istanbul

entry5963 galeri866 video29 ses1
    226.
  1. sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel. *

    *
    3 ...
  2. 227.
  3. yaşanacak en güzel, mükemmel şehir. *
    3 ...
  4. 228.
  5. 229.
  6. papa gelmese, önemli bir cenaze olmasa, kar yağmasa, suikastler olmasa, sürücüleri biraz daha saygılı olsa, gaspçı-kapkaççılar olmasa yaşanabilecek en güzel şehir. *
    2 ...
  7. 230.
  8. dışında yaşamayı hayal edemediğim, dışında yaşayanları anlayamadığım şehir. *
    2 ...
  9. 231.
  10. "istanbul u sevmiyorsan aşkın ne oldugunu anlayamazsın" demiş bir yazar ne de guzel demiş.
    1 ...
  11. 232.
  12. hayatının bir dönemini burada geçiren kişinin bir daha başka bir yerde yapamadığı şehirdir. öyle bir büyüsü vardır. içinde yaşarken ne kadar şikayet etsen, küfür de etsen ayrıldın mı 3 gün sonra özleyip geri dönmek için fırsat kolladığın maşuk şehirdir.
    2 ...
  13. 233.
  14. hayatımda izlediğim en iyi görsel sanat aktivitesi istanbul devlet opera ve balesine böle mükemmel bir şey hazırladıkları için teşekkür ediyoru imkanı olan gitsin zaten sadece müzikleri bile tek başına yeterli olacak kadar güzel ki akmnin o bütün incelikleriyle çok daha etkili olmuş
    2 ...
  15. 234.
  16. binlerce yıldır milyonlarca kişinin tecavüzüne uğramış ve hala herkesin beraber olmak isteyebileceği kadar güzel, içinden deniz geçen tek kadındır istanbul..
    2 ...
  17. 235.
  18. londra, paris ve moskova ile birlikte avrupa'nın dört büyük şehrinden biri.
    2 ...
  19. 236.
  20. bir kaldırım taşına acem mülkünün feda edilebileceği şehir..
    2 ...
  21. 237.
  22. dünya'nın başkenti. medeniyetlerin ortak buluşma noktası. denizin kıçı. en güzel manzara. hiçbir zaman yalnız olmayacağınız bir şehir.

    yalnız mı hissettiniz çıkın, bir şarap, bir sigara size eşlik eder ve şehrin de size eşlik ettiğini hissedersiniz...

    nereden mi biliyorum? hayallerimde var..
    2 ...
  23. 238.
  24. fethinin 554. yılı kutlanan muhteşem şehir.
    2 ...
  25. 239.
  26. sevdiklerinizi size hasret bıraktırabilecek şehir .
    2 ...
  27. 240.
  28. hiç gitmediğim televizyonda izlediğim ve bi film de duydugum kadarıyla hayal kırıklıgının ve yanlızlıpın başkentidir.
    2 ...
  29. 241.
  30. barındırdığı insanların hemen hemen tümünün küfür ederek yaşadığı ama bir türlü terk edemediği şehir. ne yapıyor ne ediyor bağlıyor kendine bir sekilde insanı.
    2 ...
  31. 242.
  32. halki, dunyanin en guzel sehrinde yasadigi yalaniyla uyutulan, her gecen gun daha da bataga saplanan, dunyanin en kalabalik gettolarindan biridir.

    saniyorum dogal guzelliklerine hickimse laf soyleyemez. bir bakarsaniz, kitalari ayiran bogazin, gollerin, akarsularin, dunyanin en guzel denizi marmaranin, altin boynuzun bir arada toplandigi canli bir mucizedir istanbul. diger taraftan da insanin dogayi ne kadar berbat edebileceginin yasayan fotografidir. istanbul'un istanbulluktan ciktigini anlamak icin tepebasi'ndan halic'e soyle bir bakmak, beyoglu'ndaki yuksek bir binanin terasindan bogazi izlemek yeterlidir, ya da cekmece'de gol kenarinda bir yuruyuse cikmak...

