izleyen adamın notları

entry1 galeri0
    1.
  1. izleyen adam... tarlada ırgat, yatakta karplan, mutfakta salatalık, sokakta köpek... oh izleyen adam...

    soruyorum! topu topu yedi not var, kaç farklı yazı yazılabilir ki?

    -- do: doğruya doğru, ramazan münasebetiyle alkol muhabbetini askıya almamız ve ankara'da kış mevsimine girmiş olmamıza rağmen hala pis bi inat peşinde olan güneş biraderim yüzünden evde tıkılı kalmamız hasebiyle televizyondaki desti izdivaç, izdivaç gibi evlilik programlarına epey sardırdım. lan nice daşşak malzemesi var ki öyle böyle değil.

    karının tekini çağırmışlar abi, oynak bi karı, fuzo giymiş altına, üstte kolsuz bi body, terlik merlik, tam model yani, kahkaha gırla. bilahare şöyle bir hadise cereyan eyledi:

    sunucu: semra ablacım. nerelisin?
    karı: malatya.
    cümle seyirci taifesi: (sözleşmişcesine ve türküde başka söz yokmuşcasına) maaalatyaa, maaaaalatyaa buluuunmaz eeşin. maaalatyaa, maaalatya buluunmaz eeşin. maaalatyaa maaalatya buluuunmaz eeşin.
    sunucu: hahayt. malatya'nın bulunmaz eşiii, senin de bulunmaz eşin semra ablacım.

    ulan? e karıyı övdün mü, yoksa sövüyo musun? "emsalin yok, bambaşkasın" mı, "a be nemrut gacı? seni kimler ne yapsın? seni kimler istesin? allllah belanı versin?" mi diyosun, ben çözemedim.

    bu programlarda hiç anlayamadığım adamlar peydah oluveriyor ortamda. aha bu yukarıda bahsettiğim civelek karıya bi herif talip oldu, herif ölü mi diri mi karnını inip kalkmasından anlıyorsun anca. a benim ahmak dayım, kendine uygun karıları arasana? giymiş sırtını devlete dayadığı sene itibariyle aldığı lacivert takımını, geçirmiş ayağına kırışmış iskarpinini, evin var mı yok, araba var mı yok, bi de emekli kamu görevlisiyim muhabbeti yapıyor.

    neyse baba, perde açıldı, karı haliyle "yok istemiyorum, elektrik alamadım" dedi. bizim moruk hala kovalamaca oynuyo, "yau elektriğe zam geldi napacaksın elektriği hehheh" herif bunu ilk dediği anda kimse duymadı, arada kaynadı, sanki mükemmel bi espri yapmış gibi tekrarlıyo, "yau elektri.. elektriğe.. yau elektriğe zam geldi nabacaksın elektriği heheh" bi de 'muzip yaşlı gülüşü' vardır bilir misin, ağzını sımsıkı kapatır, gözleri sinsi sinsi güler, bi sana bi diğerine, bi sana bi diğerine bakar, herifteki de o ifade. elektriğe zam geldi de, sen ıskartaya çıkmışın be babalık.

    ***

    -- re: reklamın ve piyasada bir şekilde tutunabilmenin envai çeşit yoluna yöntemine eyvallah diyebilen bir şarkıcı kalabalığı var memlekette. mevzuya binaen; bi ara tahtakale işi şarkıcı furyası patladıydı. ne bileyim, emrah'ın fasonu emral, doğuş'un öteki teki çılgın sedat falan.

    işte berdan mardini de, özcan deniz'in suyunun suyu olarak piyasaya çıktıydı vakti evvel, gel gör ki çıkış şarkısı "haman haman hamaan heldan düştüm year year year year" necip halkımızca pek sevilince, sinsi sinsi tarz değiştirmeye soyundu, aslında ben özgün bir sanatçıyım tadında. ben gördüğümü bilirim arkadaşım, o klibindeki libya güneşi yemiş özcan sıfatını aklımdan silecek kuvvet varısa söyle bilek.

