--spoiler--
birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. ama alaskadan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. insanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. yaşamın keyfi yeni deneyimlerde yatar, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz.
dindar hapishane müdürü andy dufresne'ın koğuşunu ziyaret edip oradan ayrılacağı esnada incilini andy'e geri uzatarak;
-kurtuluş içinde saklı.
incilin içinde kesik sayfaların arasında andy'nin taş çekici vardır ve müdür bundan habersizdir. daha sonra andy yaklaşık 20 yıl bu çekiçle duvarı kazarak hapishaneden kurtulur.
(bkz: esaretin bedeli)
''Sana tanrı hakkında bir iki sır vereyim. Tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. Bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük ahmak. Bak, ama dokunma. Dokun, ama tatma. Tat, ama yutma. Ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Hasisin tekidir! sadisttir! görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! buna tapmak mı? asla! ''
The Devil's Advocate/şeytanın avukatı
tuuuuuuuu Allah belanızı versin orrrrrrrrrrrrrrospu çocukları ibnenin evladı! Memleketi soydun! Geliyo lan geliyo başka bi şeyden bahsediyormuşuz gibi yap.
(kutsal damacana/şafak sezer)
Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından yoruldum. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. En çok da insanların birbirine kötü davranmasından yoruldum.
neden anne hiçbir şey beklendiği gibi olmadı? neden? neden çürüyüp gider insan sessizce acıyla ihtiras arasında parçalanarak? ben neden hayatımı sürgündeymiş gibi geçirdim? kendi dilimi konuşma şansım varken kendi dilim varken hâlâ kayıp kelimeleri bulabilecek ya da sessizliğin içinden unutulmuş kelimeleri çıkarabilecekken. neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi duydum evin içinde? neden?
(sonsuzluk ve bir gün )
''çok güzel nesneler topluyorum. bir çift ayakkabı, gözlük, telefon, daktilo. tahta ve keçeden yapılmışlar, belirgin dikişlerle. narin ve nihai görüntüleri çok arkadaşça. ve çok sessizler. onları stephanie yaptı ve ben de sergileyeceğim.
- stephanie, kırmızı battaniyeyi de alabilir miyim?
+ elbette, stephane. şaka mı yapıyorsun?
bir de bu muhteşem battaniye var. kalın, büyük, beyaz dikişli kırmızı keçe. vahşi hayvanlar üzerinde koşuyorlar.
gülümsüyor. ona ulaşmak için kayanın üzerine tırmanıyorum. karnım, sıkışmış, ağrıyor.
Ali'nin sekiz günü filminde bakkalda geçen diyalogdur. bu diyalog Türkiye'de çekilen bir sanat filminde değilde dünya geneli bir gişe filminde olsaydı net sinema tarihi efsaneleri arasına girerdi;
çok teşekkür ederim. özür dilerim. size bir şey sorabilir miyim?
hayat neden bu kadar zalim? insanlar...
insanlar neden bu kadar zalim?
yaşamak neden bu kadar zor ve bu kadar güzel ve vazgeçilmez?
peki, insanların birbirini anlamamak için bu büyük çabası neden?
karım... karım bana çok kızıyor; ona istediği gibi bir hayat sunamadığım için. istediği gibi bir adam olamadığım için...
çocuklarım, çocuklarım da bana çok kızıyor; onlara bilgisayar, elbise, ayakkabı, araba alamadığım için.
patronum, patronum sürekli alaycı bakışlarla beni izleyerek ne kadar işe yaramaz bir adam olduğumu günün her saatinde bana hatırlatıyor.
o da bana çok kızıyor; çünkü ona çok para kazandıramadığım için.
dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım beni adam yerine bile koymuyorlar.
onlar da bana kızıyor; onların istediği gibi bir adam olmadığım için. onları yemeğe götürmediğim için, onlara borç veremediğim için, onlara ayak bağı olduğum için...
onların eğlendiği gibi eğlenemediğim için...
devlet, devlet de bana kızıyor; daha çok vergi veremediğim için. arada bir n'oluyor diye sorduğum için, yanlış partiye oy verdiğim için...
biliyor musun, her tarafım kanıyor. acılar içindeyim. çürüyorum!.. onların istediği gibi bir adam olmak istiyorum; ama beceremiyorum!
dostlarıma, akrabalarıma, patronuma, karıma, çocuklarıma üzgünüm diyorum, sizin istediğiniz gibi bir adam olamadığım için özür dilerim diyorum, duymuyorlar!
acılarımı, kederlerimi, sıkıntılarımı anlatıyorum, dinlemiyorlar. ben... ben, bana yardım edin diyorum, kaçıyorlar.
gelin biraz konuşalım diyorum, masayı terk ediyorlar! ölüyorum ben diyorum, ne zaman öleceksin diye soruyorlar.
lütfen bana söyler misin? ne oldu? bize ne oldu? eskiden böyle değildi! şimdi ne oldu?
neden insanların artık bir takım duygulara ve düşüncelere prim verecek zamanları yok? neden bu kadar hızla koşuyorlar?
neden bir an bile olsa durup hayatın, insanın, evrenin anlamı üzerine düşünmüyorlar? ben acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi onlara anlatırken neden beni dinlemiyorlar?
benim bütün bu düşlerim, arzularım, hayata dair imdat çığlığım onlara neden sahte geliyor, sahici gelmiyor, samimi gelmiyor?
neden, neden, neden söyle bana neden? neden? n'olur bana yardım et! yardım et bana!..
lütfen, lütfen!.. neden beni bu halimle kabul edip aralarına almıyorlar? neden beni sevmeleri için sürekli inanmadığım halde onların ilgisini çekip onlarla konuşmak zorundayım ha?
neden egom olmak zorunda? neden onların arasında bencil olmak durumundayım?
neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım ha?
lütfen!.. lütfen bana yardım et! bana hayatta yaşamanın sırrını söyle! bak, biliyorsan eğer bana o yolu göster, lütfen!
çünkü ben artık yalnız yaşamak istemiyorum. bana hayatta yaşayabilmem için güç ver. neden ben hayatta yaşamayı beceremiyorum? lütfen bana yardım et, lütfen!..
... özür dilerim! özür dilerim, beni bağışlayın. kendi derdimle sizi üzdüm. özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...