iyiler birine yardım ederken karşısındakinide öyle zanneder bilmez onun ne kadar zalim biri olduğunu iyi olan tüm saflığıyla olaya asılırken zalim olan onun arkasından kuyusunu kazmıştır bile işte bu yüzden iyiler hep kaybeder tabi bazı istisnalarda oluyor.
iyiler hep ezik olur ha her yerde bu aynıdır savaşlarda filmlerde warcraft III Frozen Throne'da bile team 2 alayına tek gidiyor.
ancak filmlerde ne olur olur iyiler kazanır karışık bir durum aslında.
fakat gerçek hayatta namusuyla şerefiyle yola devam edenler hep altta kalır ve ezilir bu karşın kin besleyenler,sahtecilik yapanlar,haksız kazanç elde edenler kral gibi yaşarlar.(fani hayatta)
neye göre iyi sorusunu akla getiren farazi kayıp hissi." ay dost kazığı yedim,insanları hep kendim gibi görüyorum,ne geldiyse başıma bu iyi niyetimden geldi vs vs.. " bir dolu ezik yakarış. sanki bu iyiler bir grup hani eşcinseller,kadınlar,erkekler,çocuklar gibi genellenmiş bir örgut ve bunlar hayatı boyunca iyiler olarak kalırlar. hala bu kadar basit cümleler kurup da hayatını kayıplarıyla yüzleşmekten ve ders almaktan çok, isyan edip iyi(!) kalmaya ve yine isyan etmeye iten abuk duyguyu benimsiyolar. isyan ediyorsan zaten iyi değilsindir ki ne büyük ironi.
saçma bir melankoli kalıbıdır. çok ciddi bir tanımla "salt saçmalık"...
iyiler, her şart altında ve mutlak surette "kaybetmeyenler" kapsamında ele alınır. "kazanmak" diyemem belki ama "kaybetmemek" bu noktada yerinde bir eylem sözcüğü sanıyorum ki. "iyilik" insanın doğasında tâ bu dünyaya geldiği anda varolandır. ve insan, hayatını yaşarken bir köşebaşında düşürür, bir yere koyar ve orada unutur iyiliği. yani iyilik, kaybedilebilen, yitebilen bir değerdir. en basit örnek de yeni doğmuş hiç bir çocuktan, en ufak bir kötülük görmez kimse(en azından kasıtlı olarak). kayıbın sahibi iyi olan değil, tabiatında var olan iyiliği, yitirmiş olandır.
e bir de alt mesajı "iyi olmamak gerek" şeklinde çıkartmak çok zor olmaz bu melankoli kuyusundan. elbette ki "yaşanmışlık" anlamında faklı anlamlar yüklemek mümkün ilgili kalıbımıza. ama bu da takdir edilir ki kişinin, doğrudan kendisini bağlayacak bir çıkarıma sebep olur. böyle bir durumda da "iyiler hep kaybeder" gibi "bütün iyileri" kapsayan genellemeler dışında aynaya bakmalı ve "ben, iyi olmamam gerektiği yerlerde de iyi olduğum için kaybettim" demeliyiz. ki bu da algı ve yorumlamayla alakalı bir yetidir. insan "iyi" olduğu kimseye karşı kendinden kaybettiği bir şeyler olduğuna inanıyorsa demek ki özünde "iyi" olamamıştır benim bakış açımdan baktığımda. zira "iyi" olmaktan yana bir karşılık beklediğimiz noktada çıkarcı bir kötülüğü yoldaş ediniyoruz kendimize. e dolayısıyla dünya varolalı iki kanlı olan "iyilik" ve "kötülük" de yanyana gelmeyeceğinden, iyilikten ayrılmış oluyoruz.
çünkü kazanmak için oturmazlar masaya.
iyilerin hırsları yoktur hayattan ve insanlardan önemli.
önemli olan yanıbaşındakine hayatı ve anlamını gülen yüzü ile yaşatmaktır.
kırılmaktan çok kırmaktan korkarlar çünkü.
hesapsızdırlar.
hesabını tutmadıkları dokunuşları, gülüşleri ve sevgileri kaybettirir onlara.
aslında kaybetmekten çok dokunabilmeyi, gülebilmeyi ve sevebilmeyi umursarlar.
o kadar ki kaybettiklerini dahi farketmezler.
iyiler, kaybettiklerine üzülmek yerine kazandıklarına sevinenlerdir.
iyiler, iyi olmalarını kayıpları olarak alacak hanesine yazmayanlardır.
hayata borçlu kalmak yerine, hayattan alacaklı olmayı tercih edenlerdir.
alacaklılarını değil de borçlularını ağırlarlar iyiler.
ve biraz daha borç vererek uğurlarlar.