kalabalık içinde yalnız olduğunu yalnızken aslında yalnız olmadığını hissettirmesidir. istanbul narin bir sevgili gibidir sen her istediğini yaparsın ama o senin istediklerini yapmaz.**
kapkaççılarıyla, tinercileriyle, ter kokan metro ve otobüsleriyle, yerlere tüküren denize iç çamaşırı ile giren kıllı göbekli hanzolarıyla, yolda gördüğü her kadını gözüyle dikmeye çalışan kıroları ve daha niceleriyle, kısacası bu güzelim şehre renk ve heyecan katan bunca zenginlik aziz istanbulu sevmek için yeterli bir kaç sebep.
gelene gidene aldırmayışı, herkesi, her şeyi unutturabilmesi, sıcağı, soğuğu, deniz kokusu, çılgın atan martıları, caddebostan'ı, moda'sı, taksim'i, bebek'i, aldığı huzuru başka bir sebeple iade etmesi, arsızlığı, kaosu, vapurları.
martıları, üsküdarı, kız kulesi, çamlıcası, beylerbeyi, kuzguncuğu, çengelköyü, beykozudur. kargaları bile sevilir istanbulun. saksağan kuşu ankaradaki kadar çok değildir mesela ama ankarada da martı hiç yoktur, deniz yoktur, mis gibi kokusu yoktur. istanbulun en sevilen yanı denizidir, yosun kokusudur. boğazın altından geçen uzun gemileri, küçük balıkçı tekneleridir. her tipten insanı barındıran metropolitan kent oluşudur. alışılmışsa şayet bırakılamamasıdır. memlekettir istanbul. sen anne olursun, o bebeğin olur. gözbebeğin olur. sonra süt kokar istanbul. bir ay ayrı kalsan ağlarsın, dayanamazsın.
Her hayatı içinde barındırmasıdır, hiç olmazsa kendi adıma.
Tarihse tarih.
Aşka aşk.
Eğlenceyse eğlence.
Hüzünse hüzün.
Kalabalıksa kalabalık.
Yalnızlıksa yalnızlık.
istanbul işte. Kimi zaman hayal oluverir kimi zaman kabus, bilemezsin.
Zaten onun bu bilemediğin yanını seversin belki de. O'na yukardan bakıp ışıklarında kaybolmayı ve karanlığında kendini bulmayı. Bazen korkmayı.
istanbul işte. Ekmek parası, öğrenci kargaşası, açlık savaşı. çok suç, çok suçlu. çok seven çok sevilen.
işte sen sevilen yanı.
Ele aldığında dolup taşması, her renk olması.