izmir başından beri chp'nin kalesi değildi. hiç bir zaman olmadı. sadece kutuplaşmanın getirisi olarak sergiledikleri duruş akp karşıtlığı oldu.
bugün akp, izmirde her seçimde kafasını kuma gömüyorsa, bunda en büyük rol recep tayyip erdoğan'ın her izmir hamlesinde akıl tutulması yaşayıp, eline yüzüne bulaştırmasınındır. sonuçta ülkeyi sarıya boyayan bir parti olmaları, kıyı illerine kendilerini kabul ettiremedikleri realitesini gölgelemez.
izmirliler, akp öncesi dönemde görüleceği gibi, dyp ve anap gibi partili belediye başkanları tarafından yönetilmiş, sağ veya sol olayına bakmaksızın, ideolojik görüşü işin içine katmaksızın oy kullanan adamlardı. ancak ne zaman ki, diğer ik ibüyük metropolü açık farklarla alan akp izmirde seçim kaybetti, o zaman başbakanda izmir sendromu baş gösterdi. oysa, uysal ve izmirlilerin dilinden anlayan bir yapılanmaya girişseler, izmiri de alabilirlerdi. fakat, anadolu halkı üzerinde başarıya ulaşan ve seçmeni kemikleşmiş hale getiren kutuplaşma siyaseti, izmir üzerinde ters tepti.
bu noktadan sonra izmir iyiyden iyiye akpye uzaklaştı. artık ideoloji tutunacak bir dal oldu izmir insanı için.
başta hata yapan erdoğan, bir hata daha yaptı ve çocuk gibi izmir'e çatıp laf atarak, "gavur izmir", "izmiri bok götürüyor" gibi söylemlerle politik görüşü hizmet anlayışının önüne çıkardı. bu, izmirde akpye güç kazandırmadığı gibi, söylemlere alışkın olan, kafası rahat izmirli seçmene sökmedi haliyle.
2011 seçimlerinde 2 parti arasındaki fark %8 baremine kadar inimişti, fakat kıyıda homojenize olamayan akp'nin özellikle atatürk karşıtlığı dozunu arttırması sonrası, son seçimde fark 18 birime çıktı. sonuçta atatürk'e nötr birini kara propagandayla rahatlıkla nefret eder hale getirebilirsin. ancak seven birisine bunları yapmaya kalkışırsan, aksi şekilde daha çok bağlarsın. son 10 kasımda ülkenin 70 de birinin anıtkabir ziyaretinde bulunması örneğinde görüldüğü gibi.
bugünki durumun kökeninde, olayı hizmet meselesi olmaktan çıkarıp politik kimliğe bürüyen erdoğan ve onun nefretten aldığı gücünün yavanlığı mesnetsizliği etkili olmuştur.
hatta millet veliklerinin toplantısında biri belediye başkanına yeter yedigin ya diyip kavga cıkartıp izmirdeki vekillerin ve belediye elemanlarının birbirlerinin ne kadar yediklerini ıspatlayan dosyalar sunması iç savaş çıktıgının gostergesidir.
izmiri chpnin kalesi ilan edenlerin sorunu olan durumdur.
bir yere kale dersen ve o kale düşerse eziklik hayal kırıklığı katsayısı fazla olur.
bir yerleri kale statüsüne sokmakta ayrıca belirli bir zihniyet işidir. biz buna chp zihniyeti diyoruz. böyle zihniyetler ayrıştırılmış sosyal-siyasal vs. sınıflardan nemalanır.
anlamlı bir olgudur. bir kent herhangi bir yerin kalesi olmayı geçer akçe saymadığından takdir edilmelidir. özgür seçim ihtimalini hala barındırdığından...
şaşılmayacak bir vaziyettir. izmir kimsenin kalesi değildir. özgürlüklere saygılı, çağdaş, dindar olanı dindarlığını çekinmeden yaşayabilen insanların yaşadığı bir şehirdir. dolayısıyla isteyen istediğine oyunu verir; hiçbir parti izmir'i çantada keklik saymamalıdır.
izmir halkı bu denli cahil ve faşist oldukça, cumhuriyet talk partisi bu denli laikçi elitist oldukça her zaman birbirini bağrına basak bir izmir ve chp ortalıkta gezinecektir. akil adamlar listesinin başında gelen cem uzana uzayan sevgi seli, kılıçdaroğlu karikatürünü de sarmalamakta zorlamaz.