Yıllar sonra girdiğim entry nin mobbing başlığı altında olması çok canımı yaktı sözlük isterdim ki daha mutlu ve umutlu konularala yazılarla geleyim ama... Hiç bir anlami yok
gece gece kudurmuş insanların başka amaçla açılan başlıkları kullanması. keşke dizden yukarısını atsaymışsın devamında toynak gelecek gibi hissettirdi.
Aldatmanın ve aldatılmanın insan psikolojisi üstündeki meşakkatini ve itiraflar derinleştikçe de yaşanılan hüzünle harmanlı rahatlama hissini anlatan zeki demirkubuz filmi.
Mazlum ve zalim rolünün tek bir karakterde toplanmasını sevdim, hiçbir olayın göründüğü gibi olmadığını göstermesini de.
"Sen de çok acı çekiyorsun. Acı çekmek bir şey değil ama, neyin acısını çektiğini bilmemek kahrediyor insanı. için için çürüyorum. Korku içinde, şüphe içinde ölüyorum. Ruhumu kemiriyor bu. Artık dayanılır gibi değil."
https://m.youtube.com/watch?v=wGJ8ixlfKUs
Hic sevmedigim halde bir pazar sabahı gene buna denk geldim ve itiraf etmek istediğim asil şey ise hic sevmedigim halde dinledim. Keşke burada olsaydın ben her pazar senin için avril dinlerdim. Arada uğruyor musun yanıma cok merak ediyorum...
Eski püskü penceremin çerçevelerinden içeri sizan soğuk kulağıma neler fısıldıyor bilsen.
Beni bu güzel şarkılarla tanıştırdığın için müteşekkirim, senin adına oynatma listesi hazirladim ve ne zaman seni düşünsem direk o listeden bir parça acıyorum.
"Maya the bee" Kahretsin keşke nikimi senin için maya the bee yapsaydim. Aslinda hic bencil değilimdir seninle birlikte olamasakta anilarimiz icin bunu yapabilirdim. Belkide kendime acı çektirmek istememiş olabilirim. Artik genel olarak standart seviyede kararlarımi düşünmeden refleksiv olarak veriyorum o anlardan birisi olmali.
Seni birakmamaliydim hatali olduğumu fark ettim ama o sözler ağzımdan çıkmıştı bir kere. Umarim bir gün bunun farkina varirsin. Hayatımda gördüğüm en güzel kadindin, gülüşün kalem firlatisin, omuzuma vuruşun, gözlerinin dolmasi ve göğsümde ağlaman hıçkıra hıçkıra ağlaman bile güzeldi.
dünyaya pozitif bir katkım oldumu bilemem. olduysa bile farkında değilim. ne elden düşürülmeden okunan bir kitabım, ne şahane denilerek millyarlara el değiştiren bir resmim, ne sevgiliye okunan bir şiirim, nede dile pelesenk olmuş bir şarkım var. ancak henüz hayattayım ve herşeyi başarabilme umudum var.
14.20 istanbuldan eskişehire giden kamilkoçun otobüsündeki 36 numaralı yolcu. Allah affetsin çok baktım sana çünkü çok güzelsin. Buda burda kalsın ulaştırın bunu. Tarih 13.10.2019.
can sıkıntısından yazmaya karar verdim. Ama şimdiden pişmanım amk.
Amaçsızlık genel tema. "tam buldum, amacım şu" diyorum, geliyor "koy amına eninde sonunda zaten sıkıcı hayata döneceksin" düşüncesi. yani tamamıyla nihilizmin vücut bulmuş haliyim.
"bunu olumlu yöne kullanabilirsin" diyorum ama nihilizm işte amınakoyim neyini olumlayayım.
acaba "kendini gerçekleştirme" olayına vakıf oldum da benim mi haberim yok.
hay s*k*m uyumaya gidiyorum ben.
ilk defa bir bodrum katı ya da gecekondu gibi bir izbede geçmeyen zeki demirkubuz filmi, eninde sonunda o üstlerinde eğreti duran üst orta sınıf kimliğini bırakıp (ya da o kimlik içlerinde patlayıp) gecekonduya geri dönüyorlar o ayrı.
Sene 2007-2008 falan. O zamanlar büyük bir LeMan dergisi hayranıyım.
Bilenler bilir, derginin o dönemde bulmaca bölümü vardı. Doğru cevapları gönderenlere çeşitli hediyeler gönderiyorlardı.
Ben de doğru cevapları gönderip t-shirt hediyesi kazanmıştım.
Nasıl mutluyum nasıl mutluyum.
Üzerinde (bkz: kunteper canavarı) resmi olan bir t-shirt.
O coşkuyla ben t-shirtü giyip çarşı çarşı gezdim.
Efendim ben onu o zamanlar canavarın kuyruğu sanıyordum.
Ama ben bir adet malafat resmi ile bir fiil yaz sıcağında aylarca gezmişimdir.
Bu da böyle bir anımdır.
Ama düşünüp düşünüp utanırım şimdilerde.
Aha da bu da t-shirt
Şimdilerde yazın gelmesiyle tekrar ortaya çıkmıştır hergele.