sultanahmet'te 4 yıldızlı bir otelde çalışıyorum. otelin hemen önünde 2 tane yağmur suyu gideri var, karşılıklı olarak duruyorlar. yağış günü bu iki gider de kapandı ve 4 yıldızlı tesisi su bastı.
actik baktık ki giderler pislikten falan tikanmamis, dibinde bildiğiniz beton var, beton dökülmüş.
daha sonra öğrendik ki 3 yıl once sokak parkelerini yapan belediye, molozlarini ve fazla taşlarını hem yağmur suyu logarlarina hem de pis su logarlarina atmış.
oğlum siz turkiye'de herşey ilgiyle özenle yapılıyor, büyük teknolojiler kullanılıyor sanıyorsunuz ama turkiye'de isler en kolay, en basit, en cabuk ve en ucuz nasıl yapılır kafasıyla yapılıyor.
bardaktan boşalircasına yağmur yağması belediyenin, yonetimin sucu falan değil. evlerin, işyerlerinin su basması gibi durumlar baya baya gotlerinin kili olduğunuz adamların sucu.
ben 2014 şubat ayında malmo ve kopenhaga gidip, birer hafta kaldım.
her iki şehirde de o donem deli gibi yağmur yağıyordu ama sokaklarda bir su birikintisi dahi görmedim.
düşündüğü sorguladığı için mal olarak nitelendirilen insandır. aslında bu seli de faiz lobisine yada fetoya bağlamak mantıklı olandır.
izmirde( chp belediyesi ) sel olsa bunu belediyeye bağlamak vatanperverlik hatta sevap iken ankara, istanbulda ( akp belediyesi ) olunca buradaki belediyenin altyapı yetersizliğini söylemek mallık, fetoculuk, münafıklık, vatan hainliği olarak adlandırılıyor.
Ne güzel ülkesin türkiyem.
Yağmurdan ötürü sel baskını, bir altyapı sorunudur ve bu belediyelerin görevi ve sorumluluğundadır.
Sel baskınının sorumlusu ne esnaf ve kefalet odası, ne kanarya sevenler derneği ne de türk hava kurumudur!
Ne terzi Ali, ne bakkal Hasan ne de hemşire Ayşe' dir!
Tek sorumlu belediyelerdir!
Lamı cimi yok!
Mallık, olaya gözlerini yumup, eğriyi doğruyu görmek istememe inadıdır.
O yağmur izmir e yağsa varya! Sıradan bir yağmur da sel götüren izmir e...
Neyse, konuyu chp liler gibi apış arasından izlemeye gerek yok.
işin doğrusu, 1994 seçimleriyle birlikte istanbul çöp dağlarından ve susuzluktan, hava kirliliğinden; nüfusun ve araç sayısının şu andakinin çeyreğinden bile az olduğu bir dönemde trafikte bokuyla oynar durumdan kurtulmuş, bugünlere Erdoğan ve arkadaşları sayesinde gelmiştir.
O eski türkiye idi bu ise yeni türkiye. Kabul.
Lakin eski türkiye zamanında iklim değişikliğinden dolayı böyle doğal afetler yoktu.
Ama yeni türkiye ile birlikte artık var.
Onun için; yeni türkiye yeni iklime göre özenle imar edilmeli, bu tür felaketlerin tekrarlayacağı unutulmamalıdır.
Mesleğim olduğundan değinmek isterim.Dunyanın topografyası ve graviteyle beraber itibariyle suyun akış yönü deniz seviyesine doğrudur.su eğimi takip eder.normalde bir şehri yönetenler taşkın analizi yapıp nerelerin risk altında olduğunu önceden belirleyip ona göre hareket ederler.istanbulda son yıllarda yapılan dengesiz yapılaşma ile suyun denize akması engellenmiştir.Yapılaşmanın etkisiyle suyu sünger şeklinde emecek toprak gitmiş yerine beton gelmiştir.Bu yapılaşmalar yapılırken altyapı mühendislik hizmetlerinde de hesaplama hatalarıyla beraber kaçınılmaz son olmuştur.Bir şehri 94 ten beri aynı siyasi oluşum yönetmektedir.bu süre zarfında örneğin Kazakistanın Astana kenti sıfırdan kurulmuştur.bu örneği yeterli bir sure anlamında demek istedim.kısaca şehri yönetenlerin bir suçudur.Bu daha iyi günler daha kötusü için (bkz: kanal istanbul projesi)
Bu sel ve heyelan noktasında coğrafya eğitimi olan bir yazar çıkıp bitki örtüsünden yoksun olan arazilerde yaşanan durumu izah etse ne güzel olur.
Olayı politik mecrada tartışmak kimseye bir şey kazandırmıyor aksine konu ana ekseninden sapıyor ve saçma sapan ideolojik bir tartışmaya dönüyor.
