kentleşmeyi, betonlaşmayı yeren siyasi göndermeleriyle harikulade oyun. özellikle istanbul'un tarihi yapılarının gereksizliğinden(!) bahsedilen kısmı ve atışma bölümüyle beni benden almış, ferhan şensoy neden ferhan şensoy'dur un cevabını vermiştir.
"Bir tane alana bir tane bedava!
itişip kakışmayalım beyler
Hepinize çok değişik istanbullarım var.
Ustam ölmüş satmak benim işimdir.
istanbul'u satıyorum, satıyorum."
istanbul'un altından girip üstünden çıkmış, şehrin anasını ağlatmış sağcı ve piyasacı belediyelere ithaf edildiğini söylemeye gerek var mı?
Atışma esnasında Ferhan Şensoy'un Erol Günaydın'a Bana bak ulan Tayyar bulunmaz senden hıyar demesinden sonra Erol ustanın şaşkınlığını unutmak mümkün değil. Ferhan Şensoy, Erol Günaydın, Münir Özkul, Rasim Öztekin, Baykal Kent ve daha niceleri ile gerçekten Türk tiyatro tarihine damga vurmuş taşlama eserlerinden biridir. Oyunda geçen müziklerin tamamı Ferhan Şensoy'a, Danslar Baykal Kent'e aittir.
bugün tiyatro sanatçısı orhan aydın'ın sol portal'daki yazısına aynı nedenle başlık olmuş oyun.
orhan ağabey karamizahın dibine vurmuş yine, başka ne yapsın...
"istanbulu satıyorum
Ferhan Şensoy tarafından yazılmış-yönetilmiş-müziklenmiş, Orta Oyuncular oynamıştı.
Yıllardır süren talana ve dönemin Belediye Başkanı Bedrettin Dalan efendinin yıkım politikalarına karşı, sahnelerden yükselen en önemli reaksiyondu.
Münir Özkul ve geçtiğimiz günlerde ışıklara yolculadığımız Erol Günaydın gibi tiyatromuzun iki ustası, yanlarında diğer ustalar Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin ve kalabalık genç bir kadro.
Münir Özkul, Mimar Sinan'ı oynuyordu.
Bre gafiller ne ettiniz benim istanbul'uma diye sahneye girince, salon kahkahalara boğulurdu.
Oyun üç tiyatro sezonunda doldu taştı.
O gün bugündür parsellenip satılığa çıkartılan istanbul, şimdi AKP'nin elinde yap-boz oyuncağa döndü.
Dört bir yanı inşaat, dört bir yanı çukur, çamur, çöp.
Binlerce ağaç kesiliyor, su havzaları iç ediliyor, ekolojik denge yok ediliyor.
Bir yanı Karadenize diğeri Marmara kıyılarına oradan Tekirdağa kadar tüm çevresi üleşiliyor.
Hani nerdeyse kapanın elinde kalacak!
Ortalarda dolaşan bir satılacaklar listesi var ki insanın ohaa diyesi geliyor!
Haydarpaşa, Sirkeci Garı, Galata'nın tamamı, Kuleli Askeri Lisesi, Sirkeci'deki Büyük Postane, Harp Akademileri, tarihi ve kültürel değeri olan onlarca okul binası ve Huber Köşkü.
Beyoğlu haraç-mezat.
Alınan tüm yürütmeyi durdurma kararları çöpe atılacak.
Satış işleminde söz konusu yapıları yıkıp, yerlerine yenilerini yapma yetkisi de verilmiş!
Aman ne güzel.
Beni şaşırtan, hükümetin bu kadarlık satışla yetinmiş olması!
Hazır Padişah ferman buyurmuşken, arta kalanları da listeye koysalardı ya.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı para etmiyor mu?
Yalnız binaların değil içindekilerin satışıyla yeni bir ülke kurulur.
Şimdilerde Büyükşehir Belediyesi'nin yandaşlarına kiraya verdiği onlarca Köşk- Kasır para etmiyor mu?
Kız Kulesi, Galata Kulesi zaten özel işletmelerde, satın kurtulun.
iTÜ'nün yerleri var Taşkışla mesela, nam-ı değer Maçka Maden Fakültesi binası.
Azınlık vakıflarının malları var, burada sıralarsam sayfalar yetmez.
Harbiye'de Ordu Evi ve yanında istanbul Radyosu ne güne duruyorlar?
Boğaz'ın her iki yakasında Asker'in elinde olan olağanüstü yerler var, mesela Selimiye Kışlası.
