sakat şeydir azizim sonu yoktur ucu bucağı görünmez çabuk yorar insanı arkana bir dönersin karşı kıyı görünmez olur. sonu her zaman pişmanlık ve keşkedir. bile bile ateşe gitmektir şimdi bile bile gidersen o tarafta içinden çıkamayacağımız şeydir. gel geri dön kurtar götü hayat güzel bu entryi okuyorsan pek çok insana göre şanslısın bir bilgisayarın veya internet kafeye oturabilecek kadar paran var bak ben bunları hesabının parasını ödemiş erken kalkmış birinin makinasından yazıyorum.
-tamam hilmi abi kalkıyorum aq herif bırakmış işte ya oynasaydık..?
--spoiler--
her gün isyanım var benim kadere
ne öldürdü ne güldürdü bir kere
cehennem dertleri var cennetimde
ben yaşarken ruhum öldü içimde.
--spoiler--
bu sözler geliyordu. fakat sonra:
--spoiler--
benim bu derdim
ne yağan yağmurda ne yalancı son baharda
ne bomboş sokaklarda
kırılmış her yanım
kaybolur zamanda saçların
gözlerim sokaklarda
sebebi isyan aşkım
içim yanar içim kanarda
isyan
geriye bir avuç yalan
beni bu derde sen attında gittin ya kafam hep duman.
--spoiler--
halil sezai paracıkoğlunun enfes şarkısının ismidir. herif öyle bir söylüyor ki, yak bir sigara, al eline rakını.. ağlayarak, zırlayarak dinle. o derece. öldüm, geberdim, hala dinliyorum. yok böyle bir ses, böyle bir şarkı.
ve evli bir çiftin yanında bekar olmaktan memnun olmayan bir erkek isyanı, bu kadar hayata dair ve bu kadar sivri uçlu olabilir:
"bir kadının ne olduğunu anlayanlar için asıl zavallı, erkeklerdir. kadın olmayınca bir erkek hayatının ne verimsiz, ne yağmursuz, ne çorak siyah bir çöl olduğuunu bir bilseniz...
bunu çok erkeklerde bilir de sonra unuturlar... bir kadının bir erkek hayatına sade varlığı ile nasıl şiir ve körpelik verdiğini, ruhu bertaraf etsek bile yalnız vücut için de nasıl büyük bir koruyucu olduğunu bilseniz... demin bana buradaki hayatınızdan söz ediyordunuz; siz her saati geçirmek için saadetler, eğlenceler buluşunuzu anlatırken ben yirmi dört saatlik yaşamımın nasıl bir cehennem saati gibi sonsuz, sürüklenmez bir yaşam olduğunu düşünüyordum. sadece söyleyeyim ki, ölecek derecede bunalıyorum.
...bilmezsiniz, beyoğlu hayatının üstelik eğlenilecek mevsimde bile nasıl bunaltıcı, beyin ezici bir durumu vardır. önce bin renkli bir yaşam görünür, hiç birine benzemez yüzleri var gibi gelir; fakat o kadar tek renk, aman yarabbim o kadar tek renktir, görülen yüzler o kadar, sürekli aynidir ki...
mahremiyetsiz, samimiyetsiz, gösterişli bir taklitten, soğuk sarı bir taklitten ibaret bir haayat... her görüştüğünle müthiş bir rekabet, bir mücadele, bir düşmanlık...
hiçbir el sıkmazsın ki, mümkün olsa seni bir çukura itmeyeceğine emin olasın;
hiçbir ses işitmezsin ki, senin arkandan en hain, en haksız bir alayda, bir kötülemede buulunmayacağına emin olasın..."
~
mehmet rauf , eylül~