    istanbul'un dunyanin en guzel sehri oldugu onermesi bundan en az 100 yil onceye aittir. bugunku yapilasmasi, trafigi ve en onemlisi insan profili az gelismis sehir modeline bire bir ornektir. bir sehre dunyanin en guzel sehri yakistirmasini yapabilmek icin, o sehirde ulasim, cevre gibi altyapi problemleri olmamalidir. insanlar ulasmak istedikleri yere gereken zamanda ulasabilmeli, evlerine geri donduklerinde kesik suyla elektrikle karsilasmamalidir. bir insan dunyanin en guzel sehrinde yasiyorsa, yaya gecidinden karsidan karsiya gecebilmeyi, kaldirimda yuruyebilmeyi, saat ne kadar gec olursa olsun yuruyuse cikabilmeyi, ya da metroya binerken itilip kakilmamayi da haketmelidir.
    8 ...
  33. 243.
  34. kentler insanların imzasıdır, istanbul tanrının mühürüdür.
    2 ...
  35. 244.
  36. 'istanbul'a neden ''istanbul'' deniyor merak edenlere etimolojik bir yolculuk:
    şehrin adı iÖ 660'tan iS 330'a kadar Byzantion'muş;
    330'da Roma imparatoru I. Constantinus,
    kenti başkent ilan etmiş ve adını Konstantinopolis olarak değiştirmiş.
    395'te Roma imparatorluğu'nun ikiye bölünmesiyle Konstantinopolis
    Doğu Roma imparatorluğu diye de bilinen Bizans imparatorluğu'nun başkenti olmuş.
    Kent, 1453'te II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) tarafından
    Osmanlı topraklarına katıldıktan ve Osmanlı başkentinin Edirne'den
    buraya taşınmasından sonra da uzun süre Konstantinopolis adıyla anılmış.
    Bir dönem, Konstantinopolis'ten Arapçalaştırılarak Konstantiniyye de denmiş.
    'eis ten polin' ya da 'is tin polin'
    (Yunancada 'kente doğru' ya da 'kentte') biçimindeki cümlecik,
    Osmanlı döneminde Stimbol, Estanbul, istambol gibi
    değişimler geçirdikten sonra istanbul'a dönüşmüş.
    Kent, istanbul adı tam olarak benimseninceye kadar
    Dersaadet ve Âsitane adlarıyla da anılmış. Kimileyin
    resmi belgelerde 'Şehr-i Kostantin' diye de geçmiş.*
    3 ...
  37. 245.
  38. yurt dışında minareler şehri olarak adlandırılan şehir...
    2 ...
  39. 246.
  40. dünyanın en dengesiz kadını. ne zaman ne yapacağı belli olmaz. her an bir başka sürprizle karşınıza çıkabilir. 26 * yıldır burada yaşayan birisi olarak bildiğim tek şey beni asla bırakmayacak iki kadından birisidir istanbul. diğeri için (bkz: annem) *
    4 ...
  41. 247.
  42. yılın büyük bölümünde hasret kaldığım sevgilim, dünya'ya gözümü açtığım ve gözümü kapatmak istediğim şehir. ama sitanbul vefasız bir kadın gibidir. önce sizi kendine aşık eder sonra da sizle ilgilenmez ve hatta sizi kovar da bazen. ama yine de o aşkı bitiremezsiniz.
    3 ...
  43. 248.
  44. nazim'in namusunu kurtartigi cakir gözlü yari.
    (bkz: kuvayi milliye)
    3 ...
  45. 249.
  46. dünyanın kendi eliyke beslediği, kirlettiği, dedikodusunun dibine vurduğu, sexin doruklarında uçtuğu, bazen kabuslu bazen tos pembe rüyalı, en gaddarının, katilinin, canisinin, en aklı başındasının, bilgesinin, meleğinin içinde barınmak zorunda olduğu bir şehir.

    bir torba karanfil kutusu o, damarlarımızda gezinen aşk hormonu, bir başka şehrin kaprislerini çekemeyen bir yer, şakası bazen insanı öldüren bezen yeniden başlatan bir yer. asla bir masal olmayıp binlerce masala konu olan bir efsane o, kirinden arınamamış temiz insanlarıyla dolu bir şehir. aşıkların aşık olabilme sebebi, bebeklerin ağlama tebessümü, balıkların sofraya girme endişesi.

    benim için hayatı sorgulayıp yeniden yazma, yeniden birleştirme, yeniden sevişebilme sebebim. ilk heyecanım, ilk kadınım, ilk hayatım olan bir şehir.

    hiçbirşeyin içinde herşey olabilmiş tek şehir.
    4 ...
  47. 250.
  48. vedat türkali'ye ait,istanbul şiir işittiğim zaman içleri cız ettiren geleceğe umut bağları iliştiren şiir.

    "salkım salkım tan yelleri estiğinde
    mavi patiskaları yırtan gemilerinle
    uzaktan seni düşünürüm istanbul
    bin bir direkli halicinde akşam
    adalarında bahar
    süleymaniyende güneş
    hey sen güzelsin kavgamızın şehri

    ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    bakışlarımda akşam karanlığın
    kulaklarımda sesin istanbul

    ve uzaklardan
    ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
    sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

    plajlarında karaborsacılar
    yağlı gövdelerini kuma sermiştir
    kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
    balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
    meyvesini birlikte devşirirler
    sen şimdi haramilerin elindesin istanbul

    et tereyağı şeker
    padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
    yumurta masalıyla büyütülür çocukların
    hürriyet yok
    ekmek yok
    hak yok
    kolların ardından bağlandı
    kesildi yolbaşların
    haramilerin gayrısına yaşamak yok

    almış dizginleri eline
    bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
    onların kemik yalayan dostları
    onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
    ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
    ve sen
    ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi
    seni öldürürler
    seni sürerler
    buhranlar senin sırtından geçiştirilir
    ipek şiltelerin istakozların
    ve ahmak selâmeti için
    hakkında idam hükümleri verilir

    haktan bahseden namuslu insanları
    yağmurlu bir mart akşamı topladılar
    karanlık mahzenlerinde şehrin
    cellatlara gün doğdu
    kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
    bir kalem yazın vardır
    dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
    söylenmez

    haramiler kesmiş sokak başlarını
    polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
    haramilerin elinde
    ve mahzenlerinde insanlar bekler
    gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
    bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
    can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde

    boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
    bulutların ardında damla damla sesler
    gülen çehreleri ve cesaretleriyle
    arkadaşlar çıktı karşıma
    dindi şakaklarımın ağrısı

    bir kadın yoldaş tanırdım
    bir kardeş karısı
    hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
    ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
    cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
    gebeliğin dokuzuncu ayında
    aç kurtların varoşlara saldırdığı
    tipili bir gece yarısı
    sırtında çok uzak bir köyden indirdi
    otuzbeş kiloluk sırrımızı
    zafer kanlı zafer kıpkırmızı

    boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
    bekle bizi
    büyük ve sakin süleymaniyenle bekle
    parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
    mavi denizlerine yaslanmış
    beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
    ve bir kuruşa yenihayat satan
    tophanenin karanlık sokaklarında
    koyunkoyuna yatan
    kirli çocuklarınla bekle bizi
    bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
    bekle dinamiti tarihin
    bekle yumruklarımız
    haramilerin saltanıtını yıksın
    bekle o günler gelsin istanbul bekle
    sen bize lâyıksın."
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük