halil sezai paracıkoğlunun enfes şarkısının ismidir. herif öyle bir söylüyor ki, yak bir sigara, al eline rakını.. ağlayarak, zırlayarak dinle. o derece. öldüm, geberdim, hala dinliyorum. yok böyle bir ses, böyle bir şarkı.
--spoiler--
her gün isyanım var benim kadere
ne öldürdü ne güldürdü bir kere
cehennem dertleri var cennetimde
ben yaşarken ruhum öldü içimde.
--spoiler--
bu sözler geliyordu. fakat sonra:
--spoiler--
benim bu derdim
ne yağan yağmurda ne yalancı son baharda
ne bomboş sokaklarda
kırılmış her yanım
kaybolur zamanda saçların
gözlerim sokaklarda
sebebi isyan aşkım
içim yanar içim kanarda
isyan
geriye bir avuç yalan
beni bu derde sen attında gittin ya kafam hep duman.
--spoiler--
bir çığlıktır bu,
sesin kısılıncaya dek...
avazın çıktığı kadar,
meydanlarda slogan atmak..
bir öfkedir bu,
elinde tuttuğun kızıl renkli bir bayrak...
kavgadır bu,
yürümek yoksulluğunda yalın ayak...
avuçların kanasada,
zincirlerini koparmak,
canının yanmasına inat...
aşktır bu,
yarısı hiç kullanılmadan
geri iade edilen bir hayat...
sevmektir bu,
sözün bitsede,
vaat edilene inanmak...
öpmektir bu,
güzel sevgilinin hayaliyle uyanmak...
ayrılıktır,
uzun zamanlar ardından
kavuşmak...
kazanmak,
bir çok insan tarafından inanılmayacak kadar
büyük bir yenilgidir,
izleri bedeninden
yıllar geçse çıkmayacak
bir işkence sonrası
damarlarında elektrik kıvılcımlarıyla susmak...
ağlamaktır belki de
gülmek,
tek başınaysa eğer
çılgın topluluklar tarafından kınanmak..
utanmak
yetmiyor diye zenginliği ruhunun
içindeki çocukluğu paylastıramamak...
özgürlük
populüst rejimlerin tutsaklığından kurtulup
ucuz söylemlere kanmamak...
kırılsada kolun,
o elindeki pankartı bırakmamak...
eşkiyalıktır bu,
çıktığın dağdan inmemek için
yüce devletline başkaldırmak...
ölmektir belki de,
kırmızı saçlı bir güzele
kullanılmamş bir hayal sunmak...
yaşamaktır en adice,
birşey olmamış gibi
her sabah uyanmak...
kınından yeni çekilmiş bir bıçak
sanki hiçbir tene değmeyecekmiş gibi
korkakça havada savrulmak...
akıldan çıkmış yeni bir söz,
sanki sevgilin tarafından duyulsada
anlaşılmayacak....
kasvettir ilkbaharın ortasında
ayrılık
ukalaca bir tavırla
tarihteki yerini alacak...
kavgadır bu,
uğrunda harcanacak bir can
ya ülkemin ya senin
dizlerine kapanıp
öfkesinden boşalıp dolu dizgin
ilk defa tutulmuş gibi bir kız çocuguna
salya sümük ağlayacak...
aşktır bu,
senden başka hicbir kadın için
bu kadar dolu yazılamayacak...
bu dizeleri döken eline koluna, kalemine, yüreğine sağlık...
"malcolm x 'bir taş at, bir taş daha at/bir şiir ateşle./bir yumruk yükselt./sesini yükselt.' diyordu, içerden babam ise 'bir çay koy, bir çay daha koy, şu sigarayı yak, ağzıma koy' diyordu. çayın karpuzun olduğu yerde isyan olmuyordu."
umut sarıkaya, "benim de söyleyeceklerim var" , uykusuz sayı:24
isyan değil nisyan şarkısıdır. Dikkat edersen kendide zaten nisyeaaaaaan var diyor. Ama gel gör ki denyo grafiker şimdi bunu kimse anlamaz diye albüm kapağına isyan yazmış. Hem mahkemelikler zaten bu konudan dolayı.
arzunun bittiği yerde nefret başlar
nefret bu et yığınını diri tutar
nefret kaldığı yeri daima hatırlar
nefret aşkla başlar
nefret kanı hep yedeğinde saklar
nefret ya resulallah bana çoğalan bir nefret medet
insan
kendi hevesiyle olur
ve kendi esamisiyle
isyan
tanrım yedi katında çanlar çalsın
kulaklarımdan kanlar çınlasın
arzumu bıraktım cümle mahlûkat bana hırsla baksın
isyan
tanrım nefretimi daim kıl öfkemi kesin
gözlerimden cerahat aksın
dirimden kalktım kendimi çöle bırakma sırasındayım
isyan
tanrım beni acıyla ıslah et tutku sesimi kessin
ağzımdan tükürükler saçılsın
yalnız kaldım bedenimi sevme rızasındayım
ırzına geçerken toprağın
dört yanda çınlayan müziği tanımıyorum
bu kalabalıktan şiddetle nefret ediyorum
kitapları kapattım artık okunacak tek cümleye inanmıyorum
yalanlardan yüzlerden bedenlerden aşktan ve arzudan
ve ölümüne denilen sevdalardan
mektuplardan fotoğraflardan gözyaşlarından ve anılardan
birlikte biriktirdiğimiz hatıralardan
bu sürekli siyah giyen kalabalıktan
bu çirkin ırkımdan
bu yazmaktan ve okumaktan nasibini alamamış insan müsveddelerinden
bu kara kuru adamlardan
bu acıyla büyüyen zavallı gürûhtan
adınla başladım sana sığındım koru ve kolla beni
amin.
