devlerin mücadelesidir. gereksiz yere her ilin eksileri tartışılır söylenir ve hatta ankaralılara -hahaahaaa ankarada deniz yooook denilerek bir gol atılır.işin kötü yanı bunu ankaralıların bir suçu olarak gösterip aşağılayıp küçümsemekten de geri kalmazlar..Ankarada deniz vardı da biz mi içtik yahu??yok ne yapalım...
istanbul kısa sürede sizi sıkıntıya sokacak "aşk evliliği" ankara ise sizi rahata alıştıracak "mantık evliliği"dir.
kalbinin mi aklının mı peşinden gitmek ise insana kalmıştır...
''kedi mi köpeği kovalar,yoksa köpek mi kediyi kovalar?'' cinsinden saçma bir kıyaslamadır.ankara sadece türkiye nin tam göbeğinde olduğundan başkent olmuştur ve bunun sayesinde biraz gelişmiştir.yoksa ağaçsız,kuru,çorak bir arazi üstüne dikili taş yığınlarından ibarettir ankara.birkaç estetik binası ve birkaç milyon insanı var diye istanbulla kıyaslanacak bir il değildir.tek önemi başkent olmasıdır.paris fransa için ne ise istanbul da türkiye için odur.
yaşam kolaylığı açısından ankara daha düzenli oluşu ve trafiğinin nispeten rahatlığı ile önde gelendir. ayrıca istanbul'a oranla lüks sayılabilecek yerleri bile hesaplıdır. buna rağmen istanbul tüm canlılığıyla monoton ankara'ya inat yıldız gibi parlar. her keseye, her telden insana ortam yaratır* keşmekeştir, kalabalıktır, yorucudur istanbul ama buna rağmen hayatta olmak nedir daha iyi hissettirir. tarihi ve doğal güzelliğiyle tartışmasız dünya başkentlerinden biridir.
iki şehrin ortak özellikleri de vardır. her şeyden önce nefret etmek ya da sevmek için milyonlarca neden bulunabilen bu kentler, insanların aradıklarına göre renk değiştirebilirler. aslında istanbul vs ankara, elma ile armutu kıyaslamak gibidir. ikisinin de tadı başka aslında...
ankara'nın en büyük bahtsızlığı kendini sürekli istanbul ile kıyaslamak zorunda kalması. oysa ki istanbul'un başkent olduğu dönemlerde ankara diye bir şehrin kırıkkale diye bir başka şehirden ne farkı vardı? istanbul'un böyle bir şehirden haberi bile var mıydı?
yine de günümüzde ankara şehrinin başkent sıfatını alın geriye hiç bir şey kalmaz.
bir de istanbul'un denizi var ankara'nın yok şeklindeki karşılaştırma eksiktir. istanbul'un iki tane denizi var, istanbul'un denizinde boğazı var, boğazında gerdanlık gibi köprüleri var, eminönü'de denize nazır balık yeme keyfi var. karşıdan karşıya geçerken kız kulesi seyir keyfi var. yani olay denizle de bitmiyor ki.
istanbul başkentliği boyunca türklere en güzel günlerini gösterebilmiştir bir nevi dünya başkenti olabilimiştir. darısı ankara'nın başına.
ankara ankara
seni görmek ister her bahtı kara
da biz bahtı kara değiliz; istanbuluyuz.
bir de istanbul'u istanbul'un şairlerinden okuyun. misal;
(bkz: canım istanbul)
anlamsız bir karşılaştırmadan başka bir şey değildir. bir şehir sizi oraya bağlayan güzellikler , hatıralar, insanlar olursa şehirdir. bunlar yoksa neylersin istanbulu , ankarayı ? boğaza karşı iki kadeh atıp sokaklarında sabahlayacak birileri yoksa yanında o ankarada olmayan denizin ne anlamı kalır ? gönül nerede huzurluysa orasıdır benimsenen ve güzel gelen.
-ankaranın hiç bir zaman isgalden kurtuluşu olmadı(çünkü hiç işgal edilemedi) ama istanbulun oldu.
-ankara halkın oldu istanbul kaymak yiyenlerin
-ankaranın kimsenin sevgisine ihtiyacı yoktur çünkü atatürk sevmiştir onu.
Beni hasretini ezberlediğim istanbul'a götürün
Önce kumsala durmadan öpücükler konduran
Dalgaları seyredeyim, kıskanayım tertemiz sevdalarını.
Sonra bir yağmur alsın Üsküdar'a giderken
Setresi uzun, eteği çamur katipleri göreyim
Orhan Veli'nin istanbul'una götürün beni
Gözlerimi kapayıp dinlediğimde duyduğum
'Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa'
'Serin serin Kapalı Çarşı'olsun
Sevdiğine siz diyebilen saygılı aşıklara rastlıyım sonra
'Ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda'
Deyişini sessizce dinleyim.
Sonra Münir Nurettin'den Mikrofonsuz şarkılar dinleyip
Ruhumu besleyim.
ankaraya ise şöyle demiş başka bir şair;
Hoşcakal ankara.
Yine ayrıldı seninle yollarımız.
Bir sokak kaldırımın da.
Bir cadde köşesin de.
Bir mahalle kenarın da.
Barınmaya razıyken.
Milyonlarca insan içinde.
Bir benim yerim olmadı içinde.