zamanın sadece birbirine göre sabit hızlarla giden referans sistemlerinde aynı hızla ilerlediğini söyleyen görüş.teori: kendinden önce bütün referans sistemlerinde eşit kabul edilen zaman ve uzayın göreli büyüklük; bunların yerine ışık hızının mutlak büyüklük olduğunu kabul etmiş ve sonradan ispatlamıştır.
bu teoriye göre iki tane insan düşünün. ikisi de aynı yaşta olsun. biri ışık hızında giden bir uzay aracına binip uzaya uçsun ve diğeri de dünyada kalsın. 30 sene sonra uzaya giden kişi dünyaya geri dönsün. dünyada kalan kişinin yarı yaşında olacak kadar genç kalacaktır. çünkü ışık hızında hareket edildiğinde zaman yavaşlar.
einstein'ın büyük ses getiren, modern fiziğe çok büyük katkısı olan kuramıdır. albert michelson vakti zamanında bir deney yapar. optik bir alet geliştirir bu alet dünyanın dönme hızını, güneşten gelen ışığın hızına ekleyerek hesaplar. dünyanın saniyedeki dönme hızı 30 km, ışığın saniyedeki hızı 300.000 km. bu sonucun 300.030 çıkması gerekirken hep 300.000 çıkar. herkes bunun neden yanlış olduğunu açıklamaya çalışırken, einstein doğruluğunu açıklamak için kafa patlatır ve bu meşhur teoremi geliştirir. formül bilindiği üzere e=m.c² dir. bu teoreme göre ışık hızına ulaşmak için kütlenin neredeyse sıfır olması gerekir ve yine derki eğer ışık hızına ulaşırsa bir cisim kütlesi artar, uzayı kaplar. bu kuramda zamanın göreliliği üzerinedir. zaman ve mekanın birbiriyle ilişkili olduğu, birbirine göre göreli olduğu söylenir. yani uzayda eş zamanlılık yoktur. gene bu teorem derki ışık hızına ulaşan bir cisim için zaman durur, boyda kısalma olur. bunu meşhur ikizler paradoksuyla açıklarlar hep. işte efendim iki tane aynı yaşta, aynı boyda ikiz vardır. biri dünyada bırakılırken diğeri ışık hızıyla uzaya gönderilir. dünya zamanıyla aradan atıyorum 20 yıl geçsin. ışık hızına ulaşan cisim için zaman daralır yani kısalır. uzaydaki adam için atıyorum bu süre 10 yıla tekabül edecektir. yani ışık hızına ulaşan kişi dünyaya döndüğünde ikizinden genç ama kısa olacaktır. yani zaman, yere, mekana göre değişkendir. zaman görelidir. ışık hızına ulaşan bir rokettin bir yerinde patlama olursa, patlama da ışık hızında olacağı için roketteki adam bunu göremeyecektir. zaman durmasından kasıtta budur. yani uzay zaman birbiriyle ilişkilidir ve uzay zaman olmaksızın bükülemez yani aslında zamanın bir şekli vardır.
izafiyet teorisiyle ilgili hersey soylendiginden galeride ki izafiyet karikatürleriyle konuya eglence katılmasının doğru olacağını düşündüğüm teoridir.
kısa bir örnekle anlatmak gerekirse aralarında gıdım fark olmayan 2 ikiz kardeş düşünün bunlardan biri dünyada kalıyor diğeriyse ışık hızında yada ona yakın bir hızla uzuya gidiyor uzaya giden döndüğünde dünyadaki kardeş için çok uzun zaman geçmiştir ve yaşlanmıştır uzaydan gelense hala aynıdır ve zaman çok az geçmiştir.
Albert Einstein ın zamanında atıp kaçtığı, insanın aklını oynattırabilecek teoridir.
bu teoriyi anlatacak insanın adam akıllı objektif yaklaşması lazımdır, olaya farklı boyutları eklemeden anlatan fizikçi de çok nadirdir.
geçmişte hocalarımdan birisinin, bir dakika elini kızgın bir fırının içine sok sana bir saat gibi gelir çok güzel bir kızla bir saat takıl sana bir dakika gibi gelir yaklaşımıyla açıkladığı teori. **
Zaman genleşmesi, birçok çelişki ortaya çıkarır.
Birbirlerine göre hareket eden iki roket içindeki saatler diğerine göre daha yavaş işler. Daha doğrusu, bu roketlerdeki gözlemciler aslında diğer saatin daha yavaş işlediğini söyler. Bu açıdan görüş birliği içinde değillerdir.
Bir sorun olup olmadığını anlamak için bu roketlerdeki saatleri bir araya getirip karşılaştırmak gerekir. ikiz paradoksu, böyle bir karşılaştırmayı yapmak üzere öne sürülmüştür.
20 yaşında iki ikiz kardeş düşünün. Bunlardan biri, komşu yıldızlardan birine bir uzay yolculuğu yapacak olan bir astronot olsun. Diğeri de Dünyada kalsın.
