Ahlaki açıdan bir eylemin niteliğini o eylemin sonucu değil o eylemin nedeni belirler dersek, amaç araçları da meşru kılar.
Daha büyük bir iyilik için kötülük yapmak görece iyi olmayı başaracak cesarete sahip olmaktır.
Ben buna katılmıyorum. Kötü bir adam masum bir kişinin arabasını gaspedip onu rehin alsa ve yanında getirdiği patlatma üzere kalabalıklar panayır alanına dalıp yüzlerce kişiyi öldürecek olsa siz de drone ile füze atarak teröristi ve dolayısıyla rehin alınan masum kişiyi öldürdüğünuzde iyi olmuyorsunuz.
şimdi size bi şeyler karalayacağım kafanız berraklaşacak:
iyi insan olmak ya da kötü insan olmak diye kesin kurallarla belirtilebilecek, sınırları çizilebilecek bir durum yoktur. iyilik-kötülük, doğru-yanlış, ahlaki yahut gayriahlaki gibi mefhumlar sizin topluma olan entegrenizle diğer bir deyişle toplum sözleşmesine ne kadar sadık kaldığınızla alakalıdır. bunu cebe koyduk mu? koyduk.
bu gibi olgular elbette sadece faydacı eksende açıklanamaz; insanın içerisinde der (eski) psikanalistler iki büyük dürtü yer kaplar: seks ve saldırganlık (şiddet) insan bu ikisinin dengesi kurma doğrultusunda medeniyetleri inşa etmeyi becermiştir işte bu iki dürtü tek başına yeterli midir? sevginin kaynağı nedir? vicdan ve iyiliğin kaynağı? işte insanda iki kutup: iyi ve kötü! peki insan neresinde bu kutupların. sorumuzun cevabı burada yatıyor: hiçbir yerinde!
insan ne tam manasıyla iyidir ne de tam manasıyla kötü olabilir. doğa'ya bakacak olursak canınız sıkılır ama olsun: doğa mücadele ve uyum sağlayabilme, savaş alanıdır. işte insan istediği kadar kravat takıp, beyaz gömlekler giysin, onun da kendine has "yaratmış olduğu" bir savaş alanı vardır. modern insanın savaşı diyebiliriz. insan hem iyidir hem kötü, hem iyi olana meyleder hem kötü olana burada sorulması gereken soru şu: hayatının ağır merkezi hangi tarafta? iyi-kötü-çirkin filmini hatırladınız mı? işte insan en genel biçimiyle o filmdeki gibi 3 karaktere bölünür; (filmden bağımsız yazıyorum kafanızda boş yere canlandırmayın) iyi olmak ne kadar zor ise gerçek manada kötü olmak da zordur, sizin kötü olarak nitelendirdiğiniz şeyler yahut kişiler kötü falan değil olsa olsa "çirkindirler" gerçek kötülüğü ortaya çıkarmak uzun çabalar isteyebilir. aslında biz yukarıda adlandırdığım gibi "iyi ve kötü"nün kıskacında değiliz sadece adlandırma problemi yaşıyoruz biz "çirkin, bayağı ve yüzeysel olan ile pratik fayda sağlayanın" arasında kalmışız. ne iyiyiz ne kötü olsa olsa ya çirkin ya da faydacıyız. ki faydacılık günümüzde iyiliğin yeni şeklidir.
iyi ve kötü eylemlerin yorumlanma biçimlerinden fazlası değildir, eylemlerimizin karşılığı ise çağa göre, coğrafyaya göre, anlayışa göre mutlak surette değişim gösterir. evrensel bir ahlak yasasından söz edebilir miyiz? 10 emir'deki "çalmayacaksın" emri evrensel midir? hadi evrensel olduğunu kabul edelim peki o zaman hırsız kötü müdür yoksa sadece kötü bir eylemde bulunmuş bir iyi de olabilir mi? banka soymak ile baklava çalmak arasındaki fark iyilik ile kötülük arasındaki fark kadar mıdır? sorular uzar gider mevzuyu toparlamam gerekirse: iyi olmaya çalışmak da kötü olmaya çalışmak da boş bir iştir ya iyi şeyler yaparsın ya da kötü ki ben her ikisini de yapabileceğimizi, yaptığımızı düşünüyorum ve şu soruya cevap bekliyorum: mutlak bir özgürlük durumunda iyi miyizdir kötü mü? bunun cevabı mümkün müdür?
Iyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır demiş Victor hugo. Buradan bakarsak iyi olmaya çalışmak zordur ama isa gibi diğer yanağımı demek pasif-ist olmak kolaycı bir tutum olabilir. Zor olan size tokat attiginda tokat atan kişinin suratını mı dagitmali yoksa ona sarılıp affetmeli mi buna karar vermektir.
iyilik yaptığını düşünmeden yaşamaktır. genellikle iyi bir insan doğayı hayvanları doğalında hayatla bağı olan her şeyi sever ve sahip çıkar. iyi insan olmak kötülük yapmamak demek değildir.