kurtuldaktan sonra özlenmeyendir. bir yere gitmeden önce nasıl gitçem lan trafik kim bilir nasıl demiyosun, birbirine saygısı olmayan insanlardan uzak, gürültüden, karmaşadan uzak bir hayat her şeyden güzeldir.
(bkz: bursa)
en çok da çocukluğunuzun geçtiği yeri özlemektir. zira orada sadece çocukluğunuz geçmiş ise özleyecek pek bir şey kalmıyor geriye. küçükyalı'yı özlemek mesela, dragos'u, bostancı sahilini, maltepe'yi. yıllar sonra koca bir adamken çocukluğunuzun geçtiği sokaklarda murat'ı, cem'i, neslihan'ı, tolga'yı, handan'ı ve özgür'ü aramak lakin bulamamaktır benim için istanbul. başka da bir şeyi yoktur.
1 ay olmadı ayrılalı özledim vallahi. düşünüyorum özlenecek şeyleri nefret edilenlerin yanında yüzde 10 belki ama insan genede özlüyor. ki ben esenyurtta oturuyordum türkten çok arap vardı. istanbulda güzel bir semtte oturulsa, iyi bir iş sahibi olunsa yaşanılır tabi ama çok az kişiye nasip oluyor bunlar.
Kim ne derse desin birkaç ege ili haricinde daha güzel bir şehir yok istanbuldan. Hele ankarayla kıyaslayanlara gülüyorum bile. Kalabalık, trafik, gereksiz insan faktörü de olmasa aslında en güzel şehir bile olur.
çocukluğu orada geçenlerin yaşayabileceği his. şimdi kim bilir nasıldır o 90'larda terk edilen elit ve aynı zamanda da samimi mahalleler, ne hale gelmiştir düşünemiyorum.
özlemek; geçmişe dönüp baktığımızda gördüğümüz pozitif olaylar bütünüdür.
geçmiş ise; hayatımızı devam ettirebilmek için, geriye dönüp baktığımızda sadece pozitif şeyleri sergiler. (düşünsene geçmişe baktın hep negatif, bi yerdekafana sıkarsın)
geçmişe döndüm ve baktım. dertleri bile özledim. lol.
kimseye ve hiçbir oluşuma aşık olmamak lazım. bu psikolojik açıklıktır.
özlem aşk'a girer mi? girmez.
o yüzden şimdi istanbula olan özlemime girmek istiyorum;
anne yemeği yiyip para vermediğim, her zaman temiz ve ütülü gezdiğim, kira vermediğim şehir. en sevdiğim arkadaşlarımın olduğu; şişhane metrodan galata kulesine (1 bira fix) -> serdar-ı ekrem sokak -> sonrasında tünel meydanı ve direk asmalı (+1 bira daha).