    bu cankan adı verilen yapının bir kısmını oluşturan fatih abb isminde bi arkadaş var, uzun saçlı olan değil, diğeri, niye direkt kısa saçlı olanı demedin dersen, önce bi anlık hak veririm, sonra "diğerinin saçı da leman sam'a göre kısa" cevabı aklıma gelir, ama tartışma esnasında düşünemeyeceğim için sonradan içten içe hırs yaparım, huzursuzlanırım. neyse, hatırladın fatih abb'yi. sondaki abb, "alemlerin büyük bestecisi" anlamına geliyormuş. berdan mardini biraderim de, gece yayınlanıp tutmamış olan bir talk show'da, şu cümleleri sarf etmişti seyircilere bakaraktan:

    - yeni şarkımızı beğendiniz mi? söz-müzik fatih abb'ye ait. o da çok değerli bir arkadaşımız. bu arada o abb'nin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? halllah birdirr biir!

    ne yazdın be berdan'ım? alkışlatacak ya kendini, şarkı tutsun diye yakalayacak ya milleti gönülceğizinden. bi de ses mes çatlıyo öyle gaza gelmiş halllah birdirr biir! vallaha mı?

    bilmiyorum berdan, şu an seni çözmekle uğraşamayacak kadar yoğunum.

    ***

    -- mi:

    - miyavlar o yatakta kedi gibi, onu ayarlayayım ben sana...

    abaov. kim söylemiş olabilir lan bunu?

    bir arkadaşımın abisi, erdal acar'la aynı mekanda civar masada takılıyor ve kulak misafiri oluyor muhabbete. yine bunlarla aynı mekanda bulunan, ismini veremeyeceğim, erdal acar'ın kucağına uğramışlığı bulunan bir manken kızımız hakkında arkadaşı, "erdal abii. benim şu karıyı götürmem lazım, o nedir öyle bauv.. yavrııım" deyince erdal efendi, "onu siktir et olum, o karı yatakta odun gibi yatıyor, bi bok anlamazsın." dur, merak ettin biliyorum ama, lafını bitirsin, "şu anda ismini veremeyeceğim bir şarkıcı var; onu ayarlayayım ben sana, miyavlar o yatakta kedi gibi, auuuuuu!" diyerek de ulumuş. yok lan o ismini verebilmiş, ben veremiyorum.

    isimleri merak edenden esirgemiyorum, özel mesajla şeyaparız.

    ***

    -- fa:

    - farkında mısın yüzüm aktı okann? okan bak farkındaysan yüzüm aktı okann?

    ahıah bu ne lan? anlatıyorum baba;

    evvel zaman içinde konuk olarak katıldığı bir zaga'da serdar ortaç, okan bayülgen'den, programda onunla uğraşmayacak olmasına dair söz almış. ve fakat okan bayülgen bu sözü tutmamış, program boyu, mütemadiyen giydirmiştir serdar'a. uzun bir suskunluk sürecinden sonra dayanamayan serdar ortaç'ın ağzından işte o kelimeler dökülüvermiştir: "okann, bak farkında mısın yüzüm aktı okann. okan farkındaysan yüzüm aktı bak okann.." yani demek istiyo ki iki saatir astım suratımı oturuyorum. hadi suratım asıldıyı duyduk, yüzüm düştü diyene bile rastladık bu alemde ama..

    yüzüm aktı ne amına koyim.

    - annee, bak farkında mısın yüzüm aktı annee.
    - farkındayım oğlum, farkındayım. batırmışsın yine yerleri. babasının kulağı erir, oğlunun yüzü akar. napıcam ben bu delilerlee, ölsem de kurtulsamm.. ühühhü..

    ***

    -- sol: sol cenahın uludağ sözlük'te azınlıkta olduğu yadsınamaz bir gerçek. sözlük gibi bir ortamda illa ki çok seslilikten mutluluk duyacağız fakat, sol görüşün azınlıkta olmasını, azınlığa dikte etme fırsatı zanneden bir kısım ne idüğü belirsiz yazar tayfası can sıkıcı hale geldi. ha sağ görüşlü, bilimsellikten sapmayan yazarların varlığından mutluyum ve cıvıtmayanlara saygı da duyuyorum, o ayrı. ve elbette sosyalizm, komünizm hem kavramsal olarak, hem sermayeye-emeğe bakışı, felsefi, toplumsal ve iktisadi açılımları ile bilimsel vakıalardır, oturulur tartışılır ve üretilecek karşı argümanlar da bu çerçevede düşünsel gelişimi katkılar.

