Eski bi arkadaşım var çocukluktan sayılır.onu bazen çok özlüyorum aramak istiyorum elim gitmiyo.ikimizde değiştik ama eski günlere dönmek isterdim.Bu kadar sıradanlaşmayı hiç istemezdim
Hep doktor olmak istedim. Olamadım sözlük. lisedeki aşk hikayesi hayatımı söndürdü. Güzel ve zeki bir kıza basamak oldum. o yükseldi ben ezildim. evet, lise hayatımın özeti budur.
şimdi ise veteriner fakültesinde okuyorum. evet, tıpla dersleri aynı diye bu fakülte ile avunuyorum. sevmez miyim? çok seviyorum bu bölümü. Ben de bir hekim olacağım. ama çevremdekilere göre inek doğurtucu bir baytar.
keşke bilseler sözlük. veteriner hekimliğin de bir tıp mesleği olduğunu, bizim de onlarca hayvanın anatomi ve fizyolojisini öğrenip onları ilaç ve cerrahi yoluyla muayene ettiğimizi, 5 sene boyunca köpek türlerinin isimlerini ve yalnızca inek doğurtmayı öğrenmediğimizi bilmelerini isterdim.
bazen keşke bir sene daha hazırlanıp tıpa girmeyi deneseydim diyorum. gittiğim lise de yüksek puanlı bir okuldu. yapamadım işte. ergenliğin, aşkın ve hayat felsefesi arayışının doruk noktasında iken derslerime nasıl odaklanabilirdim ki...
şimdi görüyorum. tıpta okuyan arkadaşlarım ve tanıdıklarım var. hakkını vermiyorlar fakültenin. ilgisizce okuyorlar çoğu. zamanında hayvan gibi çalışıp ot gibi yatmaya gidiyor bazıları. lütfen. bunu okuyun ve ne kadar çok sizin yerinizde olmak isteyen beni hatırlayın. hasta size geldiğinde minoset yazıp yollamayın, ezbere hekimlik yapmayın. yorum yapın, düşünün, fizyolojinin zevkini çıkarın ve teşhisi koymanın heyecanını yaşayın.
lütfen. lisedeyseniz aşık olmayın. olsanız bile unutmaya çalışın. unutamıyorsanız ve yakışıklı iseniz kendinizi ilgi çekmeyecek bir hale sokun. lütfen. hayallerinizi benim gibi hiçler uğruna yok etmeyin. değmez bir kıza. şair olduk da ne oldu? ilerde sayfalarca, defterlerce yazdığım şiirleri ve denemeleri okurum. hüzünlenip hatıralarımı tazelerim. ama doktor olamadım ki.
itiraf ediyorum, cok yoruluyorum; bir yandan is gorusmeleri bir yandan universite dersleri diger yandan yuksek lisans basvuru sureci, yeni yurda alisma derken gunler nasil geciyor anlamiyorum. Zaman avucumdaki kum gibi tutamiyorum akip gidiyor ve ben zamana yetisememekten Ani yasayamamaktan korkuyorum... tabi bir de burs mulakati var 1 hafta sonra... diger yandan içimde garip ama guzel bir his de var: Umut gibi, sevgi gibi... umit ediyorum sozluk! korkmuyorum! (Korkmayacagim da) Biliyorum ki iyi seyler zaman aliyor ve bir yerlere ulasabilmek cok caba gerektiriyor; nihayetinde adim adim cikman gerekiyor, yuruyen merdiven luksun yok. Ve Ben elimden geleni yapmaya calisiyorum sadece. inaniyorum sozluk! Ya olacak, ya olacak!
insanlar beni sevmesin diye uğraşıyorum.
yok yok, öyle değil. aslında sevilmek güzel bir duygu. anlatmaya çalıştığım sadece bir tık fazlası. sokaktaki adamın veya her gün sigara aldığım büfedeki kadının beni ne kadar sevebileceğini düşünün. bana bu yetiyor. fazlası olduğu zaman bilmem neden, sırtıma sanki bir yük biniyor. sürekli onu mutlu etmem gerekiyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. sevmek güzel de sevilmek zor. çok zor. ben yapamıyorum. insanlarla anlaşma ve muhabbet kurma konusunda nedensizce aşırı iyiyim. bu da bir müddet sonra sıkı fıkı hale gelmeye sebep oluyor. olaylar ilerleyince de bilerek ve isteyerek yine başa dönüyorum. Kişiyi kendimden soğutmaya çabalıyorum.
bazen düşünüyorum, acaba böyle düşünen, benden başka kafası kalın birisi daha var mıdır?