herhangi bir izmir kızının kendine özgü duruşu karşısında ezildikçe ezilen, eğilip bükülen, söylemek istediklerini söyleyemeyen umutsuz anadolu delüğanlısıdır.
işte bir örneği:
onu gördüm, büyük sinek gözü rayban gözlükleri, pembeye çalan beyaz converse'leri,kot eteği ile bana doğru yürüyordu. radyasyon yayıyordu, parfüm kokusu çernobil patlaması olsa bizler doğu karadeniz'in telef olan çayları olurduk. dünyanın manyetik kuzeyi gibiydi adeta. bizler de pusula ibresiydik, o yürüyüp hareket ettikçe ona yöneliyorduk.
biraz daha yürüdü ve durdu, etrafına biraz bakındıktan sonra kantinin karşısındaki banklardan birine oturdu. o durunca hareketli pusula ibreleri de sabitlendi.
şimdi ben ona doğru yürüyordum. kareli gömleğim, doğal taşlamadan beyazlaşmış kotum ve yüzümdeki bir karış sakalım ile daha fazla sıradan olamazdım sanırım.
"merhaba" dedi. sade bir merhabaydı. heyecansız,donuk,yavan... ya ben?
"aaa.. merhaba, naber yaa?" dedim. nedendi bu heyecan?
onca heyecana rağmen muhabbeti kurabilmiştim. muhabbet de iyi muhabbetti ama. türkiye'nin jeopolitik konumunu, dünyanın globalleşme sürecini ve türkiye'nin son zamanlardaki sosyo kültürel yapısını konuşuyorduk. arada sanat konusuna da kayıyorduk.
"çok farklı bir duruşun var senin yaa!" dedi.
"nasıl yani?" dedim.
"ne bileyim, sanatçı olduğunu her halinle belli ediyorsun, çizdiğin karikatürlerde yaşıyor gibisin" dedi.
oha! ne demekti lan bu?
"yok ya, lütfen. ben kendimi sanatçı olarak görmüyorum, kendilerini sanatçı olarak görenler bedri baykam ekolüne mensupturlar" diyebildim.
yine -oha- 'lık bir durumdu bu da. günlük konuşmada insan "mensup" mu der? ekol mü der?
"annem de aynı senin gibi, siz sanatçılar hep böylesiniz, dünyaya bakışınız bile farklı!"
"ne farkımız olsun canım?"
"ne bileyim, bak mesela bıyıkların, sakalın, bakışın... cool bir havan var."
"sakal mı kaldı, bak ampül gibiyim ampül! kestim parlıyorum mis gibi."
"olsun bu senin duruşunu değiştirmiyor"
vay anasını. sanırım bu kez ümit veren bir vakaydım.
"annem şiir yazıyor ve resim yapıyor. nü çiziyor"
"nü mü?"
işte az önceki sanatçı imajının yerle bir oluşu. nü'ye verilen hayvani tepki...
"evet, nü. annem beni nü çizer. annemin kitapları da var. ben zaten nü filan farketmez. modernlikten yanayım."
"eh tabii"
işte modernlik deyince, nü'den türkiye'nin sosyo kültürel yapısını konuşmanın daha doğru olacağı kanısına vardım. nü ile ne konuşacaktım?
sosyo kültürel konular konuyu yine modernliğe çekmeye başladı, başladı cümleleri dizmeye önüme. bense cevapsız...
"ben aslen balıkesirliyim ama liseyi izmir'de yatılı okudum."
"izmir'de yatılı okuyor olmam beni izmirli yapmış denebilir"
"ben de bir izmir kızı oldum!"
"izmir kızı oldum, izmir'de beş senedir yaşamıyorum. ama hala izmir kızıyım"
"gurur duyuyorum izmir kızı olmamla"
"izmir'de biz sabah beşe kadar gezerdik"
"çok moderndik biz, babama hiç hesap vermedim"
"izmir'de kordonda koştuk geceleri!"
"oh varil varil bira içtik"
"alkolü su niyetine aldım"
"erkekler benim için bir spordu"
"balıkesir'e döndüğümde de yaşamım rahattı."
"sömestir tatilimi paris'te geçirdim."
"üniversiteyi çerez niyetine okuyorum."
"babam, istemezsen okuma diyor"
of anam of! fena modern. ben zonguldaklıyım aslen. kendimi ne olarak sayıyorum acaba? ben sabah beşe kadar gezdiysem de beş kazma bir arada gezdim. babama da hesap verdim. senin ne modern bir baban var öyle!
bahse girerim, babanın ismi "george" falandır.
"ya sen nereliydin?"
ben anadolu çocuğu'yum. kendimi nereli hissedeyim? bunun da cevabını sen ver modern izmir kızı!