Dere yatağında yaşayan Alibeyköy lü insanlar bu kaderi yaşamaya mecbur değil. Mesele Temmuz ayında yağacak yağmurun üçte birinin 1 günde yağması olarak yorumlanınca konu " afetler bu işin fıtratında var." A dönüyor oysa ki durum bu değil.
istanbul iklim geçiş bolgesi yani bol yağış alacak potansiyeli yüksek.
Altyapıya önem vermeden sürekli gökdelen dikmek değil önemli olan yeğen. Nüfusun az yapılandığı yerler arası köprü yapmak da değil. Önemli olan bayındırlık hizmetlerinden verim alınması.
Şimdi bu altyapı konusunda kitchen Monster 16 da yazmış. Fransa 16.yüzyıldan kalma bilmem kim döneminde yapılmış kanalizasyon sistemini kullanıyor.
Mesele sadece kanalizasyon olmaması değil bizim keynesyen mantıkla sürekli istihdam için inşaat yapmaya devam etmemiz.
Yani amaç kalıcı bir eser yapmak değil. Eskiden 20 yıl boyunca çalışmaya devam eden buzdolabı imal ediliyordu ama şimdi 3 yıl gitse iyi diye bakılıyor.
Çarpık kentleşme ve gecekondu sorunu olmasa , imara açılacak hazine arazileri olmasa seçmene göz kirpmak zor olurdu.
genel olarak yazacağım, okumanız dileğiyle
1-avrupa kıtasında yer alan ülkelerin çoğunda yılın 2/3ünden fazlası yağışlı geçiyor, ama bu ülkelerdeki altyapı hizmetleri sağlam olduğu için bizdeki gibi tuhaf görüntüler ortaya çıkmıyor. bizim ülkemizde de altyapıyı belediyeler oluşturduğu için gayet doğal olarak belediyeye bağlayacağız, neye bağlayalım.
2-mesele o belediye, bu belediye değil. mesele ülkedeki tüm iş alanlarında kendini öne çıkaran bir sorun: iş ahlakının yoksunluğu. yani bu ülkedeki çalışan kitlenin büyük çoğunluğu kendisine gökten para geldiğini zannediyor, karşılığında maaş aldığı işiyse angarya olarak görüyor.
3-bizim ülkemize çok da uzak olmayan bir çok görüntü var. bir yerde su patlıyor, bi yere doğalgaz gidecek haydi bütün yolları tekrar bozup tekrar yapalım. almanya'da hitler zamanından kalma taş yollar kullanılıyor, yine aynı zamanda kalma bir altyapı hizmeti var. adamlar suyu, elektriği ve doğalgazı bir arada olarak ülkenin dört bir tarafına dağıtmışlar. yani bir meskenin bu ihtiyaçları karşılanacaksa oradan hat çekiliyor, ve bunu öyle intizamlı bir şekilde yapmışlar ki bizdeki gibi habire yolları kırıp dökmüyorlar.
4-bu bir altyapı sorunudur, evet; ama bu sorun yapılamadığı için mi yoksa yapılmasına gerek görülmediği için mi bir sorun haline gelmiştir orası kafa karıştırıcı. buna yönelik olarak da: bu ülkede yönetime gelecek olan iktidar adaylarından -o ya da bu aday fark etmez- hiçbirisi ben eğitim alanında, altyapı alanında, bireysel hizmetler alanında şöyle şöyle yenilikler yapılmasını istiyor ve bunlara öncülük etmek istiyorum demiyor. varsa yoksa sen öylesin ben böyleyim tarzı söylemler. ama bu da toplumumuza bağlı, bizim aydın(!) toplumumuz böyle şeylere ihtiyaç duymuyor herhalde ki o adamlar da böyle şeyler söylemiyorlar.
5-tek ihtiyacımız olan şey: okumak (islamiyetin ilk emri oku ama kimse okumuyor, okuyan bir toplum da istenmiyor, geçen yıl yüzde 8 olan okuma oranı bu sene de aynı -oranın doğruluğundan şüphe ediyorum ama neyse- :)
6-bugün istanbul'da karayla deniz birleşti ve her şey gibi bu da sebeplere bağlı olarak gerçekleşti, amenna elimizde olmayan şeyler vardır ama gözle görülür elle tutulur verilerimiz yok ki.
7-gelgelelim insanları mal diye yargılayan şahıslara: bak canım kardeşim sen şimdi yukarıda yazılanları okudun, inşallah fikirlerinde bir değişme vardır diye umuyorum.
aptal orospu çocuklarını göstermiş başlıktır. ne yani belediye alt yapı yapmazsa, yağan yağmur akacak bir yuva bulmazsa sel olması allahın yaptığı bir şey mi? allah ne diyor önlemini ey sayın orospu çocuğu öcalan kılıklı mitoz bölünmeyle çoğalmış canlı. git bakalım bir beyoğluna semtin yarısında logar yok, yokuşlarda millet raftinge başladı.