitlileri anlamakta zorluk çeker, neden bu şehre böyle aşık oldugunuzu anlayamazlar. çünkü izmitin sadece izmitlilerin soludugu mistik bir havası vardır.
fazla gezilecek, görülecek, eğlenilecek mekanı olmamasının sebebi istanbula yakın olmasından kaynaklanmaktadır, bu da en büyük şansızlıgıdır izmitin ya da en büyük şansı. burada yaşayan, para kazanan kimse izmitte harcamaz parasını. bastır istanbula, nasıl olsa yarım saat. son yıllarda yinede bayaa bir gelişme var.
izmitlilerin en sevdigi şeylerin başında alkol gelir, bunun nedenide yapılıcak cok fazla birşey olmadıgından şehrim insanının kendini alkole vurmasıdır. hava karardımı sokaklarda ayık adam bulmak neredeyse imkansızdır. sekapark, marina, saat kulesi, cepler, bağçeşme balkon vs.. başlıca alkol tüketim yerleridir. belkide cok fasla takılmaya mekan olmaması buna yaramıştır. sayısız insan buralarda yanyana alkol tüketir.
ayrıca izmitin dışardan gelenlerin ilk başlarda anlamakta zorluk çektigi kendine özgü bir dili vardır. yeni dahil olduysanız yanınızdakiler konuştugunda bunlar ne konusuyo acaba diyerekten muhabbete fransız kalmanız kacınılmazdır.
sonuç olarak izmit öyle 1-2 senede çözülücek biryer değildir. içine girmek, havasını solumak izmiti yaşamak gerekir..
son bir ekleme daha, pişkin de simit yediyseniz bir daha başka simit yiyemezsiniz..
yaşlı çınarların gölgesinde trenyolu yatardı. çanlar çaldığında kafalar ya ileri ya geri döner, gözler treni arardı.
fethiye caddesinin üstünde tam da köşede mc donalds açılmıştı. gençlerin uğrak yeriydi. 16 lık gençlerin, müzmin bekarların, delikanlı çapkınların bir patatese dört saat oturdukları mekandı...
fuçin vardı sonra. kapandı. ismi hafızalarda kaldı.
dershaneler sıra sıraydı fethiye caddesinde. kafeler daha kalabalık olurdu sınıflardan. son derse belki yetişilirdi. halen öyle sanırım...
radyo kanalarının çılgın djleri vardı sonra. çok konuşur bir o kadar istek alırlardı. halen öyle dikkat edin, nostaljik şarkılar sık sık çalar. melankolik olmamızın altında ise sanırım bu yatar.
şimdi...
izmit gene güzel. daha kalabalık belki. trenyolu sahilde, çanları duymak güç. yaşlı çınarlar halen yerli yerinde gölgelemekteler izmiti...
insanı hala içmeyi sever. içkisiz yer rağbet görmez.
ha bir de unutmadan izmit'in erkeği içkici kadını da genelde dikkafalı olur.
istanbula çok yakın olmasının ve bunun nimetlerinden faydalanmasının yanı sıra kalabalıktan ve gürültüden uzak,sevimli bir şehirdir.Evet belki çok gezilecek görülecek mekanı yoktur ama bir yanınızda yeşili diğer yanınınzda denizi bulursunuz izmitte.Huzur bulursunuz.Güzel şehirdir izmit,özlediğim ve eninde sonunda yerleşmeyi umduğum şehirdir...
izmitte yaşayanlar ayrı bir sever izmiti.sıradan bir şehirdir aslında ama bağımlılık yapar.sokaklarında tanıdık yüzler görmeye alışıksınızdır..geceleri eve dönerken pişmaniyecilerin parlak ışıkları gözlerinizi alır..kendinize gelirsiniz..saat kulesinin altında oturup denize karşı şarap içmenin tadı hiç bir yerde yoktur mesela.. ya da kırık iskelenin orda denizi izlemenin...