Sattığınız Beykoz Deri Fabrikası'nın yanından başlayan ve Poyraz Köye kadar uzayan askeri alanı nasıl atlarsınız? Binlerce ağaç içine TOKi ucubeleri kondurmak için iyi bir alan olsa gerek.
Şimdilerde Marmara Üniversitesine ev sahipliği yapan Haydarpaşa Lisesini nasıl unutursunuz? Orada Arap şeyhlerini ve savaş bezirgânlarını ağırlayacak muhteşem bir otel ve AVM çok işinize yaramaz mı?
Sonra güzelim çeşmeleri unutmuşsunuz, surları, kemerleri, hisarları filanda unutmuşsunuz.
Koruları unutmuşsunuz, Yıldız Korusu, tepesine inşaatlar kondurduğunuz Fethi Paşa Korusu listeye kesinlikle dâhil edilmeli.
Yedi tepenin bir kısmı Arap şeyhlerince tepelendi peki gerisi ne güne elde tutuluyor?
Her biri dünya para eder.
Bizim onlara ihtiyacımız yok, yeşillik de neymiş.
Ama böyle olmaz.
Sattın mı tamamını satacaksın ki değsin!
Güzelim Adaları nasıl unutursunuz, her birinin üstünde çok iyi para edecek onlarca Devlet malı var, olmadı adalarının her birini satılığa çıkarın.
Yedi ceddinizin karnı doyar.
ilan ettiğiniz satışlardan kasaya girmesi beklenen 9-10 milyar dolar, kimsenin dişinin kovuğuna bile girmez.
O rakam bütçeye ulaşana kadar küçülür bir lokmacık kalır.
Tüm tarihi Camileri ise, oralara giden halka ya satın ya da kiraya verin, inanın çok kârlı bir iş yapmış olursunuz!
Satışları yaparken Ferhan Şensoy'un oyun şarkısını söyleyin ki biz de, toplum olarak zil takıp göbek atalım.
Hanlarını, hamamlarını, cici-bici saraylarını,
Surlarını, köşklerini, yalılarını, korularını,
istanbul'u satıyorum, istanbulu satıyorum
Merak etmeyin nasıl olsa Koca Sinan'ın çıkıp geleceği, destur bire gafilll diye, hesap soracağı filan yok.
ferhan şensoy un yazmış olduğu tiyatro oyunu. oyuncu kadrosunda erol günaydın ve münir özkul gibi ustalarda var. günümüz 31 mayıs taksim olaylarının nerelere dayandığını taaa 1988 yılında sergilemiş oldukları tiyatro oyununda mizahi bir dille anlatmış ferhan şensoy usta. dümbüllünün kavuğunun kendisinde boşu boşuna olmadığını bir kez daha göstermiş o vakitler.
özellikle o dönem istanbul gezi parkı ve bunun gibi alanları yıkıp yerlerine gökdelen dikmeye çalışan kişilere karşı, halkı örgütlemek için geçmişten gelen mimar sinanın olduğu sahneler bir harika.
mimar sinanın boğaz köprülerini gördüğünde verdiği tepkiden tutun, mimar sinan ve fatih sultan mehmet in sahneleri tek kelimeyle efsane.
bu konuya ilgi duyan sevgili sözlük yazarlarının hoşuna gideceğini düşünmekteyim.
internet siteleri için “.ist” ve “.istanbul” alan adlarının oluşturulması üzerine alan adı ve sunucu hizmetleri sağlayan bir şirketin
“#istanbulSatılıyor” ‘hashtag’ini kullanarak başlattığı reklam kampanya vesilesiyle akıllara tekrar gelmiş oyun.
dün büyük bir markette gezinirken gözüme ilişen oyun.
gelişigüzel atılmış indirimli vcd'lerin arasında buldum. yıl 1988. 30 sene neredeyse. o dönem oyunlarını ancak bu tarz kayıtları varsa izleyebiliyoruz biz sonuçta. hemen aldım tabii. izledim. o gün anlatılan sorunların aynısı bugün de var. değişen bişey olmamış yani.
çok keyifli bir ferhan şensoy tiyatro şarkısı. tiyatrosu ve kitabı da var.
tabii bu bize çağlar keyder'in istanbul'u nasıl satmalı yazılarını hatırlatıyor. daha genel olarak da, neoliberalizm ve kent bağlamında şehirleri nasıl "soylulaştırıldığı" üzerine halihazırda var olan tatmin edici literatüre her yurttaşın göz atması elzemini anımsatıyor. en azından çevremizde neler olup bittiği hakkında biraz fikir edinmek ve bilinçlenmek çok mühim. oradan da kamusal alan tartışmlarına falan geçmek gerek.