isyan ii
insan
kendi bedeniyle sevişir
ve kendi eliyle
haz acıyla yürür
ve kan gözü kışkırtır
herkes önce karşısındaki arzunun çırağıdır
varlık sorunu vardır ve özgüven meselesi asıldır
yalan aşkla seviştiğimiz yalandır
çünkü arzu da beden de birinin içine girmek de hayvancadır
insan
kendi sevmiyorsa eğer sevilir
ve kendi istemiyorsa
isyan
sen gidersen bu şehir yanar ben batarım dediğimiz bütün aşklar
biraz kan biraz talan biraz tüy ve çokca da yalandır
geriye deliler gibi sikiştiğimiz çığlık çığlığa geceler kalır
isyan
bu masaldan bu oyundan bu candan ve canandan
tanrım beni uzak tut beni yoklukla arındır
varmadım secdeye tanımam ezanını bilmedim imanını
isyan
tanrım bu lanet eziklerden koru beni
dünya malına meyl eyledim beni sonsuz varlıkla armağanlandır
şarabını içtim toprağını bildim değiştim bakışımı
regl dolu bir kadından bana o pis kan bulaştı
çıktığımda içinden gördüğüm bir muamma bir telaş
kuru kanla çevrilmiş kıpkırmızı bir asaydı
koktum tanrım bağışla beni korktum
uzun uzak yolculuklarda bu şehrin ara sokaklarında
gözlerini hınç ve hırs bürümüş insanlardan korktum
tahrik dolu şiddetten bir insanı toprağa gömmekten
kemiksiz esnek ve ıslak bir dilden
bu ufak hesaplardan
bu biraz içince adam olanlardan
bu sahte duyarlıktan bu iğdiş edilmiş hayattan
bu sadece güdüleriyle yaşayanlardan
bu bütün değerlerin birer birer içini boşaltanlardan
adınla başladım sana sığındım koru ve kolla beni
amin.
isyan iii
insan
kendi yoluna yolcudur
ve kendi ruhuna
hayat dediğimiz şey düz bir yoldur ve nihayet kocaman bir oyundur
ve insan etiyle doyan bu oyunun kuralları karanlık kamuda koyulur
yalnızdır herkes kan bağı bir karabasandır
aşk olsa olsa bir sanrı dostluk da arkadaşlık da zamana karşı bir rüyâ
sonuçta beden sancılarıyla tek başınadır yol uzun oyun zor kuralları katıdır
yalan kahkahalar masal neşe sanal ömürboyu mutluluk küllîyen yalandır
insan
itaat eden bir hayvandır
ve güç dengesi asıldır
isyan
tanrım sildim buğuyu terkettim arzuyu sardım yarama ağuyu
tanıdım ve seyrelttim heyecanı ve bu komik oyunu
herşey sahte dostluk bahane bu amaçsız gürûhu
isyan
tanrım kendisine benzemeyenleri yok sayıp mütemâdiyen aşağılayanları
kurallarıyla üstümüze oturan bilerek isteyerek kıyımları
başkasının yalnızlığı ve mutsuzluğuyla mutlak doyuma ulaşanları
isyan
tanrım güdüleriyle yaşayıp kraldan daha çok kralcı olanları
güce tapıp cüssenin karşısında el pençe divân duranları
uzak tut benden gör beni bil bu inançsız takâtsiz halsiz adamı
herkes ağlıyor herkes susuz heyecansız aşksız ve sevdasız dedim
ve hoşgörü denilen şey sadece zaman kazanmadır bunu bildim
sakın sakla beni yaradan bu kendi kendini yiyen nüfustan
bu mutsuz huzursuz ruhsuz kendinden bile nefret eden
bu zaman dolduruyormuş gibi yaşayan
bu kan kardeşliği adına birbirlerinin kafasını kopartan
bu ölümün de yaşamın da amacını anlamayan
bu koyun sürüsü gibi yaşayan binlerce maske taşıyanlardan
bu yaptığı ve yapacağına inanmayan
bu kan görmeden doyuma ulaşmayan karanlık suratlardan
bu oyunda figüranlığı en başında onaylayanlardan
bu mutsuzluğun da içini boşaltanlardan
bu kendi yarattığı cehennemde yananlardan
adınla başladım sana sığındım koru ve kolla beni