Kısa filmleriyle dış ülkelerde çeşitli ödüller kazanan Yeşim Ustaoğlu'nun ilk uzun filmi "iz" de, içine kapanık bir polisin, bir çalgıcının intihar olayını soruştururken geçirdiği ruhsal çözümlemeler anlatılıyor. Gerilim öğesinin öne çıktığı iz, geçmişten günümüze dek istanbul'un karmaşık kültürel dokusunun da yansıtıldığı, estetik duygular ve psikolojil öğeler içeren özgün bir "ilk yapıt" denemesi. Bir Alman ses ekibi tarafından değişik fantastik mekanlarda sesli olarak çekilen filmde istanbul'un bilinmeyen karanlık sokakları, unutulmaya yüz tutmuş eski otel odaları, yalnızca adlarını duyduğumuz fotoğraf stüdyoları doğal bir dekor oluşturuyor. 1994'te 31. Antalya Film Şenliği'nde içbak görüntü, Alabora yardımcı kadın oyuncu dallarında ödül kazandı. 1994 Köln Film Festivali'de en iyi film seçildi. 1995 Göteborg Film Festivali'ne katıldı. 14. istanbul Film Festivali'nde de gösterildi.
Emekliliği yaklaşmış bir polis olan Kemal, telsizden duyarak gittiği evde bir cesetle karşılaşır. Üçüncü sınıf bir pavyonda çalışan Cezmi Kara adlı bir klarnetçi, yüzünü silahla parçalayarak canına kıymıştır, bir parmağı kopuktur. Duvardaki eski fotoğrafta bulunan üç kişiden birinin yüzü kazınmıştır. Yalnız bir yaşam süren Kemal'i çok etkileyen bu olay, tekdüze yaşamını altüst eder. Kendi başına yaşayan müzisyenin geçmişini öğrenmek konusunda tutkulu bir isteğe kapılan polis, onun öyküsündeki gizi çözmeye çalışırken kendi yaşamındaki düğümleri de birlikte görmeye başlar.
izlerin izini sürerken,
izlerin izinde iz olup gitmek midir?
senin izini takip etmek...
izlerin izini sürerken,
izlerin izinde hiçbir iz bırakmayan sen,
senin bırakmadığın izlerden giden ben,
izlerin izini sürerken,
izlerinin izine ait bir izsiz duvar...
fahir atakoğlu hedesi...
01. alaturka
02. geze geze
03. gözyaşı
04. istanbul
05. ağır roman bale suiti 1
06. med cezir
07. nazım ile piraye
08. lâ'l
09. ilk aşk
10. cumhuriyet
11. sır
12. ağır roman bale suiti 2
13. oniki
14. uzağım olma
15. sarı zeybek
genelinde güzel bir album ben beğendim şahsen, yalnız; alaturka'yı tarkan'dan, istanbul'u sertab erener'den, sır'ı levent yüksel'den , lal'i sezen'den dinlemek biraz garip geliyor başlarda...
Kurtar beni.. Daha fazla ölemem
Ah Ingeborg,*
Neden mi?
Bilmiyorum.
Pek çok şeyi bilmediğim gibi
Sana daha önce yazdığım mektupları neden
Atmadığımı bilmediğim gibi
Sevgili Ingeborg,
Birkaç gece önce seni rüyamda gördüm.
Ben çok üzgündüm. Bir yerden,
Bir şeyi kurtaramamış olarak dönüyordum
Mekânlar çok garip
Yerlerdi. Tanımıyordum. Seni çağırsaydım
Belki sen tanırdın. Çok üzgündüm
Çok yorgundum
Çünkü kurtaramamıştım
Oysa ki, kurtarabilmek için o şeyi;
Kan ter içinde kalmıştım
Tanrıya çok yalvarmış, çok yakarmıştım
Sonra, garip şekilde bu rüyanın bitişinde
Sen vardın. Yanağına dayanmış elin vardı.
Gözlerinde uykusuzluk, rutubet vardı.
Ama ne garip, bana çoook sıcaktın. Ben de
Sanki senin sıcaklığını özlemiş gibiydim.
Seninle çok garip merdivenlerden inip,
Çok garip odalara girdik
Seni çoook özlemişmişimdi
Bu rüyanın gerisini sana anlatmayacağım.
Belki bir gün, buluştuğumuzda anlatırım. işte bu garip rüyadan sonra
Günlerce seni düşündüm. Haklıydın.
Çok anlamlı olabilirdi: tükenmekteyiz,
Gitmek zorundayız, çağrılmadan geliriz
Ama konuşmak ve anlaşamamak
Ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz
Yakmakta bunca şeyi: kalıcı değiliz
Ah Ingeborg,
Nasılsın?
Sen hep ölümü düşünmek gibisin
Sen günü bölen çan sesleri gibi
Barışın ve mutluluğun yakasına yapışan
Ve olgun tarladaki orakları andıran
O büyük dünya korkusunun çocuğusun.
Ah Ingeborg
Ben kor yuttum
içimdeki her şey yandı
içimde yanacak bir şeyler daha
Var mıdır, Ingeborg?
Daha fazla acı çekemem
Acı verecek yerlerimi o kor yuttu
Sen nasılsın?
Sen şimdi duvarların arkasında; nasılsın?
Bense hala duymaktayım soluğunu
Bir de hançer gibi sapladığın o sözcüğü.
hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle
Gerçekten iyi misin Ingeborg?
Affedebildin mi?
Tekrar sevebiliyor musun?
Yaralanan bir şey tekrar iyileşebilir mi?
iyileşen yerde iZ kalınca
Tekrar eskisi (gibi) olunur mu?
Hayır Ingeborg
iz bırakmaz insanı
Hiçbir iz beni bırakmadı
Hiçbir iz onu bırakmadı
Ve biz bu izlerle eskisi (gibi) olamıyoruz.
Eskisi gibi olunamayınca
Ne öncesi gibi, ne de sonrası gibi
olunamıyor
hiçbir zamanda olamamak
bunu anlamak
Ah Ingeborg,
Martı çığlıklarıyla bile olsa yırtılan ipek
Bir kez daha dikilemeyecek
Sevgili Ingeborg
Sana burada olan biten hayatı, ve başka birçok şeyi
Anlatabilirdim
Ama ben içimdeki-çölü gördüm
Zindanı
Ve seninle sonlana o garip rüyayı
Belki sen-bu rüyadan habersiz olarak-benim tek taraflı
Yakınlığımı hissetmeyeceksin. Olsun.
Ben bunu unutmak istemiyorum
Bana rüyamda o garip odaların birinde
Kulağıma bir şiir okumuştun. Şöyleydi:
hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle
Bir daha ilkbahar olmayacak
Herkese kehanetidir bin yıllık takvimlerin
Ama yaz, ve hani derler ya,
yazdan kalma diye, onlar da olmayacak
Artık hiçbir şey gelmeyecek
Asla ağlamamalısın
Der bir şarkı
Onun dışında
Bir şey
Diyen
Kimse yok.
acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun
izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,
orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili
benden savrulan parçalar kurusa da,
izleri var hala yolun kenarında.
izini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı
vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın
acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun,
ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin
hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle
büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin.
ne zamandı bilmiyorum. yaşadıklarından sana
kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun
yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında
döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin
kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.
şimdi, acının ormanından geçiyorsun
her şey bir daha kanasa da
ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben
geç meleğim, senin de şarkıların olsun
içindeki telleri titreten.
1.Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti,nişan,alamet,emare.
2.Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti.
3.Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti,ipucu,emare.
4.Bir olay,bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti,eser.
5.Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit.