hali hazırda renk körü olan benim sinirlerimi bozmuş velettir. kırmızı, yeşil, sarı, mavi, beyaz, siyah, pembe ve biraz da turuncudan oluşan boktan renk dünyasına sahip olduğum yetmiyormuşçasına bu velet değişik türde renkler söyleyerek beni antilemiştir. yıllar boyunca kum bejini düşünmüşümdür nasıl bir şey acaba diye.
fil disi diye bir renk vardi. bir arkadasim surekli onu soylerdi. baska bir arkadasimizin da fildisi kolyesi vardi bütün mahalle o kolyeye dokunmustuk. ayrica bizim mahallenin cocuklari "dokun bana" adli araba elleme yarismasindan etkilenip arabalara dokunuyorlardi falan. itiraf ediyorum ben de oynamistim! tam bizim evin karsisindaki arabaya dokunuyor idik ve annem beni eve cagirmisti. beni ve tum arkadaslarimi uslu bir sekilde araba ellerken gorunce duygulandi kadin. genelde simiiiit ve buna benzer dayakli sopali oyunlar oynadigimiz icindi herhalde.
o veletin adı pallas
bizim apartmanı boyarlarken bir boya kutusunun üstünde yalı pembesi diye bir renkle tanışmıştım, ne zaman istop oynasak ''yalı pembesi böaaaaaaaağğ'' şeklinde arkadaşlarımın üstüne atılırdım, ne zalim, ne hin biriymişim küçükken yahu... *
büdüt: çocukluk arkadaşlarımdan biri eksiledi sanırım.