çift kişilik yaşanmışlıklara inat ayaktaydı benliğin.
ve bana inat seviyorum seni.
bu yüreğimin bedenime karşı inattan doğmuş bir duygu değil. dedim sana,
senliğine, ben-senden öte bize,
bizi biz yapan günlere,
seninle beni karıştıran öpüşmelere...
ben seni beni sevmen umuduyla
veya başka bir çıkar güderek sevmedim.
sevdim sadece karın dibinden çıkan
ve soğuktan donmayı göze almış kardelen misali.
ve misalleri düşünmedim, özündeydi benliğim.
derin bakışlarındaki masumiyeti yüreğimin derinleştirmesini sevdim belki de.
belkiden öte sevdim ama, kesinliğinden emindim.
yalnızlığımdan daha çok sevdim seni,
sessizliğimden daha çok sevdim sesini.
herkesin bağrışmalarında sesini seçti kulaklarım, özledim.
özlem dediğim özlemekten öteydi seni.
hissetmekti iliğinde iliklerimi.
şehvetin tavan yaptığı,
gözlerimin seni aradığı bir yerdeydim.
elini uzattın kalk dercesine.
sana uydum kalktım, sarıldım bedenine.
bu kadar yumuşak olmamalıydı tenin,
beni kölen edercesine.
geçen yıllar yaşanmamış aslında sensiz.
sadece geçip gidivermiş.
binlerce yüzde seni aramışım.
aramaktan biçare olduğumu düşünmüşüm.
sen gelmişsin, çaresizliğe çare olmuşsun.
gözlerindeki derin bakış, kalbinin atışının sesini duymam,
o sessizlik ama birçok şeyin konuşulması.
tesadüf değilmiş, seni sevmem.
zaten tesadüflere inanmak yakışmazdı bize.
hayallerimiz vardı, çizerdik kaderimizi keyfimizce.
ve oynardık hayallerimizde.
güzellik kavramı değişti güzelliğinle.
gözüm güzel görmez oldu haricinde.
ve ihtiyaçlarım değişti, ihtiyacım oldun bazen.
özlemekti bunun adı, adı aynıydı.
adı aynıydı ama seni özlemek bile farklıydı.
farklıydı teninin kokusu.
dilerim gitmez burnumdan kokun,
gitmez gözümden hayalin,
ve bitmez hayatımız bitene dek özlemin.
iyi ki doğdun sevgilim,
iyi ki sevgilim oldun.
___
iyi ki küçük bir memur ailesinin büyük çocuğu olarak doğmuşum.
· iyi ki soba üstünde kestane pişiren, topluca hazırladıkları yaş tarhananın kokusunu pazar öğleden sonralarının sabun kokulu banyolarına karıştırmayı bilen annelerden birinin çocuğu olmuşum.
· iyi ki televizyonu tanımadan radyo başında haber saatini beklemiş, Kıbrıs karartmasında ailecek mum ışığında anlatılan öykülere gülen, sosyal bilgiler kitabından fırlamış ailelerden birinden gelmişim.
· iyi ki eski Kızılay binasını 29 Ekim törenlerinin coşkusu bozulmamış Ankara akşamlarında görebilmişim.
· iyi ki pazar günleri gidilen kır yemeklerinde kuru köfte ile böreği yumurta ile yemeyi bilmişim.
· iyi ki anamur muzunun kokusunu içime çekebilmiş, Van Gölü Ekspresi ile 4 günde uzak Hakkari'ye gidebilmişim.
· iyi ki boynuzlu da denen treleybüste EGO bileti katlayarak, "Bu bacak saklanacak ve vazifeli memurun her arayışında gösterilecektir" yazısına gülerek gerçek iki katlı Bahçelievler'de tur atmış, station dolmuşların camından alımlı hanımlara "Emek mi abla?" diye soran şoförlere şaşkınlıkla bakmışım.
· iyi ki metal polis arabaları kadar rulman tekerinden yapılma tornet de kullanmış, tel bükerek yapılan arabalarla eski zaman Formula 1 'lerine katılmışım.
· iyi ki ismail Dümbüllü'yü, Safiye Ayla'yı, Münir Nurettin'i, Bedia Muvahhif'i sahnede büyülenerek izlemiş, iyi ki tiyatro denince her zaman koşturarak gitmişim.
· iyi ki kitap kaplamayı, işe yaramayan cilt yapmayı, halı örmeyi öğreten el işi derslerinde hayal kurmuş, yakan top, kuyu oyunlarını play station 2'den yaratıcı bulmuşum.
· iyi ki anne baba ile Gülünüz Güldürünüz programında birlikte eğlenmiş, Sunullah Arısoy'un anlattığı siyah beyaz Rmeo-Juliet ve öteki klasikler için onlarla birlikte hüzün-lenmişim.
· iyi ki babamın güzel, sıcacık elini tutup üç saat boyunca yağmur altında Ulus meydanında 214 vekilde kalan Ka-raoğlan'ı "Halkçı Ecevit!" diye bağırarak beklemişim.
· iyi ki "kahrolsun Amerikan emperyalizmi" sözünün anlamını yıllar geçtikçe anlamış, "faşizme geçit yok" diye bağırırken "omuz omuza" durmanın gerektiğini zamanında kavramışım. iyi ki bayramları bayram gibi yaşayıp Atatürk şiirlerini yürekten ezberlemiş, ismet inönü'nün öldüğü gün saygı ile önünden geçerken gözyaşı dökebilmişim.
· iyi ki "Hotel Calfornia" ile dans etmiş, dual pikapta Fikret Kızılok, Cem Karaca, Selda, inti ilimani long playleri-ni cızırtılı olarak çalabilmişim.
· iyi ki ilk bira içtiğimde bu kapağın altındakileri bilmiş, yıllar sonra şarap sarhoşluklarına terfi edebilmişim.
· iyi ki hep yağmurda ıslanmış bütün kedi yavruları annemin çığlıklarına karşın evin halısında kurumuş,
· iyi ki at sevgisi kırat'a dönüşmeden huzur bulmuşum.
· iyi ki, Grease filmi saçlarına Love Story aşklarını eklemiş, iyi ki Endless Love filminde öpüştüğümüz kızlarla yıllar sonra bakışabilmişim.
· iyi ki "Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı"nı ortadireğe bakarak zamanında görmüş, yürümekle yollan aşındırırken aşınmadan da kalmaya çalışmışım,
· iyi ki sayın Cumhurbaşkanı Sezer'e ulaşmışım. iyi ki televizyonda bazı şeylere hayır diyebilmiş, dönek liberallerin, ABD yandaşı ya da kudurmuş AB hayalcilerinin kirlenmişliklerini, omurgasız şamar oğlanlarının rezilliklerini sezebilmişim.
· iyi ki Bush'a-bakan'a bushbakan demeyi her şeye karşın bilmişim; gözünü nursuzla namussuzla mücadeleden sakınmadan sözümü söyleyebilmişim.
· iyi ki kitap yazmaya da el atmış, söyletilmeyenler için yeni bir alan yaratmışım. iyi ki sizlerle ekrandan, sahneden sonra sayfalarda da buluşmuş, iyi ki yüzünüzü güldüreceğini umduğum şeyler bulmuşum.
· Iyı ki şu an ölecek olsam bile ıyı ki diyeceğim milyonlarca şey toplamışım. Tek "keşke"min ise bunları paylaşa-bilseydik demek olduğuna yürekten inanmışım.
Metin Uca - Yes Yerine Orrayt Demek Caiz'midir Hocam Kitabı
iYi Ki 143