lisedeki fizik sorularını hatırlatır. bir yüzücü bir nehirde akıntıya karşı saatte x km hızla ilerlemektedir bidibidibidi.... ama nedense istiklalde hiç akıntı yönünde yüzemezsiniz hep akıntıya karşı olur bu çaba nedense.
belirli periyotlarla gidilip yüründüğünde her ne kadar kalabalık olsa da insana haz vermeyi başarabilen yürüyüştür. Hele gece vakti yürümek daha da bir hoştur.
istanbulun en hoş mekanlarının başında gelir,taksime inip de istiklalde yürünmez mi?
Ah şimdi şu dükkanı birine bıraksam da bir-iki saat dolaşsam taksime...
hele bir de kahve içsem ki (bkz: manda batmaz) daha bu bünye ne ister ki...
okudugum son haberden sonra, cok dikkatlice yapilmasina inandigim hadisedir.
haber şu şekilde : Beyoğlunda Fitaş işhanının tadilat çalışması sırasında 7.5 metrekarelik cam ve çerçevenin istiklal Caddesine düşmesi sonucu 1i ağır 6 kişi yaralandı.
trajikomik bir hadise, soylenecek soz bulamiyor insan. hani cizgi filmlerde guleriz ya, tweety i kovalarken sylvester in basina piyano, saksi filan duser. aynen bunun gibi bir hadise.
bir kose yazari zamaninda cizgi film gibi ulkeyiz demisti. hakikaten dogruymus. ama bu filmde kafasina piyano dusenler, bir saniye sonra hicbirsey olmamis gibi ayaga kalkip kosmaya devam edemiyor.
yürümekten çok, kalabalık insan grubu arasında ayaklar yere değmez halde rüzgarın savurduğu yaprak tanesi gibi savrulmaktır. tesadüf sonucu istenilen yere de gidilebilir, pek belli olmaz.
her ne kadar insanlar kalabalıklaşmış ve kabalaşmış olsada, vazgeçilmeyecek eylem.
hiç işi yokken bile insan tünele kadar yürür geri döner taksime. birde ev yakınsa. kaçınılmazdır.
hiç haz duymadığım bi eylemdir. kalabalığın ortasında ne yöne gittiğini bilmeden çarpan elemanların yankesici mi? yoksa gerçekten kaza ile mi çarptı? duygusunu oluşturan sağlı sollu mağazarlar elçilikler ve bişlimum kacelerin bulunduğu caddedir.