yalan olsa nolur mektubu.
ayşe arman kendisi yazmışsa da inandırıcılığa yaklaşmış mı, evet. bu durum bize olağan bir olay gibi geliyorsa ortada buna benzer durumlar vardır, yaşanmıştır.
yollayan kişi salladıysa da yine aynı durum geçerli. burada rahatsız eden gerçek olduğu iddiası. kendi kafasından uydurup yazdığını, benzer bir olaydan esinlendiğini söyleseydi bu kadar bahsedilmeyecekti. reklamsa reklam, buradan da görülüyor ki yazının bilmemkaç katı kadar yorum alabilmeyi başardı.
Bir köşe yazarının normal şartlar altında yazacak bir şeyler bulamama gibi bir sıkıntısı olmaması gerekir. Çünkü; üzerinde yazacak konu sıkıntıları yoktur. Herhangi bir politik gelişmeden tutun da şahıslara kadar çok geniş bir yazın yelpazeleri vardır. Fakat gazeteciliğin temeli olan eleştiri unsurunun yok edildiği ortamlarda gelecek endişesi taşıyan bir gazetecilik anlayışı üretken olamaz. Üretken olmak için kafanızın sürekli kaygılarla dolu olmaması gerekir. Bir meslektaşınızın sadece mesleğini hakkıyla yaptığı için boş yere aylarca hapis yattığına tanık olduğunuzu düşünün, siz rahat olabilir misiniz ? Mesleğinin hakkını veren Uğur Mumcu tarzı bir gazeteciyseniz suikastler kapınızda nöbet tutuyordur. Uğur Ağabeyin deyimiyle kelepçeler, zindanlar hepsi sizin içindir. Fakat çark kimin tarafına dönüyorsa oraya yazan bir köşe yazarının endişe edecek bir şeyleri olmaması gayet tabidir. Ayşe Arman'da orta yolcu bir gazetenin tasasız köşe yazarlarındandır. Kimin devirde kimin borusu daha kuvvetli öterse onu sipariş eder yazılarıyla... Ama şimdi Ayşe Arman ablamızın kelepçe endişesi yok diye dertsiz sanmayalım dostlar. Onun da kendi çapında dertleri vardır elbet. Mesela yalakalık dediğimiz şey bir sanattır aslında herkes kıvıramaz. Yetenek ister, yağlama, yıkama, cilalama ister. Zordur zor olmasına ama çok verimli bir üründür bu yalakalık. Ama gel gelelim nadas ihtiyacı duyar . 1-2 sene işleyemezsiniz toprağı. O boşlukta ne yaparsın ekmek parası der başka işler peşine düşersin. Pazarcılık , balıkçılık gibi... Ayşe Arman'ın yalakalık tarlalarının dinlenmesi gerekmiştir anlayacağınız, o da kendini balıkçılığa vurmuştur. Fakat ne yazık ki onu da becerememekte sazan avlarken oltaya takılmaktadır.
ayşe arman'ın cevabını okumadığım, ama mektubun neredeyse tamamına yakınını bizzat yaşadığım için hiçte hafife almadığım mektup. sevmiyorum ayşe'yi ama tamamen farklı nedenlerden dolayı. şöyle bir gerçek varki, zeynep'in yazdığı olayı yaşamayan bilemez.
yeni farkettiğim mektup. ayşe reyiz, baştan sona tüm metni yazmış bize iteliyor okur mektubu diye. o değil ayşe arman'nı kızı ile diyaloğu gözlerimi doldurdu. birlikte yaşamanın ön koşulu aşık olmak, evlenmenin koşulu hatun kişinin karnına çocuk! girmesi.
"alya geçenlerde, anne, aşık olunca evleniliyor, öyle değil mi? diye sordu, yoo dedim, aşık olunca birlikte yaşıyorsun. biz babayla sen benim karnımın içine girince evlendik. sen de sevgilinle önce aynı evde yaşarsın, duruma bir bakarsın..."
oha, mideler ne ara bu kadar genişledi? zinayı daha ne kadar meşrulaştıracaksınız merak ediyorum.
(bkz: yalancının anasını eşşekler siksinmi ayşe) yok yok sana bu yazı için para veren zihniyetin ta amına koyayım. senin hayal dünyan bu kadar sığmı, hiçmi kitap okumuyorsun,sinemaya gitmiyorsun, gezmiyorsun. bu mu o küçük beyninin ürettiği, ertoş kadarmı hayal gücün?
inansak mı napsak? daha önce de gördük gündem yaratmak için o hafta ki köşesi boş kaldığı için çeşitli oyunlar yapan yazarlar. ayşe arman bu güvenmem açıkcası. ama öyle olsa bile üzerinde durup düşündüren konudur. ki amacı da budur tahminen. konu üzerinde durulsun tartışılsın, kültür farklılıkları falan filan. öyle olsa nolurdu diye insan sormadan edemiyor kendine.
--spoiler--
Bu vakte kadar çevresinde çok kız olmuş, ama sanırım güzelliğime ve bakire oluşuma kapılıp, benimle evlenmek istiyor.
--spoiler--
bakire oluşuna kapılmak nedir lan. hangi aklı yerinde bi insan sırf bakire diye kendisiyle tamamen zıt görüşte biriyle evlenmek ister ayrıca kesinlikle yürümeyecek bir beraberlik anlatılmış burda muhtemeln ayşe armanın kendi kendine yazdığı bir mektup. kız bildiğin çıpalk gezen kızlardan ama nasıl oluyo o yaşına kadar bakire. oğlan da yazılanlara göre gayet muhafazakar biri ama nasıl olduysa kızn bakireliğine kapılıp onunla evlenmek istiyor. hey bakirelik sen nelere kadirsin demek istiyorum.
`------------Yazıdan notlara ilişkin eleştiriler.-------
*babası gibi fethullah gülen'in okullarında mı büyüyecek, yoksa dedesi gibi atatürk hayranı mı olacak?
fetullah gülan okullarında büyüyen birisi atatürk hayranı olamıyor mu ?
*bugün de laik-anti laik aşklar, sevdalar var.
o aşkları o sevdaları bir biz göremiyoruz. veya siz uzayda yaşıyorsunuz.
*aşık olunca birlikte yaşıyorsun. biz babayla sen benim karnımın içine girince evlendik. sen de sevgilinle önce aynı evde yaşarsın, duruma bir bakarsın...
yani zina yaptınız. bunu da ayan beyan yazabiliyorsun. zinayı suç kapsamından çıkaran ak parti hükümetini Allaha havale ediyorum artık.
bu yazıyı okuyan yüzlerce genç kız zinaya özenmeyecek mi ? bu nasıl bir aymazlık utanmazlık edepsizliktir.
*fethullahçı biriyle evlenmeye kalkarsa -itiraf ediyorum- daha da çok üzülürüm ama yine yapacak bir şey yok, hayat onun hayatı...
*bana, tesettürlü biriyle dünür' olamazmışım gibi geliyor, kim bilir belki de yanılıyorumdur.
insanları ne hakla fetullahçı, tesettürlü, türbanlı, karşı mahalleli, bizim mahalleli olarak ayırabiliyorsunuz.
nasıl rahatça böyle fişleyebiliyorsunuz. yıllarca ayrımcılık çıkarılıyor diye ağlayan sizler bu gün nasıl bu ayrımcılığa çanak tutuyorsunuz.