yaptığımız iyiliğin karşılığında vicdani rahatlığın doruklarına ulaşabilmek için gerekli olan o tılsımlı kelimeyi karşı taraftan duyma isteğidir.
otobüste yer verdiğimiz teyzelerden, ninelerden, dedelerden duyduğumuz binbir dua öyle bir his uyandırır ki insanda; yüz kilometre daha gitse otobüs, ayakta gidebilir insan. o mistik gücü hissedebilirsiniz. yaptığınız sadece yer vermektir lakin karşılığında duyduğunuz dua ve temenniler abartılı olsa da aslında onlar için ne kadar vefa duyulacak bir iş yaptığınızın kanıtıdır. allah razı olsun, allah zihin açıklığı versin. ve saire.
tam tersi durumda söz konusudur. aynı örnekten devam edeceğim: yer verdiğimiz, o saygı duyduğumuz teyze, nine, dede sanki hiç siz ayağa kalkıp yer vermemişsiniz gibi gelir oturur, oturmasıyla bir 'oh' çeker ve yüzünüze dahi bakmaz. siz onca çanta ve poşetle ayakta durmaya çalışırsınız. o zatın: 'çantanıda ben tutayım evladım' demesi bir teşekkürün yerini kolayca alabilecekitir aslında.
bu tarz tecrübeler sonunda iyilik ve yapılma nedenleri sorgulanmaya başlanır. beliren sorular bellidir: iyilik, basit bir neden olarak sadece herhangi bir karşılık beklemeden iyilik yapmak için mi yapılmalı? yoksa yapılanın kıymetini bilmeyen hatta bunu basite alan, kötüye yoran kişi veya kişilere iyilik yaparak 'iyilik' kavramını sıradan, önemsenmeyen ve artık gözden kaçan bir boyuta mı sokmuş oluruz? basitçe hak edene hak ettiğini mi vermeli yoksa 'iyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir' sözüyle orantılı bir tutum mu takınmalı? bir iyilik yapınca karşıdan en azından bir teşekkür duyma gerekliliği var mıdır? iyiliği tasdiklenmek için mi yaparız? (teşekkür bile iyiliğin bir tasdikidir sonuçta.)
bir filozof: 'kötülük görmek, kötülük yapmaktan iyidir.' demiş. yaptığı iyilik karşısında kötülük görmeyi göğüslüyor ve karşı tarafın yaptığıyla ilgilenmiyor. onu ilgilendiren sadece yaptığı iyilik ve vicdani rahatlığı. karşı tarafın vicdansızlığı, kötü kalpliliği benim dürüstlüğümü, doğruluğumu, değerlerimi değiştirecek kadar önemli mi? derinlere indikçe biraz daha doğruyu görebiliyoruz sanırım. önemli olan insanın kendisini bilmesi değil midir? kendi yaptığının değerinin veya değersizliğinin farkında olup kişilere göre tutum değiştirmemek..
bir akşam hiç bilmediğin bir numaradan 70 kontor gelir. anlarsın ki yanlışlıkla yollanmış. mesaj atarsın" yanlışlıkla oldu galiba" diye. karsı taraf. "aa evet yollar mısın?" der. yollarsınız tüm insaniyetinizle. bir teşekkür beklersiniz. etmez odun. "rica ederim " diye mesaj atarsınız kafasına o zaman dank eder tesekkur etmesi gerektiği " çok sağolun" yazar. bekler insanoğlu bekler. sen bulduysan bir iyilik tesekkürü çok görmeyeceksin arkadas.
doğal bir haktır. tabi bunu sesli dile getirmek işin büyüsünü bozar. içinden beklemeli insan, karşıdaki teşekkür etmezse de sessiz kalmalı. ama insan da bir teşekkür eder; bunu yapmak da zor değildir.