    yakın siyasi tarih ve günümüz türkiye politikası incelendiğinde islami söylemlere sahip partilerin liberalizme eklemlendiğini görüyoruz. kafamda islamiyet'in öngördüğü tek bir ekonomik model oturtamamış olmamdan mütevellit, sözlükte de çokça örneği olan; bu parti ve gelenekler sebebiyle kendilerini sağ-liberal güruhta buluveren kardeşlerimize kızmıyorum. kızdığım, kendi görüşlerini bilmemelerinin ötesinde, saldırdıkları kavramlar hakkında da fikir sahibi olmamaları.

    felsefenin temel ilkeleri, ekonomi politik, komünist parti manifestosu. aha bunları bi okuyun, komünizme giriş yapın, sonra komünistlerin bok koktuğundan, converselerini çıkarmadan sikiştiklerinden dem vurun, e mi benim kolpa objektivistlerim?

    ***

    -- la: lan hala atlatamadım tramvayı, lanet olsun tramvaylı polisler peşimizde. neyse, travmayı olacağdı o, dinle baba;

    lisedeyken karıya kıza "yabancı sözlü hafif müzik" dinliyorum imajı vermek içün klibini görüp adını zihnime kazıdıydım enrique iglesias denen herifin. lakin telaffuz ederken bir problem yaşandı, "enrike" iglesyas deyivermişsim. karılardan teki "enrike diil taam mı, enrikoo" deyincı, kendime hemen sağlam bir savunma metni hazırlayıp, alnıyın çatına indirdim karının "lan salak, martinez luis enrique'yi de luiz enriko diye mi okuyon?" deyu, futbol hususundaki engin bilgi birikimimi de muhatabımın gözüne sokarcasına. gel gör ki sınıfın en güzel kızı olan bu insan, "hey eteğini kıvıran güzel bacaklı aysu! götü ile memeleri birbirinden daha güzel olmak içün amansız bir cenk eyleyen pelin'e de haber sal da, bana katılın, bu pezevenk ne demek istedi hep birlikte anlayamayalım" bakışı attıydı. o gün bugündür, kapıdan giren ilk enriko'yu tiskinerek vurmayı ant edindim içtim, düstur edindim şeyaptım. lakin, türkiye'de yaşıyor olmamın bir getirisi olacak, kapıdan hiç enriko girmedi, yıllardır suratımda tiksinmiş bir ifadeyle kapıya bakar dururum.

    ***

    -- si: "siyasetin görünmeyen yüzü" diye bi kavram vardır ya, meclis tv muhabirleri tbmm yemekhanesini falan dolaşır, kelli felli herifleri brokoli salatası yeriken görüntülerler, "aa koca milletvekili yemek yiyor, demek ki bizden biri" düşüncesi hasıl olur keriz halkımda. ulan brokoli salatası diyorum şşş. ekmeği uzat.. neyse, ben de bir siyasetin görünmeyen yüzü hadisesi anlatayım madem;

    tuğrul türkeş'in, babasının ölümünden sonra olağanüstü kongrede mhp genel başkanlığına seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor, fakat oylama neticesinde tahtı devlet bahçeli'ye kaptırıyor. neden mi? (sunay akın gibi girdik dur bakalım)

    şimdi usta, kongre öncesinde bu abiyi yasemin'in penceresi adlı programa çıkarıyorlar. iki hoşbeşten, hasbihalden sonra, yasemin bozkurt hanım hayati bir sual yöneltiyor:

    - yemek yapar mısınız tuğrul bey?

    gel gör ki tuğrul abinin cevabı ondan da hayati:

    - a, aaa. tabii yaparım ayol.

    valla kardeşim, tuğrul bey bu suale, ani bi hareketle bacak bacak üstüne attıktan sonra, elini bileğinden kırıp sallayarak ve gözlerini kısaraktan "a, aaa. tabii yaparım ayol. sen benim kısırımı yedin mi hiç, ay meşhurdur benim kısırımmm, parrrmaklarını yersin yasemincim, vallahi bir yerlere bırakmam bu akşam bizdesin." şeklinde yanıt verdi de, montajda yalnızca tabi yaparım ayol kısmını mı aldılar bilmem.

    kongre esnasında herkesin dilinde bir "ayol başkan" kelamının dolaştığı konuşulagelir kulisler'de. lakin bu kulisler hangi ilimizin beldesidir, yıllardır duyarım yine de bilemem.

    ***

    -- do minör: alo, josef k?
    62 ...
© 2025 uludağ sözlük