Yolculuğun 20 yıl gidiş, 20 yıl da dönüş olmak üzere toplam 40 yıl sürdüğünü varsayalım. Hesabın kolay olması açısından, roketin de ışık hızının %87si kadar bir hızla yol aldığını düşünelim. Soru şu ki; tekrar buluştuklarında hangi kardeş daha yaşlı olacaktır? Hesabımızı Dünyadaki ve roketteki kardeşlere göre yaptığımızda farklı cevaplar buluruz.
Önce hesabı Dünyadaki kardeşe göre yapalım. Dünyadaki kardeş yolculuğun başında 20 yaşında idi. Yolculuk 40 yıl sürdüğüne göre, tekrar buluştuklarında kendisi 60 yaşında olur.
Astronot kardeş de başlangıçta 20 yaşındaydı. Dünyaya göre 40 yıl yolculuk etti ama roketteki saatler iki kat daha yavaş işlediği için bu süreç boyunca sadece 20 yıl yaşlandı. Dolayısıyla, buluşma anında astronot 40 yaşında.
Özetle, Dünyadaki kardeşe göre yolculuk bittiğinde kendisi 60 yaşında, astronot kardeşi de 40 yaşında olmalı. Yani, astronot daha genç.
Peki, astronota göre hesabı nasıl yapabiliriz? Öncelikle, bu gözlem çerçevesinde roketin yerinde sabit durduğunu, Dünya ve komşu yıldızın da hareket ettiğini düşünürüz. Uzunluk büzülmesi etkisinden dolayı, Dünya ile komşu yıldız arasındaki mesafe iki kat daha kısa olur. O halde, gidiş yolculuğu sadece 10 yıl sürer.
Dolayısıyla, astronota göre yolculuk, 10 yılı gidiş, 10 yılı da dönüş olmak üzere toplam 20 yıl sürer.
Bu nedenle, bu süreç içinde astronot sadece 20 yıl yaşlanır ve 40 yaşına geldiğinde Dünyaya dönmüş olur.
Şimdi de astronota göre Dünyadaki kardeşinin yaşını hesaplayalım. Rokete göre Dünya hareket ettiğinden, Dünyadaki saatler iki kat daha yavaş işler. Öyleyse, 20 yıl süren yolculuk boyunca Dünyada sadece 10 yıl bir süre geçer. Öyleyse, yolculuk bittiğinde Dünyadaki kardeş 30 yaşında olmalıdır.
Özetlersek, astronota göre yolculuk bittiğinde kendisi 40 yaşında, Dünyadaki kardeşi de 30 yaşında olmalı. Yani Dünyadaki daha genç.
Dolayısıyla iki farklı gözlem çerçevesine göre düşündüğümüzde, iki kardeşten hangisinin daha genç olduğu konusunda farklı görüşler elde ediyoruz. Bu bir çelişki, çünkü kardeşler tekrar bir araya geldiğinde, yaşlılık belirtilerine bakarak hangisinin daha genç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki, bu iki farklı bakış açısından hangisi yanlış?
Her ne kadar bu iki gözlemci, ikiz kardeşlerden hangisinin daha yaşlı olduğu konusunda farklı cevaplar verse de, astronotun yaşı konusunda görüş birliği olduğuna dikkat edin. Her iki gözlem çerçevesine göre astronot döndüğünde 40 yaşında olmalı. Bu nedenle, astronotun yaşının doğru hesaplandığını düşünebiliriz.
Sorun, Dünyadaki kardeşin yaşının yanlış hesaplanmasındadır. Yolculuk bittiğinde Dünyadaki kardeşin yaşı; kendisine göre 60, astronota göre ise 30 olmalı. Bu hesaplardan birisi yanlış, ama hangisi ve neden?
Dünyaya göre yaptığımız hesap doğru. Dolayısıyla, yolculuk bittiğinde Dünyadaki 60 yaşında, astronot da 40 yaşında olmalı.
Astronota göre yaptığımız hesap ise yanlış. Astronot, Dünyadakinin yaşını hesaplarken önemli bir noktayı göz ardı ediyor. Astronot, komşu yıldıza ulaştığında yavaşlayıp durmalı ve geri dönmek için yeniden hızlanmalı. Dolayısıyla, yolculuğun bu kısmında roket sabit hızla hareket etmiyor.
Buna karşın, özel görelilik kuramı sadece sabit hızla hareket eden gözlem çerçevelerinde geçerli. Bu nedenle astronot, hareketinin bu aşamasında roketinin geçerli bir gözlem çerçevesi olduğunu varsayamaz.
Özel görelilik kuramı astronotun bu ivmeli hareket süresince uzay ve zamanı nasıl algılayacağı konusunda hiçbir şey söyleyemiyor. Ama, yine Einsteinın geliştirilmesinde önayak olduğu genel görelilik kuramı aslında bu türden ivmeli gözlem çerçeveleri için geliştirilmiş.
