genellikle konak, pasaport, karşıyaka vapur iskelelerinde ve civarında " 0n kuruuuş, on kuruuş" diyerek yerel bir gazete satan* yaşlı amcadır. vapur iskelesinde bekleyen yolcular arasında gazeteyi satmak için adeta mekik dokur ve yolcular iskeleyi terk edip de vapurlara atlayıncaya dek hiç susmaz; arı gibi vızıldayarak dolanır. devamlı surette malını pazarlar.
ilk zamanlar " bu gazetenin geliri yaşlı bir teyzeye gidiyor" diye satmaktayken şimdilerde "sadece on kuruş " diye bağırmaktadır.
vapura bindiği zaman, ilk olarak insanlara hitap etme haliyle bir konuşma yapar. sonra 'on kuruuuş, oon kuuruuşşş' diye bağırmaya başlar. kanımca o gazeteler ona bedava veriliyor, kazandığı da kendinde kalıyor.
edit: geçen gün bir diyaloğuna tanık oldum. şöyleydi:
+ ramazan, kendime pınarbaşında alan aldım
- ne alanı?
+ hanımın hemen başucunda
- mezar mı aldın?
+ evet
bir yandan gülümsedim, bir yandan da acıdım. niyedir bilmem ama enteresan bir duygu içersindeydim onu duyunca.
(bkz: tarifi mümkün olmayan duygular)