Tolstoy un kısa romanlarından biri. Menfaatin bittiği yerde manevi vahşetin başladığını bizlere gösteren mükemmel romanlar arasında. Kısaca; insana ne karısı, ne evlatları, ne makamı fayda vermez ölüm döşeğinde. ibretlik bir roman.
ölüm karşısındaki çaresizliğimizi ve yalnızlığımızı özetler gibi bu roman. her aklımıza geldiğinde ötelediğimiz düşünmek istemediğimiz o soğuk gerçeğin hikayesi.
... Zihninde uçuşan bu anıları, hastalığının nasıl başlayıp ilerlediğine ilişkin bir başka anı dizisi izliyordu. Zaman olarak ne kadar geriye giderse, anıları da o kadar canlı, güçlü oluyordu. Aslında geriye gittikçe hayatın içindeki iyiler de, hayatın kendisi de o kadar güzel, o kadar dolu dolu oluyor ve bunlar sürekli birbirine karışıyordu. ''Acıların zaman içinde gitgide artması gibi, hayat da bütün olarak hep daha kötüye gidiyor,'' diye düşünüyordu. Çok gerilerde, hayatının başlangıç dönemlerindeki aydınlık nokta gitgide kararıyor, zaman içinde artan bir hızla sürüyordu bu kararma. ''Ölüme olan uzaklığın karesiyle ters orantılı bir hızla,'' diye düşündü ve artan bir hızla aşağı düşen bir taş imgesi yüreğine saplanır gibi oldu. Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak demekti. ''işte ben de uçuyorum...''
Ölümün birey üzerindeki etkilerini, itiraf etmemiş olsak da içimizdeki gerçeklerle açığa çıkartan bir kitaptır ivan ilyiç'in ölümü. Bir hastalığı derste işlerken mesela insan, daima bu hastalığın kendisi dışındaki bir insanın başına geleceğini düşünür. Ölümü de öyle. Ölecek olma fikrinin ortaya çıkışındaki reddetişten başlayarak, ölüme kadar ki yolculuğu işlemiştir, Tolstoy.
"Gaius bir insandır. insanlar ölümlü olduklarına göre Gaius da ölümlüdür" deniyordu.
ivan ilyiç bu örneği bütün ömrünce yalnız Gaius'a uygulamayı doğru buluyordu. Kendisine asla değil... Orada Gaius, sıradan bir insan olduğu için bu hüküm doğruydu. Ama ivan ilyiç Gaius olmadığı gibi sıradan bir insan da değildi. O, öteden beri bambaşka, herkesten apayrı bir varlıktı. O, vaktiyle annesi ve babasıyla, Mitya ve Volodya kardeşleriyle, oyuncaklarıyla, arabacıyla, dadısıyla; sonra da Katenka ile geçen çocukluğunu, delikanlılığını, gençliğini; sevinçleriyle, kederleriyle, heyecanlarıyla anan Vanya idi.
Gaius, Vanya'nın o kadar sevdiği çizgili lâstik topun kokusunu bilir miydi? Gaius onun gibi annesinin elini öper miydi? Annesinin ipek elbisesi Gaius için böyle tatlı hışırdar mıydı? Pravovedeniye okulunda börek yüzünden baş kaldıran Gaius muydu? Aşk duygularını hisseden Gaius muydu? Gaius onun gibi duruşma idare edebilir miydi?
Gaius gerçekten ölümlüdür, onun ölmesi kabul edilebilir. Ama ben, Vanya, ivan ilyiç, ben başkayım... Bütün duygularımla, düşüncelerimle başkayım! Ölüme zorla götürülmeme imkân yok. Çok feci bir şey olurdu bu!
ivan ilyiç böyle düşünüyordu: "Benim de Gaius gibi ölmem gerekseydi, bunu önceden bilecektim. içim söylerdi bunu... Ama hiç de öyle olmadı. Ben de, bütün arkadaşlarım da, hepimiz, bunun, Gaius'daki gibi olmayacağını anlıyorduk. Oysaki şimdi böyle bir şey... yo, mümkün değil! Mümkün değil ama oldu işte. Neden bu? Nasıl anlamalı bunu?.."
Kitap, Yalnızlığın son deminde yorgun bir adamın, ölümü kabullenemeyişi ve gerçeğin tam olarak zorla kabullendirişi arasında sonsuzluk evrenine merhaba diyen ivan ilyiç'in ölüme karşı ilk hissiyatına ve tesirine yer veriyor. Bir çırpıda bitirilebilecek 85 sayfalık bir roman. Tavsiye edilir.
ivan ilyiç'in körbağırsak ve böbrek hastalıkları,günümüzün tümör-kanser hastalıklarına benzer acılar ve ilerlemeler göstermektedir.fiziki olarak düşüşü,bu düşüşün getirdiği ruhsal yaralar,çevresindekilerin ne yapacağını bilmez ve bazen sorumsuz tavırları,hepsinden önemlisi de sonucu kesin olan hastalığı yaşamanın acısı.
çaresizliği ve en büyük çaresizlik olan ölümü beklemeyi anlatan,güzel bir tolstoy eseri.
Çizgi film karakterlerinin yüzünde oluşan bir yeşil vardır kusmak üzere olduklarında belirir.Evet hep o yeşil kafamda beliriveriyor bu roman aklıma gelince.çünkü kanserini yanlızlığını sanki o renk anlatıyor.
--spoiler--
Gaius bir insandır. insanlar ölümlü olduklarına göre Gaius da ölümlüdür.
--spoiler--
uçurumun kıyısında iç hesaplaşma demişler kitap için çok da haklılar. Kitabın arka kapağında ise şöyle der:
kendi zümresinin dar sınırları içinde, gerçek hayatı yaşadığı sanısıyla sürüklenip giden ivan ilyiç, görünürdeki gibi mutlu, pürüzsüz yaşantının düzenini bozan beklenmedik bir ziyaretçiyle sarsılır: Kapıyı çalan ölümdür. Ona hayatı üzerinde düşünme fırsatı vermek ister gibi, dünyasından adım adım alır ölümün eli.