Ömrümün en iğrenç 4 senesini geçirdim. Hocalarım ve okuldaki amipler...
Lise bittiğinde asla özlemem dedim ve iki sene oldu minicik bir özlem dahi yok.
Uzun yolculuklarda otobüslerde son moladan sonra gelen tuvalete gitme ihtiyacı ve daha yolun uzun olmasından mütevellit süren yolculuk kesinlikle. Muavin geçmiş olsun dediğinde hay ben böyle şehre deyip o şehrin ilk tuvaletini ziyaret etmek. Bu inanılmaz berbat hissi yazarken bile yaşadım.
Param iyi ki bitti ya oh dünya varmış keşke takas usulüne geri dönsek ya da ne bileyim bi tas çorba için yarım saat odun falan kırsak orta çağ Avrupa’sında yaşayıp da henüz doğmamış Protestanlığın ilk cigirtkanlarindan olmak isterdim zira 2000 ler hiç bana göre değil hancıı zaman geriye aksın.
Hayat olabilir. Keşke bitmese denilen ve iyi ki bitti denilen şeydir hayat. Gündelik telaşlardan, para pul derdinden, kapitalizm kölesi olmaktan, acıdan kurtuluş hayatta olmamaktır. Ancak özlenen sevdiklere çare yok. Dünya öyle bir yer ki burada işler hep yarım kalır. Sevdiklerim olmasaydı şüphesiz iyi ki bitti derdim.
Uzun boylu olmanın en büyük dezavantajlarından bir tanesi de perde takmaktır bana göre. Yıllarca bizim evin perdelerini taktım, zamanla akrabaların perdelerini de takmaya başladım. Yaklaşık 2 yıldır Bizim mahallenin perdelerini ben takıyorum. Komşunun çocuğunun boyu benim kadar ama kadıncağız o perdeyi benim takmamdan zevk alıyor. Mahalledekiler bana bakınca akıllarından sadece perde, korniş ve perde aksesuarları geçtiğini düşünüyorum. Bu objelerin dışında çağrıştırdığım hiçbir şey yok. Başka hiçbir özelliğim yok. Sanki beni gördüklerinde koşarak eve gidip perde yıkıyorlar gibi. Bu durumun diğer mahallelere yayılmasından çok korkuyorum. Sonra tüm ilçe, sonra tüm şehir. Bu hayatta işim sadece perde takmak olsun istemiyorum sözlük. Anlıyorsun değil mi?