Cümle değil kelime var aslında. "Tutunamayanlar"

Efsane kitaptır.
“aklım bir kapı zili, sen ise sokağın yaramaz çocuğusun. zile basıp kaçıyorsun.”
"Tok açın halinden anlamaz" derler.
Ben “bazen aç olanlar da birbirini anlamaz” derim.
"Şu dünyada bildiğim tek bir şey varsa o da alkol yerine onu seçtim."
Daha çok anlat dedim.
Hoşuna gidiyor mu?
Çok.
Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?
Gider gibi yaparız.
Jose Mauro de Vasconcelos - Şeker Portakalı
''Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.''
incil de bir kitap sonuçta..
insan baskı altında yaşamamışsa, özgürlüğün değerini ölçemez.

huzursuzluğun kitabından.
"hoş geldin sefa geldin hoş geldin;
ne ben öldüm geberdim,
ne sen imana geldin..."

(bkz: özgür eşekler federal cumhuriyeti)
zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, onunla ölçüyordum: ”onu gördüm - görmedim, göreceğim - görmeyeceğim, gelecek - gelmeyecek..."

oblomov-
ben ki alelâde bir tesirle, bir güzel bakış veya söz, bir küçük ima veya işaret karşısında çıldıracak gibi heyecanlar duyarım; hayatımda en hafif bir değişiklik yapan gayet basit hadiseler beni çığrımdan çıkarabilir, kendimden geçirebilir, nasıl oluyor da şimdi bu sükunet içinde bulunuyorum? bu bir fırtınaya hazırlanış mı? yoksa bu işin neticesini benden evvel sezen içim, ümitlerimin genişleme sahalarını kapamak gayretiyle beni şimdiden tıkıyor ve sert hakikatlere mi hazırlıyor?
iyice bilin ki, bir değil bin kez ölmem gerekse de, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.

platon - sokrates'in savunması
Sorarlarsa “ne yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını. Yalnız kaldım, kalabildim.

Hakan günday/kinyas ve kayra
Konuşmak,geçici bir ölümsüzlük peşinde boşu boşuna koşmaktır.
Dünyayı sözcüklerle tutsak ettik.Bu süreçte biz de, kendi sözcüklerimizin tutsağı olduk.
"Dövüş hareketlerimi üstünde denemeden hemen önce 911 aradım"

egoya bak pezevenkteki. zopayı yiyor tabi sonra.
"...Mutlu edemediğimiz mutlu insanlar görüyoruz, dayanılmaz olan bu...!"
Der Goethe, genç werther'in ızdırapları kitabında.
"Her zaman en güzel çiçek koparılır."
...içine düştüğü yalnızlık ne denizin dibinde,ne de yerin altında bulunabilecek türdendi...

Tolstoy-ivan ilyiç'in Ölümü
Böyledir, mutsuzken başkalarının mutsuzluğunu da daha çok hissederiz.

Beyaz Geceler/ Dostoyevski
Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.

bilinmeyen adanın öyküsü / Jose saramago
Biliyor musun çıtır çıtır kırdılar beni? Artık ne olursam olayım, asla eski ben olamayacağım. Gördüğü kötülüklerden sonra, eskisi gibi bakamayacak kadar değişti gözlerim. Tenimim dokusu değişti. Ve asıl tuhafı, ellerim yaşlandı bak!

Kumral ada-mavi tuna
"insanları neden değiştirmeye çalışıyorsun felice? bu doğru değil, insanlar ya oldukları gibi kabul edilmeliler ya da oldukları gibi bırakılmalılar. onlar değiştirilemezler, yalnızca dengeleri bozulabilir"

felice'ye mektuplar/ kafka
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu.

Beyaz mantolu adam - oğuz atay
gurur, insanın duygularını saklamasına yarar
onları hissetmesine engel olmaz.
"Ölüm, sadece bir vasıta değildi. Kara toprağın içinde sönüp gitmekte, mahvolmakta ayrıca bir zevk, bir lezzet de vardı."

Reşat nuri güntekin - dudaktan kalbe.
hayatimin en mutlu aniymiş, bilmiyordum!
(bkz: masumiyet muzesi)