mehmet akif sadece yaşananlara tercüman olmuştur. öyle ortada bu benim eserim diye de dolaşmamıştır. aksine "allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın." diyerek daha önemli bir noktaya dikkat çekmiştir. minik yalçın, sen yere yakın halinle ekranlarda kükrediğin günleri düşün mutlu ol.
kendini milliyetçi, kemalist sanan halbuki yanından bile geçmeyen p.çlerin olduğunu göstermiştir bize. senin ne haddine ulan hadsiz köpek benim milliyetçiliğimi sorgulayıp bana küfür etmek. benim ne görüşte dahi olmadığımı bilmeden gelip istiklal marşını savunmamı küfürler savurarak eleştirip, ermenilere tavizi ben vermişim ve bunu savunmuşum gibi, kıbrısı rumlara ben satmışım ve sanki bunu yine savunmuşum gibi gösterip hiçbir fikir beyan etmeden küfürleri savuruyorsun.hem merak etme eğer onlar yapıldığı zaman burda yazar olsaydım onlarıda eleştirirdim.
şimdi soruyorum sen misin sikik yobaz ben mi?
dur cevabınıda vereyim senin beynin olmadığı için düşünemezsin şimdi. evet sensin o sikik yobaz. ve senin gibi bu millete mal olmuş bir marşı kabullenemeyen yalçın küçük ve kadim dostu çocuk katili aponun köpekleri olan sizlersiniz o sikik yobazlar.
mehmet akif ersoy u kişisel olarak kimsenin tanımadığı halde onun yılmaz savunucusu olunan konu. adamı tanımamızın tek nedeni istiklal marşını yazmış olması. hatta sadece bunun için saygı duyuyoruz. istiklal marşı nı mehmet akif in yazmadığını varsayın, tanınmayan ya da herhangi bir adam olurdu bugün. bilimsel olarak yazmadığı kanıtlansa bir anda bütün karizması yerle bir olacak, çünkü elle tutulur başka bir numarası yok. adamın neyine güvenerek bu kadar savunuluyor anlamak çok güç. yalçın küçük ü sevmem ama ya dediği doğruysa? ne olacak o laflar?
bu topraklar üzerinde yaşayan insanların tarihsel değerlerinin, tam da olması gerektiği gibi kürt-türk-çerkez-laz-azeri-boşnak ya da alevi-sünni ayrımına girmeden, edebi anlamda mükemmele yakın bir tasvir yeteneği ile sunulduğu gerçek bir başyapıttır.
Her şeyi bir kenara bırakıp şu dörtlükteki anlatım becerisine odaklanalım, bir ulusun hürriyetine duyduğu bağlılık, kaç dörtlükte bu denli coşkulu ve güzel betimlenebilmiştir?
''Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.''
Mehmet Akif'in şiirsel uslubuna aşina olanlar, bu şiirin o'na ait olduğuna dair en ufak bir kuşku duymamaktadırlar ancak, kabul etmek gerekir ki Mehmet Akif; kaleme aldığı bu şiirle kendisini de aşmayı başarmıştır.
Mustafa Kemal'in başkanlık ettiği 1 Mart 1921 tarihli meclis oturumu kayıtları, şiiri dinleyen mebusların hislerine adeta tercüman olur niteliktedir;
''... Hasan Basri Bey'in bir takriri üzerine şiirlerin okunmasına akif'in şiiri ile başlandı. daha ilk mısra büyük bir alkış tufanı ile karşılandı. şiirin her mısraı yoğun alkış sağnağı ile karşılandı. nafia vekili ismail fazıl paşa'nın isteği kabul edilerek şiir dört defa ve her defası da büyük heyecan ve alkışlar arasında okundu. Kalan 6 şiirin okunmasından, meclis kararı ile vazgeçildi...''
Son olarak, şunu da ilave etmekte yarar vardır;
istiklal şiiri'nin milli marş olarak kabul tarihi, 12 mart 1921 dir. bu tarih, cumhuriyetin ilanı'ndan dahi önceki bir zaman dilimindedir ve türklük kavramı; mustafa kemal ve kurmaylarınca henüz dillendirilmeye başlanmamıştır.
yalçın küçük, bunun böyle olduğunu bizlerden iyi bilir bilmesine de, işine gelmez!
marşta türk öğesinin yer almadığıyla ilgili satırlara göz atıp aklımıza gelen "çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal" dizesiyle beraber küçüğe istiklal marşını okumasını öneriyoruz.