dostlukların kaybolmadığı, annelerin akşamları kaldırımda çekirdek yedikleri, çocukların sokakta rahatlıkla top oynadıkları, mahalleler arası maçların yapıldığı maç sonucu tepsi tepsi baklavaların yenildiği, üzüntüde, kederde, mutlulukta birbirine destek olanların oturdukları mahallelerin vazgeçilmez bakkallarıdır.
bu adamları üzmeyin oğlum. bu adamlar parayı amaç değil araç olarak kullanan adamlardır. kapitalist market sisteminden alakasız olarak ekmek parası tabirini benimsemiş adamlardır. bu adamlar adam değil midir lan?
liseli dönemlerimde annemle babam ayrıydı şuan da ayrılar gerçi fakat o zamanlar travma dönemindeydim. salih amca vardı tam iyilik kaynağı mahalle bakkalı tabirine uyar cinsten. bütün lise dönemimde bana hem analık hem babalık yapmıştır adam. yemek, kalacak yer gibi her türü babacanlığı yaptı bana seviyorum seni salih abim.
liseli dönemlerimde annemle babam ayrıydı şuan da ayrılar gerçi fakat o zamanlar travma dönemindeydim. salih amca vardı tam iyilik kaynağı mahalle bakkalı tabirine uyar cinsten. bütün lise dönemimde bana hem analık hem babalık yapmıştır adam. yemek, kalacak yer gibi her türü babacanlığı yaptı bana seviyorum seni salih abim.
bizim maalenin iyilik kaynağı tonton amcamız olan mahalle bakkalımız, evime daha yakın bir süpermarket olsa da, bu adamın vefası bizim için her şeyden önemli, yeri geldi çikolata alacak paramız olmadı, tamam evladım sonra verirsin dedi, yeri geldi su alacak paramız olmadı sonra verirsin evladım dedi. yeri geldi alın bu gazozlar benden dedi koştu geldi. bayramda şekerimizi eksik etmedi.
böyle güzel insanalar sayesinde biz de iyilik kaynağı oluverdik.
eğer şimdi güzel bir insan olduysak bunun sebebi çocukluğumuzda yaşadığımız mahalle kültürüdür. şekerci dede, bizden üç kuruşun hesabını yapmayan bakkalımız, iyiliğimizin kaynağı olmuştur. günümüzde böyle güzel insan olduysak tek sebebi bu.
cino vardı. çocukluğumun vazgeçilmez abur cuburu. yoğun portakal tadı olan çikolatalı filan çok süper bişiydi belki hala vardır bilemiyorum. mahallemizde bulunan bakkal amcamın iyiliği, her gittiğimde benimle sohbet ederken 5-6 tane yememe sesini çıkartmayışında ki iyilik işlenmiştir gönlüme.
karşılıklı vefa borcumuzun olduğu kişilerdir. bizim mahalleye ilk market açıldığında gidip alışveriş yaptık babam sırf mahalle bakkalımızın önünden geçmemek için yolu uzatmıştı da uzatmıştı. görürse ayıp olacağını düşündü ki haklıydı. yıllarca kahrımızı çekmişti erol amcamız.
her mahallede olması gereken babacan adamdır. esnaftan önce insandır, 90 yılların mahalledeki en zengin adamlarından olmalarına rağmen bir gram kibir hissettirmezlerdi.
kesinlikle doğrudur. bununla alakalı bir anımı paylaşmak istiyorum.