istanbulun kesmekesinden cikip kurtuldugunuzda sehre girer girmez bir puslu hava bekler sizi.anadolunun istanbula en yakin, fabrikalarin yaptiklarini saymazsak en az bozulmus sehridir.oh be dersiniz,memleketim.aksam 8den sonra kimseyi bulamazsiniz belki hayiflanirsiz,ama istanbulda da trafik yuzunden 8den once eve giremezsiniz ve o saatten sonra zaten disari cikmak icinizden gelmez.en azindan 5te isten cikiyorsaniz, bilirsiniz ki 5 bucukta kesin evdesiniz.geriye koca bi gun vardir daha.hem calismanin hem dinlenmenin,hem guzel arkadasliklarin,bence herseyin sehridir memleketim.
eğitim-öğretim nedeni ile tanımışımdır izmiti. ilk ayak basıldığında ahhh be nerden düştük buralara diye serzenişte bulunduran, sonraları yavaş yavaş benimsenen, geçirdiğin üç sene sonunda kötü değil yahu ne güzel hatıralarımız oldu dedirten, bir sene sonra okul hayatının biteceği hatırına düştükçe insanı düşüncelere gark eyleyen, yüksek lisansımız var canım, onu da burda yaparız diye kendi kendimizi teselli etmeye sevk eden tabir-i caizse ikinci memleket...
izmit: Küçük olmasına rağmen bir vampir gibi istanbul'u yiyip bitiren,yedikçe de beslenip gelişen güzel şehrimiz.
Plaka kodu 41,telefon kodu 0262,hayat kodu 'fethiye'deyim abi,tamam köşede buluşalım.
Öyledir,böyledir de biz memnunuz be abicim,istanbul elinin altında,Bursa kıçının dibinde,denizse deniz,yüzmeyse yüzme,yaşıyoruz işte...
izmit dışındaki yerlerde kolayca örgütlenebilen bir tayfası olan yer. izmitli olmaktan gururludurlar. ayrıca garip bir dilleri de vardır, her türkçe bilen anlayamaz.
bundan on yıl öncesine kadar otobüsten iner inmez is kokusuyla karşılandığım ,sülalemin yarısını barındıran ,her tatilde gitmek zorunda olduğum acı tatlı bir sürü anımı barındıran ikinci memleketim.
doğma büyüme izmitliyim, 3 senedir üniversite eğitimi sebebi ile istanbul'dayım. kimse kusura bakmasın ama, hiç bir boka benzemez bu şehir. insanı genellikle iğrençtir. insanların rahatlıkla gidip birşeyler içebileceği, eğlenebileceği yer yok denecek kadar azdır. * akşam 8'den sonra bir allahın kulunu göremezsiniz dışarıda. herkes evine kapanır bok varmış gibi. ailemi her ziyarete gidişimde bile içimi bir kasvet kaplar, kaçmak için fırsat kollarım.
insanın doğup büyüdüğü şehir için böyle düşünmesi üzücü tabi ama, ne yapalım işte..
nasıl izmitin pişmaniyesini yiyen bir pişman yemeyen bin pişman şeklinde bir tabir kullanılıyor ise, izmite gelen insanlar içinde aynı tabir kullanılabilir. bundan sadece 10 sene önce izmit'i düşünüyorum da koca bir köyden farkı yoktu. yolları, bağnaz insanları, havası, suyu herşeyi istenmeyecek derecede kötüydü. fakat aradan geçen o 10 sene o kadar çok şey değiştirdi ki izmitte... hatta unutulmayacak o depremi bile yaşadık. ya şimdi? izmit artık türkiye'nin yüzakı bir şehir haline gelmiştir. sokakları avrupalı bir şehire benzemektedir. izmit'in değirmenderesi için yabancı dergilerde kıyı italyan şehirlerine benzetmeler yapılarak ne kadar farklı bir yer olduğu gösterilmektedir. dünyanın tek açık hava heykel müzesi de burdadır ayrıca. insanları türkiye'nin en entellektüel ve bilinçli insanı halindedir. kişi başına düşen geliri türkiyenin en yüksek şehridir, çoğu avrupa ülkesinden bile fazladır. resmi bir şekilde türkiye'nin avrupa birliğine girmiş ilk şehridir. vergi rekortmenidir izmit ayrıca. türkiyenin en büyük sanayi kentidir. bu kadar kalabalık ve karışık bir şehir olmasına rağmen huzur ve güvende türkiyedeki 3. şehirdir. örnek olmaya da devam ediyordur izmit her yönüyle. türkiye'nin en güzel, yaşanılası şehirlerinden biridir.