bak şimdi istanbulda doğan insan istesin ya da istemesin öncelikle sakin konuşur. istanbulun şivesi öyledir.
az çok güleryüzlüdür.
saldırgan hırslı değildir. hanım apartmanım olsuna o kadar takmaz çünkü sürekli gördüğü şey. pek bi anlamı yoktur onun için.
bu anlattıklarımın istisnası şu olabilir.
istanbulda doğmuş ama sürekli istanbul dışından gelmiş akrabalarla aynı kültür çevresinde isen iş biraz değişiyor ama onlardan uzaklaşınca istanbul çalışmaya başlıyor ve seni istanbullu yapıyor.
bak kimse yanlış anlamasın. türkiye nin en iyi, en mutedil insanı olmaktır.
hemen hooplamayın. bi okuyun.
önce istanbul neresidir onu tarif edelim çünkü bu entry de coğrafya ve yaşam tarzının insanın karakterine etkisini vurgulayacağız.
istanbul, merkez eminönü olmak üzere 25 km bir cemberin içinde kalan kısımdır.
bu çemberin dışında doğduysan ya trakyalı ya karadenizli ya da izmitlisindir.
bu çemberin içinde doğduysan istersen en fakir semtte ol has be has istanbullusundur.
neden?
çünkü coğrafya kültürü, kültür, insanı şekillendirir.
istanbul un iklimi dünyanın en naif iklimidir.
ne sıcağı bıktırır ne soğuğu.
hepsi tadında bırakır çeker gider.
kendini kendi memleketinde sığıntı gibi hissetmek demektir.
"nerelisin?" sorusuna verdiğiniz cevabın kimseyi tek seferde tatmin etmemesidir.
yaşınız kaç olursa olsun türk sanat müziği dinleyebilmek, deniz kokusuna bağımlı olmak, giyimine her daim dikkat etmek demektir.
sohbet ettiğiniz insanlardan "ses ve diksiyon üzerine eğitim gördünüz mü?" sorusunu duymak demektir.
evde kahve bitince eminönü'ne kahve çektirmeye gitmek demektir.
başka şehirde bir haftadan fazla kalamamak demektir. yazımın başında sığıntı gibi hissetmekten bahsetmiştim ya. işte bu şehir öyle bir şehirdir ki gürültüsünden, patırtısından, kalabalığından fenalık geçirip kabınıza sığamaz "gideceğim buradan ben. yeter artık!" der der yine aynı şehirde yaşar gidersiniz. çünkü vazgeçemezsiniz.
senede bi kaç seferde olsa klasik türk müziğini özlemek ve dinlemektir.
ciddi söylüyorum.
çünkü klasik türk müziği istanbul un taşından, toprağından, havasından, suyundan, boğaziçi nden, adasından, kadınından beslenmiştir.
fırça: iki tane anadolulu eksilemiş. hayır anadolu da bizim de, belirtmek için dedim. istanbullu değil anlamında.
keşmekeş ve kaosa alışık olmak, kavga, patırtıya her an hazır bulunmak demek. kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı, küfürlerin ağızlarda sakız olması muhtemel büyük şehir ayrıcalığı. ve yıllardır satılmayan yerinin kalmadığı güzel ve mağrur şehirdir istanbul.