izleyicide izlerken ben mi salağım yoksa film mi salak izlenimi bırakan filmlerdir.
sizde yarattığı psikoloji tam olarak 86'dan 18 çıkartamayıp hesap makinesi açmak gibidir. neyse ben sayısalcı değilim zaten, okulda bize advanced seviyede matematik göstermediler.
filmi izlersiniz, köyde geçmektedir, adam yarım saat boyunca yürür, otların ezilme sesleri, kuş cıvıltıları falan gelir, ara ara kamera başka yerleri çeker, sonunda adam bir kadınla karşılaşır ve kadın adama "geldin mi?" diye sorar. film biter. allah kahretsin böyle sanatı. o derece salak hissediyorum kendimi. bir de filmden çıkınca herkes, çok etkileyiciydi, insanın yalnızlaşan içselliğini simgeliyordu o sessizlik demiyor mu, illet oluyorum. para verdik o filme para, gidip 2,5 liradan 4 çay içsem daha iyi hissederdim kendimi. *
aptallara güzel gelen gişe filmleridir. senaryoları çok benzerlik taşımaktadır. ülkemizde sinema seyircilerinin, dizi izleyenlerin büyük bir oranını ergenlerin oluşturduğunu bilen yapımcılar da insanı salak yerine koyan sinema ve dizi filmlere yatırım yapmaktadırlar.
Yozgat blues izledikten sonra bende 'ee ne yani' demiştim. Filmlerin böyle bir izlenim bırakmasının bir nedenide filmin sonundan tatmin olmamak. Bu genellikle güya sanat filmlerinde olur. Fular takıp giderseniz böyle olmaz.