Genel görelilik kuramının yöntemleriyle, astronota göre Dünyadakinin yaşını hesapladığımızda, ilginç bir şekilde şunu buluruz. Sadece bu ivmeli hareket süresince Dünyadaki kardeş çok hızlı bir şekilde, tam 30 yıl yaşlanıyor. Dolayısıyla, astronot bu etkiyi de dahil ederse, buluştuklarında kardeşinin 60 yaşında olduğunu bulur. Kısacası, her iki kardeş de buluştuklarında hangi yaşta olacakları konusunda aynı cevabı verir; Dünyadaki 60, astronot da 40 yaşında.
Her ne kadar bu paradoksun tam olarak çözümü başka bir kuramın kullanılmasını gerektirse de, sadece özel görelilik kuramının niçin yeterli olmadığını görmek önemli. Tekrarlarsak, özel görelilik kuramı sadece sabit hızla hareket eden gözlem çerçevelerinde geçerli. ivmeli gözlem çerçevelerine uygulanamaz.
Bu, zaman genleşmesini kullanarak bir çelişki üretememizin bir nedeni. Zaman genleşmesinin ilk bakışta çelişkiliymiş gibi görünen yönünü hatırlayalım: Birbirlerine göre hareket eden iki gözlemci, hangisinin saatinin daha yavaş işlediği konusunda görüş birliği içinde değiller. Bu görüş farklılığını kullanarak bir çelişki elde etmek için saatleri iki defa bir araya getirmek gerekiyor. En başta, saatleri senkronize edip başlatmak için; ve en son aşamada, saatlerin ölçtüğü değerleri karşılaştırmak için. Eğer saatler iki defa karşılaşıyorlarsa, o zaman her iki saat de sürekli sabit hızla hareket ediyor olamaz. Saatlerden birinin hareket yönünü değiştirmesi, dolayısıyla ivmelenmesi gerekir. Bu durumda da özel görelilik kuramını doğrudan uygulayamayız.
Misal canım benim, digelim ki ışık hızında ilerleyebilen bir uçaktasın, bu şekilde yapacagın 6 aylık yolculuk aslında dünyada bir kaç seneye takabül etmektedir.
evrenin sırrını ortaya çıkarabilecek teoridir. ama aynştayn efendiyi anlamak gerçekten güç. madde ışık hızına ulaşırsa enerji oluyor. yani kütle tamamen bozunuyor. o halde matematiksel olarak e- mc^2' de e' nin 0 çıkması gerekir. hadi maddenin durumunu geçtim boyutu ne olacak? ah aynştayn ah şu siyasi krizlere neden bilimi alet edersin ki? nerde bunun diğer çarpanları?
bilinmezliklerle dolu bir deneyin sonuçlarından yola çıkılarak "çökmüş olabilir" denilen ve peşinen haksızlığa uğratılan teoridir. doğruluğu geçmişte defalarca ispatlanmış olan bir kuramın çöpe gittiğini var saymak, şu an için erken ve amatör davranmaktan başka birşey değildir.
Zaman izafiyet teorisine kadar belirleyici unsur olarak kabul edilmesine karşın albert amcamız bizlere zamanın hiçbir zaman belirleyici unsur olamayacagını çünkü zamanın göreceli bir kavram oldugunu ve zamanın kişiden kişiye değiştigini anlatmaya çalıştığı teoridir. ki günümüz teknolojisi ile deney yapma şansımız olmadıgı icin maalasef teori olarak kalmaya mahkum olacaktır.
çıkış noktası ışık hızının, gözlemci ne hızla hareket ederse etsin ışık hızının hep sabit olmasıdır.
bu ölçüm yapılalı daha bir iki yüzyıl olmasına rağmen bu bilgi ışığında einstein'ın oluşturduğu ve oluşturulduğunda bilim dünyasının çoğunun anlayamayarak kabullenemeyeceği kadar radikal sonuçlar içeren bir kuramın bu bilgiye sahip olmadan, bu bilgiyi geçtim ışığın yapısı hakkında düzgün bir bilgiye sahip olunmayan zamanlarda islam alimleri nasıl olmuş da bu kuramı bulmuşlar ben anlayamadım.
kısacası izafiyet teorisinin ne olduğunu bilmeyen insanların, üzerine basitçe konuştukları konudur. islam o zaman ki bilimsel ivmesini devam ettirseydi belki einstein yerine bir başkası bu kuramı bulacaktı, o konuda yorum yapamam ancak bir gerçek vardır ki olaylar bu şekilde gelişmedi ve einstein dünyaya gelmiş olan en büyük beyin olarak tarihe adını yazdırdı.
"ayrıca sıkılınca zaman çabuk geçer, eğlenirken hızlı" diyerek izafiyet teorisi ile yakından uzaktan alakası olmayan açıklamalar yapanlara da selamlarımı iletiyorum.