ben daha 8 yaşında falandım işte, mahallemizde hayri amca vardı bakkalcı, rahmetli beni de çok severdi neyse. bir gün biz mahallede kavgaya tuttuştuk, nedeni de saçma sapan bir top kavgası işte ne olabilir. neyse ben hızımı alamadım o gazla çocuğun birinin kafasına taşı fırlattım. nasıl kan akıyor ama o ağlıyor ben ağlıyorum derken hayri amca geldi,hemen bizi hastaneye götürdü, çocuğa dikiş atıldı tabii. ama ben içsel anlamda çökmüştüm. anamdan babamdan yiyeceğim dayağama mı yanayım, çocuğun abileri beni gebertir ona mı üzeleyim, en önemlisi ya ölürse diye düşünmekten kendimi alıkoymaya mı çalışayım... hastanenin koridorunda oturdum, mal gibi beklemeye başladım. hayri amca usulca yanıma yaklaşıp saçımı okşadı ve bana "sende böyle olsun istemezdin evladım kendini suçlama siz kardeşsiniz cansınız aynı mahallenin çocuklarısınız ileride hep birbirinizi hatırlayacaksınız hadi git özür dile hem bak mühim bir şeyi de yok çok şükür" diyip cebinden 2 tane çikolata çıkartmıştı. o an anladım ki evet biz aynı mahallenin çocuklarıyız, aynı havayı soluyoruz, insanız, çocuğuz...
markette alışveriş yaparken suyu 5lt mi alalım 10lt mi alalım karkaşasını yaşadığımız esnada babamın dönüp onuda bakkaldan alalım oda kazansın emeği çoktur demesiyle iliklerime kadar iyilik dolduğum bakkalımız.
Bizim mahallede rahmetli Mağrup Amca vardı bakkalımız. 35 yaşıma geldim, ben hayatımda onun kadar mütevazi bir adam görmedim. Yıllarca işletti bizim mahalledeki bakkalı. Sonra sağlığı el vermediği için bıraktı. Ondan sonra aynı dükkanı bir kaç kişi daha bakkal olarak işletmeye çalıştı ama pek uzun ömürlü olmadılar. En nihayetinde mahalle bakkalı olmayı başaramadılar. Demek ki neymiş? Mahalle bakkalı olmak için bir mahallede bakkal açmak yeterli değilmiş. Bir de mahalle bakkallığının gerektirdiği vasıflara sahip olmak gerekirmiş.
Bu vesile ile Seksenler dizisinde mahallede Şimbil bakkalın sahibi olan Ayberk AtillaYı da rahmetle anıyorum.
böyle bir tane bakkal olurdu mahallede hepimiz ona giderdik, her şeyi bilirdi, muhtar kıvamında olurlardı genelde. hırsızlık mı oldu bunlar koşardı, biri mi hastalandı, cenaze, doğum, düğün, sünnet, bayram hep başı bunlar çekerdi. mahalleliği verdikleri manevi destek paha biçilemezdir.
apartman kapısından adımımı attığımda içeri girebildiğim kadar yakınlıkta olan, çevremde olan onca markete rağmen tek tercihim olan mahallede ne olup bittiğini ondan keyifle dinlediğim hatta bazenleri bozuk param olmadığında dolmuş paramı ondan aldığım temiz yüzlü şakacı bakkalımız dır. canımızdır.
mahallenizin neşesi olan, genelde mavi önlük giyen,kel, bıyıklı, hafif göbekli,güler yüzlü, hal hatır soran, 25 kuruş eksik diye olay çıkartmayan, babanlar nasıllar diye soran, uzun zamandır uğramadıysanız bir hastalık yoktur inşallah diyen, canın şeker çektiğinde al al bu da benden olsun diyen koca yürekli adamdır.
para üstünü gereksiz bozuk paralarla değil, sakız ile almayı bile özlediğim günlerin mimarıdır. kerem diye bakkalımız vardı. evet kerem. bakkala her girdiğimde şu diyalog geçerdi aramızda.
+ selamun aleyküm kerem abi.
- ooo hoşgeldin hallooviiiin dur seninle bir oyun oynayalım çok kolay.
+ tamam abi nedir ( her seferinde kanardım)
- sana bi soru sorucam bilirsen 1 kola bilemezsen 2 kola ısmarlayacaksın bana.
+ abi yeter ya kaç defa diyeceksin bunu.
bugün bi haber gördüm avm'ye kafa tutan 51 yıllık esnaf bakkal diye, görünce aklıma geldi duygulandım ne güzel oyun falan oynardık, maç yapardık bisiklet sürerdik sonra bakkala koşar meybuzumuzu yer, suyumuzu içer sonra oyuna tekrar dönerdik. ne günlerdi be. bakkalda paramız olsun olmasın hiç bizi yalnız bırakmazdı.